🌾🌷🌒
Merhaba! Kurgusu aklıma ilk düştüğü anda kalbimin acıdığı bir kitapla geldim karşınıza. Umarım beğenirsiniz.Not= Bölümü medyadaki ninniyle okursanız çok daha güzel olacaktır.
🌾🌷🌒
***17 Aralık 2018
Gece olacakları biliyormuş gibi kapkara ve hüzünlüydü.. Keskin bir soğuk rüzgarla birlikte uğultular çıkararak sokaklarda geziyordu.Eve doğru yürürken bir kez daha kardeşini aramaya çalıştı genç kız. Onu en son evden çıkmadan önce görmüştü. Tüm gün çok meşguldü, bir kere bile arama fırsatı bulamamış şimdi ise içine bir karanlık çökmüştü. Kalbi sıkışıyor ve nefes alamadığını hissediyordu. Daha önceden tanık olduğu garip bir duyguydu bu. En son altı yaşında böyle hissetmişti.
Aceleci adımları sonunda küçük ve eski binanın önünde durduğunda zaman kaybetmeden anahtarını çıkardı ve hızla kendi evlerinin kapısına ulaştı.
Elleri titreye titreye kapıyı açtı ve ölüm sessizliğinin gezindiği eve girdi."Anıl!" diye bağırdı bir kez.
Elleri, kolları, bacakları... Her yeri titriyordu. Paranoya yaptığını umuyordu. Açlıktan olabileceğini düşünmeye başlamıştı ama sol tarafındaki bu acı neydi o zaman?Bir daha seslendi "Anıl!" diye yavaşça salona ilerlerken.
Son sıralarda araları pek iyi değildi. Sabah kavga etmişlerdi Anıl'ın başına buyruk davranışları yüzünden. Kavga etseler bile evden çıkmadan önce bugün arkadaşlarıyla eğlenmeye gideceklerini söylemişti kardeşi en azından. İçkili bir eğlence olacağını biliyordu ve bu onu en başından huzursuz etmişti. Onun büyümesine hala alışamamıştı. Belki de Anıl onun için her zaman anne babasından yadigar ve hayatındaki en değerli varlık olduğu içindi. Parmağına kıymık batsa Ahu'un içi kanardı.'Belki de hala dışarıda, arkadaşlarıyladır.' diye düşündü kapının kulbunu tutup açarken. Eve dönünce sıkı bir azarı hak edecekti.
Ama içten içe bunun doğru olmadığını biliyordu. Hissetmişti. İnsan canından bir parçayı nasıl hissetmezdi ki?Odanın içine girdiğinde gördüğü görüntüyle dizlerinin bağı çözüldü ve yere düştü. Ağzından korku dolu bir çığlık çıktı.
Anıl, kafası koltuğa dayanacak şekilde öylece yerde yatıyordu. Teni bir ölü gibi bembeyazdı.
Olamazdı ama değil mi?Sakin olmalıydı. Anıl böyle güçsüz duruyorken güçlü olan o olmalıydı değil mi? Her zamanki gibi. Sıkıntı neyse atlatacaklardı.
Her zaman atlatırlardı.
Sürüne sürüne gözüne iyice küçük gelen odanın içinde kardeşinin bedeninin yanına gitti. Başını dikkatle kucağına koyarken fısıldıyordu. "Anıl, Anıl." Yüzünü tokatladı hafifçe. Bunu bile yapmaya kıyamıyordu ki.
"Hadi uyan."Sessizlik ilk defa bu kadar gürültülü geliyordu. Etrafındaki her şey susmuş, her tarafı yas kaplamıştı. Kafasının içi ise çığlık çığlığaydı. Bir şeyler yanlıştı. Bir şeyler asla eskisi gibi olmayacaktı.
Tüm sarsmalarına rağmen kardeşinden hiçbir tepki alamıyordu. Adeta...
Ölü gibiydi.Kafasını iki yana salladı. Onaylamayan sesler çıkarıyordu. Aklını kaybettiğinin farkında değildi. "Uyuyor sadece."
Sarsmaya devam etti.
"Ağır bir uyku o kadar."Kafasının içinde ise yılan gibi sinsi bir ses fısıldıyordu.
Ölü gibi. Ölü gibi. Ölü gibi.Gözyaşları şiddetle dökülürken hıçkırmaya başladı. "Anıl! Uyan dedim!"
İnkar ediyordu ama içten içe farkındaydı. Zihni değil ama kalbi her şeyin farkındaydı. Canından can kopmuştu.Kollarında cansız yatan bedene sıkıca sarıldı. "Nolur uyan! Sana bağırdığım için özür dilerim! Söz bir daha bağırmayacağım ablacım."
Canı çıkarcasına bağırarak ağladı. Ruhu can çekişiyordu resmen.
Ağlamaktan nefesinin tıkandığını hissetti. Odayı nefes almaya çalışan sesi doldurmuştu şimdi."Yardım edin!" diye bağırdı inanmayarak. "Onun yardıma ihtiyacı var, yardım edin!"
Kardeşinin bedenini defalarca sarstı.
"Uyan!"
Uyan.
Uyan.
Ölü gibi. Ölü gibi.Kabus gördüğünü düşündü. Bu sefer kendisine bağırdı. "Uyan!"
Kafasını ellerinin arasında aldı. Tırnaklarını saç diplerine kanatırcasına bastırırken aynı kelimeyi tekrarlıyordu.
Uyan.
Uyan.Her şeyin renginin solduğunu ve hayatın onun için sonlandığını o an anladı. Sadece Anıl için değil, kendi için de.
Ahu Balta o gece öldürüldü.Sadece o vardı. Hayatta sahip olduğu tek aile kendi elleriyle büyüttüğü erkek kardeşiydi.
Annesi olmuştu onun."Uyan! Kabus görüyorsun! Uyan! Uyan!"
Komşuları gecenin sessizliğinde acı dolu bağırışlarını duymuş olmalı ki kapıya dayanmışlardı. Genç kadının öldürülüyormuşçasına çığlık sesleri herkesi ayağa kaldırmıştı. Komşulardan biri polisi aradı.
Bir süre sonra sesler bıçak gibi kesildi. Apartman sakinleri 'Kızın öldürdüler herhalde, artık çok geç.' diye düşünüyordu.
Artık çok geçti çünkü Anıl yoktu. Anıl yoksa Ahu zaten yoktu.
Sessizliğin üzerinden çok geçmeden polis de geldi ve eve girdiler.
Kapıyı açtıklarında evin içinden kısık bir mırıldanma duyuluyordu. Biri ninni söylüyordu.
İki polis koşar adımlarla odaya girdiklerinde gördükleri manzarayla şaşkınlıkla öylece kaldılar.Genç kız etrafındaki hareketlenmeyi buğulu gözlerinin arkasından görebiliyordu ama tepkisizdi. Bağırmayı kesmişti. Hayatı açık pencereden bir kuş gibi uçup gitmişti. Artık feryat edemezdi.
Zihnindeki çığlıklar dindi. Karanlık her yerine sindi. Acı bir melodi dolanıyordu içinde. Ölüm ninnisi gibi.
Saat durdu. Geriye sadece duvardan yankılanan tik taklar kaldı.
Göz yaşları sessizce kucağındaki kardeşinin saçlarına düşüyordu. Elleri de oradaydı. Eskiden yaptığı gibi saçlarını okşuyordu.
Dudaklarından ise şu sözler dökülüyordu.
"Nenni oğul oğul
Nenni yavru yavru
Nenni bebek bebek
Nenni balım oy..."***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Takım Yıldızlar ve Sarı Laleler
RomanceAdamın vahşi gözlerine baktı. Kalbi ellerinin altındaydı. Tüm sakin duruşuna rağmen o hızlı ritmi hissedebiliyordu. Adam gözlerini kadının gözlerinden ayırmadan eğilerek dudağını kadının dudağına sürttü. Kadının nefesi kesildi ama tepki vermedi. D...