Yapılması gereken çok iş, halledilmesi gereken çok problem vardı. 'Ama burda ne yapıyorum ben?' diye sorguladı genç adam. 'Saçma sapan bir etkinlikte, ihtiyacımız varmış gibi, marka itibarı için boy gösteriyordum. Evet tam anlamıyla bunu yapıyordum' diye geçirdi içinden.
Sıkıldığını belli edercesine bir iç geçirdi. Asistanı hafif bir gülümseme ile patronuna döndü.
''Sıkıldığınızın farkındayım efendim. Lütfen biraz daha sabredin, size göstermem gereken son bir kişi kaldı.'' dedi nazikçe. Adam anladığını belli edercesine hafifçe kafasını aşağıya eğdi ve bir an önce buradan gitmeyi diledi.
Ünlü bir saat firmasının düzenlediği lansman öncesi etkinliğindelerdi. Yaptıkları yatırımların akıllıca olduğunu düşünerek, son 1 yıldır bu saat firmasını yakından takip ediyordu genç adam. Burda olmasının tek nedeni ise bu saat firmasının gelecek ay çıkaracağı serisinin reklam işini almak ve başarılarına bir yenisini daha eklemekti. Fakat aldığı habere göre rakip bir firmanın da planı tam olarak buydu.
Aslında herhangi rakip bir firmayı sollamak onun için çocuk oyuncağıydı, yıllardır bu işte oldukça kanıtlamıştı kendini. Tek sorun bu firamanın yaklaşık 5 ay önce batma eşiğindeyken, yeni bir Ceo atanarak firmayı olduğu seviyeden daha iyi bir pozisyona getirmesiydi ve bu Ceo hakkında herhangi bir yerde ismi dışında bilgi bulamamıştı. Şimdi ise o Ceo'nun kim olduğunu görmek ve gözlemlemek için onu bekliyordu.
Asistanının heycanlı sesi ile daldığı düşüncelerden sıyrılarak ona döndü.
''İşte geliyor efendim, bu o olmalı, KQ'nun Ceosu Jung Wooyoung.''
Genç adam asistanın söyledikleri ile yavaşça kapıya doğru çevirdi gözlerini. Siyah takımı ve içine giydiği vücuduna tam yapışan gömleği ile tam karşısındaydı, Jung Wooyung. Yanındaki adam ile hafif gülümseme eşliğinde sohbet ederek içeri doğru adımlıyorlardı. Genç adamın gözleri hala Jung Wooyoung'un üzerindeydi. Bir yerden tanıdık geldiğini düşünüyordu. Daha önce nerede karşılaşmış olabileceklerini tartıyordu kafasında. Fakat bunları yaparken bir an olsun sert bakışlarını asla çekmedi üstünden.
Asistanına yavaşça eğildi ve daha önce bir etkinlikte yer alıp almadığını sordu. Asistanı biraz düşündükten sonra:
''Sanmıyorum efendim, kendisi yeni atandığı için etkinliklere katılacağı zamanı şirkette çalışarak geçiriyormuş. Bu katıldığı ilk etkinlik. Ama daha önceden kendisini tanıtmışa benziyor.''
Genç adam hafifçe başını eğerek onayladı asistanını. Bakışlarını hala çekememişti üstünden. Bunun sebebi nereden tanıdık geldiğini düşünmesi miydi yoksa başka bir şey miydi?
Tam o sırada izlendiğini fark eden Jung Wooyoung yavaşça kafasını çevirdi ve o delice bakan gözler ile karşılaştı. İlk başta şaşırmıştı, çünkü bu adam aylardır gittiği barda yalnız başına içerken gördüğü ve uzun uzun izlediği adamdan başkası değildi ve şu an tam karşısında üzerine tam oturan jilet gibi takımıyla, özenle arkaya yatırılmış saçlarıyla ona bakıyordu, gözlerine.
Jung Wooyoung, adama hafifçe gülümseyerek kafasını eğdi ve izlendiğini bilerek sohbetine kaldığı yerden devam etti.
Sahneden gelen mikrofon sesi ile herkes ilgisini sahneye yöneltti. Lansman sahibi elindeki kadeh ile gülümseyerek mikrofonu ağzına yaklaştırdı
''Bu özel ve güzel gecede bizi yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkür ederim. Umarım bu ilginizi gelecek ay çıkaracağımız yeni seride de görebiliriz. Seride farklı bir reklam yapmayı planlıyoruz. Umarım her şey yolunda gider. Şimdiden teşekkür ederim ve kadehimi destekleriniz için kaldırmak isterim''
Alanda yankılanan alkış ve kadeh seslerinden sonra Lansman sahibi sahneden yavaşça inerek Jung Wooyoung'a yaklaştı. Wooyoung ona doğru gelen adamı fark ederek yanındakilerden müsaade istedi ve adama doğru ilerlemeye başladı.
''Geldiğine çok sevindim Wooyoung, işten zaman bulamadığını duymuştum'' dedi şaka ile karışık bir şekilde.
''Böyle başarılı bir lansmana gelmemek ayıp olurdu. Ah, kusura bakmayın yeni serinizi tebrik etmeyi unuttum, tebrikler. Reklam işi için istekli olduğumu biliyorsunuzdur umarım.'' dedi yüzündeki gülümseme ile.
''Teşekkür ederim. Ben de bunun için gelmiştim. İzin verirsen seni biri ile tanıştırmak istiyorum.'' dedi eli ile gidecekleri yönü göstererek. Wooyoung kafasını eğerek adamı takip etmeye başladı. Geldikleri masa ile küçük bir şok geçirdi ve adamın konuşmasını bekledi.
''Evet beyler uzatmaya gerek yok, ikinizin de reklam işi için burda olduğunuzu ve istekli olduğunuzu biliyorum. İş ortakları olarak tanışmanızı istiyorum''
İki genç adam da aynı anda ''İş ortakları?'' diyerek sorguladı adamı. Bu ne demekti? Bir reklamı iki şirket birlikte mi yapacaktı? Mantıklı mıydı? Her şirketin kendine göre bir düzeni vardı. Birbirlerine ayak uydurmaları imkansızdı. Ya da imkanlı mıydı?
''Evet, reklamı iki şirketin yapmasını istiyoruz. Biliyorsunuz çok ses getirecek bir seri olacak ve bunun için reklamın da ses getirmesi gerek. Her iki şirketin de birbirinden iyi oldukları alan var ve biz bunları kullanmak istiyoruz. Ee tanışmıyor musunuz?''
Genç adamlar şok içinde Lansman sahibinin ağzından çıkanları dinliyorlardı. Nasıl olacaktı bu? Çok zordu. Çok çok zordu. Ama bu işi kaybetmek demek büyük bir düşüş demekti. Düşünecekleri vakitleri yoktu. Ya şimdiydi ya da hiç.
Lansman sahibi sabırsıca ''Ve?'' diyerek cevap beklediğini belirtti.
Şirketi daha yeni toparlayabilmişken tehlikeye atamazdı.
Ve ilk atak Jung Wooyung'dan geldi.
Elini uzattı.
''Merhaba, ben KQ ceosu Jong Wooyung. Umarım anlaşabiliriz.''
Kısa bir beklemeden sonra eline değen el ve kulağına gelen ses ile tüm ilgisini karşı tarafa verdi.
''Merhaba ben San,Shiber Ceosu, Choi San. Umarım dediğin gibi olur.''
Ve genç adamlar bir 'yanlış'ın başladığı tam o noktadalardı.
*Valse: Yanlış*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● VALSE●
General FictionEtkinlikler, iş yemekleri, parti ortamlarında birbirleri ile bakışan rakip şirketlerin Ceosu Jung Wooyoung ve Choi San ortak bir iş için yaptıkları toplantı sırasında şiddetlenen tartışma sonrası anlaşmazlıkları çözmek adına kural listesi hazırlarla...