♧3♧

318 54 44
                                    

O günün üstünden tam 1 hafta geçmişti. 1 hafta içerisinde sekreterler aracılığıyla bir ön toplantı günü ayarlanmıştı. Bu toplantıda her iki tarafın da fikirleri alınacak, daha sonra ayrıntılı bir toplantı daha yapılacaktı.

Genç adam 1 hafta boyunca düşünerek Wooyoung'un nereden tanıdık geldiğini bulmuştu. Düzenli olarak gidip kafasını dağıttığı barda bakıştığı o çekici çocuktan başkası değildi. Her gittiğinde farklı insanlar ile görüyordu onu. Sosyal biri olduğunun farkındaydı. O bakışları ile çoktan ilgisini çekmişti.

Onu son gördüğü gün geldi aklına genç adamın. Tuvalette işi yürütürken yakaladığı çifte verdiği tepkiyi, kendisine, daha doğrusu gerdanına, attığı cüretkar bakışlar aklına gelince çapkınca gülümsemeden edemedi. Çok mu acemiydi? Ya da tam tersiydi de bunu belli etmiyor muydu? Zor biriydi. Ama onu çözmek kesinlikle kolay olacaktı. En azından öyle umuyordu.

İçeriden gelen telefonunun sesiyle düşüncelerinden sıyrılan adam geniş balkonundan içeri adımlayarak telefonuna ulaştı. Sekreterinin aradığını gördü ve meraklandı. Onu acil olmadığı sürece hafta sonları rahatsız etmemeye özen gösterirdi. Telefonu açarak kulağına götürdü.

"Efendim kusura bakmayın rahatsız ediyorum fakat bildirmem gereken bir durum var."

"Dinliyorum." diyerek cevapladı genç adam.

"Efendim yarın şirketimizin katılacağı bir organizasyon olduğunu fark ettim. Fakat KQ şirketi ile yapılacak olan ön toplantımızı da yarına koymuştuk. Çalışanlarımızın çoğu organizasyonda görevli. Toplantıyı ertelememi ister misiniz?"

Genç adam biraz düşünerek bekletmeden cevap verdi.

"Hayır, ön toplantı olduğu için ertelemeye gerek yok. Sadece KQ'ya durumu bildirip kalabalık gelmelerine gerek olmadığını söylemen yeterli olur."

"Anladım efendim. Tekrardan rahatsız ettiğim için kusura bakmayın. İyi pazarlar."

"Teşekkürler, sana da."

Bu olay genç adamı keyiflendirmişti. Ne kadar az kişi olursa Wooyoung'un nabzını yoklaması o kadar kolay olurdu. Yarını sabırsızlıkla bekliyordu.

*•*

Elindeki kahve bardağı ile odasına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu genç adam. Saat 11.06 idi. Otoparkta beslediği kediyle ilgilenirken sekreterinin araması ile saatin farkına varmıştı. Odanın kapısını açtıktan sonra masasının çaprazındaki büyük koltuklarda onu gördü. Çizgili gömleğinin üzerine giydiği ince siyah ceketi ile model gibi görünüyordu. Göz göze geldikten sonra kafasını hafifçe eğdi.

"Kusura bakmayın geç kaldım. Otoparkta ilgilenmem gereken bir şey vardı."

Gözlerini Wooyoung'un gözlerinden çekmeden konuşmuştu. Sadece o ve sekreteri gelmişti. Buna sevinmişti genç adam. Hala Wooyoung'a bakıyordu çünkü Wooyoung ona bakıyordu. Bir gözlerine bir de gömleğinin açık düğmelerine. Hala cevap bekleyen gözler ile karşısındaki koltuğa oturmuştu. Ama Wooyoung bunun farkında değildi. Alık alık bakmaya devam ediyordu. Küçük bir öksürük ile kendine getirmeyi denedi adamı.

"Ha?"

Aldığı tepki ile gülmemek için zor tutmuştu kendini genç adam. Giydiği gömleğin başarılı sonuçlanması onu keyiflendirmişti.

"Kusura bakmayın geç kaldığım için diyorum."

"Ha, sorun değil biz de sohbet ediyorduk."

"Öyle mi? Ne konuşuyordunuz?"

Bu sırada sekreterler gelen genç adama selam verdikten sonra kendi aralarında dosya işleri ile ilgili bilgiler veriyorlardı. Yan tarafta harlanan alevden habersiz.

● VALSE●Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin