İntikam?

13 1 0
                                    

Derin bir nefes alıp verdim. Artık içeri girmeliydim. 5 dakikadır kapının önünde dikiliyordum. Üşümeye başlamıştım.

Sıkıntı içinde elimi hırkamın cebine attım. Telefonum oradaydı. Diğer cebime baktım, boştu.

Kafamı kaldırıp boş boş kapıya baktım. Dikkatimi çeken şey kapının deseni değildi. Anahtarımı evde unutmuş olmamdı...
Hızla evden çıkarken anahtarımı içeride unutmuş olmalıydım.
Ofladım.

Hârika...

Şakaklarımı ovuşturarak birazcık sakinleşmeye çalıştım. Ancak hiçbir halta yaramadı.
Gerçekten içeri girmem gerektiğini düşündüm.

Mecburen zile basmam gerekti. Dudağımı ısırdım ve yavaşça zile bastım. Tedirginlikle bekledim. Kapı hafifçe aralandı ama açılmadı. Kapıyı açıp geri gitmişti. Tuttuğum nefesimi verdim. Ayakkabımı çıkarıp elime aldım ve içeri girdim. Ayakkabımı ayakkabılığa yerleştirdim. Hırkamı çıkardım.

Evet... İşte başlıyorduk.

"F-Furkan!" Ses gelmedi. Stresim artıyordu.

"Seninle konuşmam g-gerek." 2. kez hârika (!). Sesim titremişti. Hâlâ ses seda yoktu.
İçimde ufak bir kıvılcım hissettim. Bir şey, sinsi bir şey, yavaşça içimde büyümeye başlıyordu. Çok hızlı yayılıyordu. Öfkeyi hissediyordum. Bu öfke arsızca ilerliyor, benliğimi sarmaya başlıyordu. İç organlarımı titretiyor, ellerimi kontrol altına alıyordu. Siyah kolların kalbimi ele geçirmesine göz yumdum. Bunun üzerine nedensiz bir cesaret ortaya çıkmıştı. Ellerini birbirine vuruyor, beni destekliyor, gidip Furkan'a haddini bildirmemi söylüyordu.

Emin adımlarla oturma odasına ilerledim. Televizyonun karşısındaki ikili koltuğa oturmuş, telefonuyla uğraşıyordu. Ona her ne kadar seslenirsem sesleneyim bana tepki göstermeyecekti. Dikkatini çekmenin tek yolu konuya direk girmekti.
"Eda."
Klavyesinde gezinen parmakları önce yavaşladı, sonra durdu. Ama başını kaldırmadı. "Onunla neden buluştun?"
Tüm vücudum öfke ve kıskançlıkla kavrulurken yumruklarımı sıkıp her saniye daha da yüksek sesle kıkırdayan öfkeye hâkim olmaya çalıştım.
Furkan beni umursamadı ve tekrar klavyesiyle uğraşmaya devam etti. Bunun üzerine cinlerim tepemde dans etmeye başlayınca 1 saniye sonra önünde nasıl belirdiğimi ben de anlamadım. Telefonunu elinden çekip sağımdaki koltuğa fırlattım.
"N'apıyorsun ya?!" diye bağırdı birden. Gözlerimi kırpıştırdım. Ama çabuk toparlandım.
"Seninle konuşuyorum!" dedim ben de bağırarak. Kollarını bağladı ve yüzünü başka tarafa çevirdi.
"Ne yaptın o kadınla?" Dişlerimi sıktım, titrememi dindirmeye çalıştım.
"Sanane?" diye patavatsızca karşılık verdi.
"Sa-na-ne mi?!" dedim inanamayarak.
"Furkan sen benim kim olduğumu unuttun galiba?" dedim ben de kollarımı bağlayarak. Gözlerini kaçırdı ve derin bir nefes verdi.

Üzerinde lacivert pijama takımı, saçları karman çorman, baygın baygın etrafı gözleyen gözleriyle karşımda oturmuş beni görmezlikten geliyordu. Bu saçma bir şekilde sinirlerimi bozunca sinirle güldüm.

Furkan'ın umursamaz bir ifade takınan suratına baktım. Her ne kadar ilgisiz görünse de konuya yakından hâkim olduğu açıkça belli oluyordu. Ayağını yere vurup duruyor hiç de ilgi çekici olmayan tavana merakla bakıyordu. Kaşları hafif kalkıktı.

Birden tüm duygularım duruldu.
Günlerdir yüzüme bakmıyordu. Ama ben onu aynı şekilde, aynı istekle sevmeye devam etmiştim. Benimle oturup bi' çift kelâm etmemişti ve ben şimdi öfkeyle de olsa onunla konuşuyor muydum? Onun yüzüne bakıyordum. Nasıl olursa olsun o da bana bakıyordu... Bu... Mükemmeldi.

O an, onu ne kadar özlediğimi fark ettim.

Sıradan bir günümüzde, sabah önce ben kalkar, o uyanmadan kahvaltısını hazırlardım. Kahvaltı hazır olmaya yakın, saçına şekil vere vere gelir "Hayırlı sabahlar güzelim." der, yanağıma bir öpücük kondurup sofraya otururdu. O normalden biraz hızlı yerdi. Ben de elimde kahvemle onu izlerdim. Daha bardağım bitmeden hızla kalkar, akşamdan hazırladığı dosyaları çantasına tıkıştırıp benden hep aynı azarı işitirdi.

OfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin