Ashton'ın ağzından
"Önemli değil" dedim bana hastanenin balkonuna doğru eşlik eden hemşireye .Başka bir değişle orası en üst kattı. "Beni bırakabilirsin." kırılgan halim yüzümden sesim boğuk ve yumuşaktı.
İtiraz edecekmiş gibi gözüküyordu ama itiraz etmedi ve topukları üstünde döndü."15 dakika içinde geri döneceğim efendim." dedi ve kapıyı kapattı.
Serum askısını gitmek istediğin yere sürükledim-korkuluklar. O benim düşmemi engelleyen tek şeydi.
Onun üstüne yaslandım, uzun süre yaslanmaya dayanıksızdı. Ayaklarım bile pes etmişti.
Bu muhtemelen bir işaretti. Onun geri geleceğine inanmayı bırakmam için bir işaretti. Çünkü gelmeyeceğini biliyordum.
Neden gelsin ki? Daha iyi birine sahipti. Sonsuza kadar onunla olabilecek birine. Ben olmayan birine.
Ellerim metal bariyeri kavradı. Neden çok güçsüzdüm? Neden asla yeterli değildim? Neden ben?
Yapayalnız olmayı hak etmiyordum. Kandırılmayı hak etmiyordum. Devam etmeyi hak ediyordum. Ama yapamazdım. Onun beni bıraktığını bilsem bile. Onun pes ettiğini bilsem bile.
Neyi yanlış yapmıştım?
Ona saygılı bir şekilde davranmıştım muamele etmiştim. Yolun her adımında onunla birlikteydim. Onu tüm kalbimle sevmiştim.
Kendimi bariyerin önüne geçmeye zorladım. Demire sıkıca tutundum.5. kattan düşmek beni korkuttu ama ölmeye hazırdım. Ama bunu her zaman beklemiştim.
Yerden ayrılmama bir adım kalmıştı, biri beni zorla çekti. "Efendim, bunu yapmayın!"
Ağlamak istedim, ama gözyaşım kalmamıştı. Hepsini kullanmıştım.
"O zaman bana ne yapmam gerektiğini söyle" dedim hemşireye. Onun kavrayışından kurtulmaya çalışıyordum.
Sessiz kaldı, dizlerimin üstüne çökerken hala bedenimi kavrıyordu, acı beni kuşatmıştı.
"Çünkü artık onsuz ne yapacağımı bilmiyorum."