1. BÖLÜM

117 70 25
                                    

Keyifli okumalar

Sonra, sonra arkamdan bir ses duydum. Bir kız sesi. "Onu buldum" diye. Ve az önce yanıma düşen kadının bir anda gözleri açıldı. Gözleri simsiyahtı, insanı boşluğa düşürüyordu uzay gibi uçsuz ve bucaksız ve bu çok korkunçtu. Sonra kafası kopmuş olan kadın kulağımı sağır edecek tiz bir çığlıkla üstüme atladı. Kadının attığı tiz çığlık benim çığlığımı bastırıyordu.  

Ve kendimi bir anda arabada ağabeyimin yanında buldum.

"İnci, bana bak! İnci?" ağabeyimin sesiyle ona döndüm.

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım, "Efendim, abi?" dedim. Ama sesim bir fısıltıdan öteye çıkamamıştı. Az önceki korku ve heyecandan mütevellit sesim çıkmıyordu, aklımı orada bıraktığım gibi sanki sesimi de bırakmışım gibi, zaten mantıklı düşünemiyordum aslında şuan hiçbir şey düşünemiyordum sanki beynim iflas etmişti. Birde az önce olanlar  hakkında hiçbir şeyi bilmemek beni iyice dibe düşürüyordu. Sanki aşağıda bir kuyu var ve o kuyu beni karadelik gibi gittikçe içine doğru çekiyordu. Ama o kuyunun dibi olacağını düşünmüyordum, uzay gibi sonsuz. O kuyuya kendimi değil kötü düşüncelerimi atmalıydım,  yoksa kötü  düşünceler beni atacaktı.

"Güzelim, iyi misin? İnci gözlerimin içine bak, yüzün solmuş, sapsarı kesilmişsin  ve şuan titriyorsun." ağabeyim ise nefes almadan üst üste cümleler kuruyordu. Evet, resmen titriyordum. Yaşadıklarımdan dolayı hiçbir şeye odaklanamıyordum, olaylar tekrar beynime hücum edince gözlerim dolmaya başladı. Ve ağabeyimin koluma dokunmasıyla hızla ona dönerek kolumu boynuna dolayıp ağlamaya başladım. Az önce olanlara sanırım vücudum yeni tepki göstermeye başlamıştı çünkü sarsılarak ağlıyordum. Ağabeyim korkuyla kollarını belime doladı ve endişeyle adımı fısıldadı. Ne kadar ağladım bilmiyorum zaten ağabeyim de ağlayışım sessiz iç çekişlere dönene kadar sırtımı okşamıştı. Kafamı gömdüğüm yerden kaldırdım ağabeyim de buna mani olmadı gözlerinde ki endişeyi görebiliyordum. Kollarımı yavaşça kendime çektim. Kendime gelmek amacıyla etrafımda göz gezdirdim. Hala arabada olduğumuzu ve eve varmış olduğumuzu gördüm.

Ağabeyim titreyen sesiyle konuşmaya başladı. "Ne oldu? İnci, neyin var güzelim?" dedi ama sesindeki endişeyle ve gözlerindeki, beni kırmamak için kelimeleri özenle seçtiğini anladım.

Uyumamıştım bunu biliyordum. Ve ağabeyime uyumadan böyle şeyler gördüğümü söylersem onu endişelendirip, korkutacağını da biliyordum. Bu yüzden gerçeği saklamayı düşündüm. Hala akmakta olan göz yaşlarımı silip konuşmaya başladım.

 "Akşam uyumamıştım. Arabada uyuya kalınca da kabus gördüm." dediğimde. Gözleri şüpheyle kısılsa da üstelemedi sanırım inanmıştı. Çünkü ona yalan söylememiştim hiçbir zaman, bu da bana sonsuz güvenin bir kanıtıydı ama ben az önce yalan söylemiştim. Ve bu beni rahatsız ediyordu, hemen şimdi ona gerçeği anlatmak ama sanki ağzıma bir mühür damgalanmıştı ve ben ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Suçluluk duygusu kulağıma fısıldıyordu tane tane ona gerçeği söyle diye ama o suçluluk duygusuna uymadım ve ona cevap verdim. Şimdi olmaz, onu korkutmak ve yok yere endişelendirmek istemiyorum. Olanlara mantıklı bir açıklama bulduktan sonra her şeyi anlatacağım. Ve kendime söz verdim, her şeyi en yakın zamanda anlatacaktım.

İkimiz de arabadan indik ve evin kapısına doğru yürümeye başladık ağabeyim de daha ağır adımlarla arkamdan geliyordu. Genellikle ağabeyim arabayı evin garajına park ederdi fakat bu sefer sanırım onu çok korkutmuştum ve arabayı gelişi güzel park etmişti. Evimiz fazla büyük değildi iki katlıydı ve taşların üstündeki nostaljik desenler yüzünden biraz eski duruyordu. Fakat bu görüntü çok hoştu gösteriş ve abartıdan uzaktı zaten gösteriş ve abartıdan pek haz etmezdim. 

Doğanın fısıltısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin