DIEGO HERNÁNDEZ;
Gözlerimi açıp, tavanı izlemeye başladım.
Bugünkü davete katılmayı hiç istemiyordum. Yine o'nu görecektim ve yine aynı acıları çekecektim, biliyorum. Ne olurdu ki normal birisine âşık olsaydım? Bende çevremdeki çiftler gibi olmak istiyordum hayatımın aşkıyla, ama yok! Mutluluk bana yasaklanmıştı. Yapacak bir şeyim de yoktu ne yazık ki.
Aslında bu pekte kötü sayılmazdı. Birisine âşık olup, aşkı öğrenmiştim. Başkaları gibi aşkı tanımayan birisi değildim. Bu bile yeterliydi bana.
Yavaşça yerimde doğrulup, telefonuma uzandım. Hayır, her gecesini başka bir kadınla geçirenlerden değildim ben. Hiç olmak istemiyordum da. Benim için, tek kadın olmalıydı. Onunla da evlendikten sonra birlikte olmayı düşünüyordum. Bence en iyisi de buydu. Sadece birisine, olması gerektiği gibi sahip olmak...
Tahmin ettğim gibi, León aramıştı. Meksikalı çocuğumuz. Aynı zamanda olmayan kardeşim gibi sevdiğim arkadaşımın sevgilisi. Her sabah beni uyandırmaya bayılıyordu. Tabii bugün kendim uyanmıştım. Çünkü davet için hazırlanmam gerekiyordu.
León'un isminin üzerine basıp, aradım onu. Çok hızlı(!) olduğu için, anca dördüncü çalışta açabilmişti. Bu rekoruydu! Daha önce defalarca aradıktan sonra bile zor açardı.
"Ne oldu?" Tamam, kibar bir başlangıç değildi ama yine de ona soru sorduğum ilk seferimdi.
"Davet için elbise bakacağız Ludmila ile. Sende gelsene. Senin zevkine bayılıyor, biliyorsun."
Saate bakıp minik bir şok geçirdim. Öğlene kadar uyumuş muydum yani?
"Yarım saat sonra alın beni," deyip yataktan çıktım. Amelia da olacaktı büyük ihtimalle. Ludmila'nın, Francesca'dan sonraki en iyi arkadaşıydı Amelia. Benim de âşık olduğum kişi.
León sayesinde tanışmıştım onunla. Ludmila'ya çıkma teklifi edebilmek için uğraşıyordu ve yemeğe çıkartacaktı. Ne kadar istemiyor olsam da, ısrarları yüzünden, gitmiştim onlarla. Amelia'nın partneri olacağımı nereden bilebilirdim ki? O gün bu gündür aşığım ona işte...
"Tamamdır!" León'un sesi kulaklarımda yankılanınca kendime geldim. Bir an önce hazırlanmaya başlamalıydım.
∞
"Geliyorum!" Koşarak arabaya bindim. Ludmila yine kaşlarını çatmıştı. "Her zaman geç kalmak zorunda mısın?" diye söyleniyordu. Yine...
Ludmila'nın yanağından makas alıp, elini nazikçe öptüm. "Sizden nasıl özür dileyebilirim, bayan? İsterseniz köleniz bile olabilirim!" Bunlara asla dayanamazdı!
Oflayıp elini çekti. "Şu oyunculukta her zaman iyi olmak zorunda mısın? Oyunculuğun olmasa, affetmezdim seni."
Omuz silktim ve koltuğa yaslandım. 'Oyuncu' değildim ben. Tiyatro sanatçısıydım sadece. Ama bunu da bırakacak gibi görünüyordum. Romeo-Juliet oyunumuzun kadın başrolünü bulamıyorduk. Erkek başrol olduğum için, bekliyordum. Beklemekle kalabilseydim keşke... Tiyatro binamız her an kapanabilirdi. Para bulabilmek -aslında çok var ama yetmiyor- için bu oyunu bitirmemiz gerekiyordu. Acilen.
∞
Kararsızlıklarla geçen saatlerden sonra nihayet balodaydık. Hâlâ daha beğenmediğini dile getiriyordu. Aslında peri kızları gibi olmuştu. Gülüşüyle saçları, elbisesini tamamlıyordu.
Etrafıma rahatsızca bakınıp, "Amelia gelmeyecek mi?" diye sordum Ludmila'ya. Hiç kimse bilmiyordu Amelia'ya olan duygularımı. En azından Ludmila'nın dudakları arasından dökülenlerden önce... "Amelia'ya âşık olduğunun farkındayım ama bugün... erkek arkadaşıyla buluşması var," demişti. Demek ki sevgilisi vardı... Ne bekliyordum ki? Beni küçük düşüren birisinin, bana aşık olmasını falan mı?
Umutsuzca başımı salladım.
Gözlerim sızlıyordu ve nefes alamıyordum. Bir an önce de buradan çıkmalıydım. Ama önce, gelen kişinin kim olduğunu görmeye ihtiyacım vardı. Herkes sessizliğe bürünmüştü. Ludmila ise; umursamayıp elindeki kadehle uğraşıyordu.
León da oraya bakan kişilerden biriydi. Yüzündeki şaşkınlık ifadesine gülesim gelmişti. Gülmemiştim elbette!
Birden bakışları değişti. Onun bakışlarında gördüğüm şey, arzu muydu? Ludmila'ya böyle bakmazdı, o.
Herkesin baktığı kişiyi görebilmek için, o tarafa döndüm. Gümüş rengi mini bir elbise, pembe ayakkabılar, incecik bacaklar, minicik ellerin arasında duran gümüş rengi çanta ve son olarak... minik yuvarlak yüzüyle, kahverengiye bal köpüğü aromaları eklenmiş saçlarıyla bana bakan kahverengi büyüleyici gözler...
Kalbimin göğüs kafesimin içindeki çırpınışları durmuştu sanki. O kız, ben ve şu an çalan müzik vardı sadece. Bir de gözlerinden saçılan ışıklar...
-------
+10
-Elif