Aaron deniz kıyısında oturmuş Albert amcasını bekliyordu. Bu sırada boş durmak yerine meditasyon yapmaya karar verdi. Hemen lotus pozisyonu alıp gözlerini kapattı. Dantianını hissedip çevredeki tüm enerjiyi dantianına almaya çalıştı.
Aaron yaşıtlarına göre oldukça erken oluşturmuştu dantianını. Normalde 7-9 yaşlarında oluşan dantianını 5 yaşında oluşturmuştu. Bunu fark eden tüm kasaba halkı onu el üstünde tutmuştu. Ancak uzun bi zaman geçmesine rağmen Aaron hiç seviye atlayamamıştı. Hala temel kaynak aleminin 1.seviyesindeydi. yakın zamanda 9 yaşına girecekti ve diğer tüm yaşıtları çoktan dantian oluşturup seviye atlamaya başlamışlardı. Aaron'un açtığı farkın bi anlamı kalmamıştı artık. Yetişiminde bi sakatlık oluştuğuna emindi herkes ama problemin ne olduğunu anlayamıyorlardı. Zaten yaşadığı kasabada bu konuda uzman biri yoktu.
Aaron fortis ülkesinin 2.bölgesindeki pago kasabasında yaşıyordu. Kasaba halkı genel olarak balıkçılık, ve tarımla geçiniyordu, yetişim yolunda pek ilerlememişlerdi. Kasabanın en yetkili kişisi ve en yüksek seviyelisi olan Efendi Keneth bile temel kaynak alemi 8. Seviyedeydi. Aaron ise amcasının balıkçılık yapmasıyla geçiniyordu. Bu işten ayda 25 beyaz sikke kazanıyorlardı ve bu onlara fazlasıyla yetiyordu. Zaten sadece ikisi vardı.
Albert amca henüz birkaç yıllık evliyken eşi ağır bir hastalığın pençesinde can vermişti ve bir daha evlenmemişti, bir çocuğuda yoktu. Yıllar önce balık tutmak için denize açıldığında açık denizden gelen bir sepet bulmuştu. Sepetin içinde belkide bulmayı en son beklediği şey vardı; bir bebek! 40 günlük ya var ya yoktu. Ancak garip olan sepetin geldiği yönde birkaç günlük mesafe boyunca kara olmamasıydı. Bu bebek ne kadar uzaktan gelmiş olabilirdi ki? Belkide bir balıkçı teknesiyle buraya bırakılıp ölüme terk edilmişti. O tatlı bebeği ölüme terk etmek elbette yaşlı balıkçı Albert'in yapacağı bir şey değildi. Tam da bu yüzden Albert o bebeği alıp büyütmüştü. Bebek tahmin edilebilir şekilde Aaron'un takendisiydi.
Bu sırada Aaron omzuna konulan el ile gözlerini açtı, "Albert amca! Seni bekliyordum, nasıl geçti? Yeterli mahsul var mı?" Dedi hızla. Albert büyük bir sırıtmayla karşılamıştı Aaron'u. "Ehehe evlat neşen yerinde bakıyorum. Merak etme gayet güzeldi deniz, fazladan bir kova balık yakaladım. Sanırım bunları satınca şehre gidip seni bir şifacıya göstermemiz mümkün olacak."Aaron Albert'ın söyledikleriyle tekrar başa döndüklerini anlamıştı. "Albert amca! Sana buna gerek yok demiştim. Ben kendimi böyle kabul ettim. Yapabilecek bir şey yok. Yetişimimin sakat olduğunu ikimizde biliyoruz bunun geri dönüşü yok! Boşuna paranı benim içi-" Albert amcanın sinirlendiği belli oluyordu. "Aaron, bunu konuşmuştuk! Senin için hiçbir şey son bulmuş değil." Albert amca derin bir nefes aldı. Biraz yumuşamaya başlamıştı. "Sen benim bu dünyadaki değer verdiğim tek insansın. Senin yetişimin sakat değil ayrıca, enerjin hissedilebiliyor sende biliyorsun bunu. Sadece tedavi olman lazım, o kadar. Hem ne çabuk unuttun razaka savaş okuluna girip herkesin korktuğu şanlı bir asker olma hayalini? Seviye atlayamadığını fark etmeden önceki savaşçı olma tutkunu? Beni vazgeçirtmeye çalışma Aaron! Çoktan 150 yeşil sikke biriktirdik bile yarın bu balıklarıda satıp bu haftanın sonunda buradan geçecek olan kervanla pidum şehrine gidip seni tedavi ettireceğiz. Sonrada büyük bir asker olup yaşlı Albert'ı koruyacaksın, anlaştık mı? " Aaron Albert amcayı bu yoldan döndüremeyeceğinide, onun savaşçı olmayı ne kadar çok istediği konusunda haklı olduğunuda biliyordu. Sadece Albert amcaya fazla yük olduğunu düşünüyordu. Sonuçta o hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen Aaronu büyütmüş ve hiçbir şeyini eksin bırakmamıştı. Bazen zor zamanlar atlatsalarda asla Aaron'u bu konuda suçlamamış büyük bir sabırla onu yetiştirmişti.
Hem bakıldığı zaman çoktan 150 yeşil sikke biriktirmişlerdi. Bu para çok fazlaydı, hepsini harcayacak değillerdi ya! Sonuçta 10 bakır 1 beyaz sikke, 100 beyaz sikke 1 yeşil sikke, 100 yeşil sikke 1 mavi sikke, 100 mavi sikke ise 1 kırmızı sikkeye denkti. Yani 150 yeşil sikke 15.000 beyaz sikke yapıyordu ve bu gerçekten hatrı sayılır bi miktardı. Aaron bunu düşünerek vicdanını rahatlatmıştı. "Anlaştık, Albert amca" dedi. İçini kaplayan sıcaklıkla birlikte yüzüne canlılık gelmişti. Az önceki konuşma hiç olmamışçasına gülücükler saçıyordu." Hey Albert amca, bahse varım beni yakalayamazsın, hadi kulübeye kadar yarışalım!" diye bağırırken bir kova balığı alıp koşmaya başladı. Henüz 8 yaşında olmasına rağmen, elindeki dolu bir kova balığı hiç zorlanmadan taşıyabiliyordu. Albert amcanında geri kalan iki kovayı alıp Aaron'un peşinden koşmaya başlamasının ardından o ikisinin neşesi adeta diğer balıkçılarada bulaşmıştı.
🔆🔆🔆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aaron
FantasyKendisini büyüten adamın vasiyetini yerine getirip savaşçı olabilmek için şehre gitmeye çalışan bir çocuk, her şeyin göründüğünden daha farklı olduğunu anladığında büyüdüğü küçük kasabanın sınırlarını çoktan aşmıştı. Ve Dünya insanların bildiğinin a...