"DOLUNAY" , adımın yankılanışı sanki bozuk bir plakda gibi tekrar ediliyordu. Bu sinir bozucu zeminin soğukluğu vücuduma bir ürperti saldı. Bir anda fısıldaşmalar başladı "Bundan sonra sana lanet gibi bulaşacağım. Sonun olacağım shai" ses gitgide yükseliyordu, nefes almakta güçlük çekiyordum. "Senin başının belası olacağım küçük" ben ilerledikçe karanlık bana doğru geliyordu, bir anda vücudumda bir çok elin bana dokunduğunu hissetim. Ne konuşabiliyordum ne de kaçabiliyordum. Sanki bir celladın içindeydim, öyle savunmasız ve öyle korkak...
Beynimin içindeki savaştan, beni kurtaran sese minnettar kaldım. Uyanmak için baş ucumda uzun çaba sarf eden babama diktim, yavaş yavaş açılan gözlerimi. "İyi misin yavrum?" bir an ne gördüğüm hakkında kafamı toparlamaya çalıştığımda, sanki bir similasyonun içinden geçmişim gibi hissetim.
"Terlemişsin, hasta olacaksın istersen bir duş al, aksine iyi gelir." Lanet olsun, ne illet bir rüya idi.Babam odadan çıkınca, kendime gelmeye başladım başka şey düşünmeye çalıştım ve aklıma dün ki olanlar geldi. Düne ait en muazzam şey, arkadaşlarım. Ulaş ve Derin. Yeryüzüne indirilmiş meleklerim. Evet biliyorum onlardan uzak bir yerde yaşayacağız ama buluşmamıza veya aramızdaki bağın kopmasına hiçbir şey engel olamayacak, ne mesafeler ne de babam. Dünden hazırlanmış olan bavulların çoğu taşınmıştı, tek bir sırt çantam vardı kenarda ve bir kaç eşya onlarıda birazdan toplar gideriz.
Bazen gökyüzünü baktıktan sonra kara bulutlar üşüşür hemen, yağmur yağmasını beklersin ama yağmaz hafif bir melten eser yüreklerde fırtına üşüştürür yinede o gökkuşağını yagmurdan sonra çıkartır. Evet biliyorum bu gün o gökkuşağını çıkartacağım her ne kadar yeni bir güne ve yeni bir hayata başlayacak olsam da kötü seyler olması pek de büyük bir ironi değil, eninde sonunda ... ailem boşanacaktı, bu durumda bile duygularım sarmaş dolaş. İnsan efkârlanamıyor bile. Ne saçma ama! Aşağı indiğimde koridor duvarlarında bazı ailevi resimler kaldırılmıştı, kardeşim odasının kapısında astığım "Dikkat! Uzaylı Var" stickerini bile almışlardı. Artık her şey değişti bunu kendime inandırmam gerek, verilen kararlar hayatımızı değiştirse bile- özellikle ailemiz vermişse bu kararı saygı duymak en doğrusu. Bugün kahvaltı masası boş du herkes bir telaş içinde, hayır yani anlamıyorum, bu telaş ne ? Birisimi gelecek yoksa gidecek mi belirsiz . Eminim ki düşmanlarımızın çoğu bu duruma memnun olmuştur.
Anlamdıramadığm bir şey vardı, neden annem beni babam ile kalmam için zorlamıştı. Doğrusu babamı çok seviyorum, ama bazen yalnışları oluyor . Onu yalnız bırakmak istemiyorum. Umutlarının kırıldığı anda yalnız kalırsın, sanki siyahın içinde kaybolmuş hissedersin, bu duyguyu iyi bilirim. Babamı öyle bırakmak istemem, 25 yıllık evlilikten sonra boşanmak onun için zor tabi annem içinde ama, annem kardeşimin yanında halleder. Ikisi birbirini tamamlıyor zaten. Her ne kadar düşünsem de annemin bana bir kere bile kal demeyip, babanla git demesine anlam verememiştim. Bu kadar mı bıkmıştı benden? Cevabını bilmediğim sorularla cebelleşmek normal değil sanırım.
Size kısaca geçmişten bahsedeyim, annemin aldatılma korkusu bir gün başına gelmişti. Babam şirket için imzalanan yeni bir referans için imza toplantısı düzenlenmişti. Ne kadar saçma değil mi, bir imza için toplantı, özellikle de bir parti düzenlenmesi fazlasıyla gülünç. Ben tabii ki gitmedim, ne bekliyordunuz yani gitmemi mi, bu partiye annemin o kadar inkarına rağmen babamın hâlâ dinlemeden gitmesi, gönül eğlendirmesi hiçte iç açıcı bir durum değil. Beynimi her seferinde istilâ eden bu düşünceleri kafamın içinde sonlandırıp gerçek hayata döndüm.Mutfaltan çıkan hizmetli kadınlardan biri bakışlarını kaçırarak "hanımefendi aileniz dışarıda, sizi bekliyorlar." Tatlı tebessüm atarak dışarı çıktım, 3 araba vardı kapıda, biri beyaz annemindi demek ki havaalanına kadar gelecekti. Diğer araba Ulaş'ındı gelmişti tekrar görmek istemişti beni zaten öyle kolay kolay bırakmazdı ve birden ayrılamazdı benden, gideceğimi söylediğimde aslında gelmek istemişti ama ailesi ve Derin için kalması lazımdı. Onlardan ayrı yaşamaya alışmam zor olacaktı, en çokta Ulaş'tan. Ama elbet her hikayenin sonu vardır, bu da böyle sonlandı belki de...
...
Arabanın yüksek hızının beni korkutması gerekirken şuan hızlandıkça zevk alıyordum. Kafamı çevirip Ulaş'a baktığımda gözlerinin dolduğunu gördüm ağlamasından nefret ediyorum, en son ablasının kan kanseri olduğunu öğrendiğinde ağlamıştı. Bir daha ağlamasını istemiyorum direksiyondaki elini tuttuğum da bana baktı ve gözleri yoğun duyguyla bakıyordu. Hemen bir yerde arabayı durdurdu, ben daha ne olduğunu anlamadan kendine çekip sıkıca sarıldı. Şuan huzur bulduğum ve herşeyi unuttuğum tek yerdeyim. Ulaş'ın kollarında.Ulaş'ın saçlarıma kondurduğu sayısız öpücüklerle kendimi daha huzurlu hissediyordum. Kulağına fısıldadığım söz onu gülümsetmeye yetmişti "benim erkeğim öyle herşeye ağlamaz" alnıma bıraktığı öpücükten sonra tekrar arabayı sürmeye devam etti.
Yaklaşık yarım saat sonra havalimanına varınca Ulaş ile beraber içeriye geçtik. Babam, Maral'ı kucağına almış seviyordu annem ise sadece izliyordu. Bizi fark ettiklerinde babam gitmeniz gerektiğini söyledi ve en sevmediğim ana geldik. Vedaları oldum olası sevmem ama herkes son sarılmayı hak eder, ah evet son dedim! Şuan saçma gelse bile belki aylar sonra çok iyi anlayacaktım bu son sarılmanın önemini...
Bacağıma dolanan eller beni gerçek hayata teşrif ederken bacağımda ki minik ellerin kime ait olduğunu anlamak zor değildi. Hemen eğilip Maral'a sımsıkı sarılıp öptüm. Babamın yanımıza yaklaşması ile Maral direkt babama gitmek istediğini belli eder şekilde kollarını öne doğru açtı Maral'ı babama verdikten sonra annemle sarıldım, kırgınım ama ondan uzak kaldığımda bu kırgınlığım geçecek, yani umarım. Annemle uzun sarılmamızın sonuna gelince, hemen Ulaş'ın boynuna doladım kollarımı. Ulaş ile 15 yıllık süren arkadaşlığımız var ben daha çok küçükken mahallemize taşınmışlardı. Ulaş 22 ben 20 yaşındayım biyolojik olarak aramızda pek fark olmasa da fiziksel olarak deniz ve göl gibiyiz. Ulaş'ın nasihatlarını dinlerken göz devirmedim değil. Anlatıp sizi baymak istemem ama rol gereği anlatayım. Neymiş efendim sevgilim veya erkek arkadaşım olmayacakmış, sadece derslere odaklanacakmışım, kısa giymeyecekmişim ve onun yerine kimseyi koymayacakmışım... Ulaş'ı rahatlatmak amaçlı elimi yanağına koyup "Hiçbir erkeği senin kadar sevmeyeceğim" dedim şakağıma kondurduğu öpücüğe şımarıkça gülüp sarıldım. Uzun bir vedalaşma sonrası babamla uçağa binmek için ayrıldık.
Yaklaşık 1 saatlik yolculuğun sonunda İstanbul'a varmıştık. Uçaktan inip şirketten gelen araba ile yeni evimize gitmeye başladık. Elbette İzmir'i unutmayacağım ama artık buraya alışmak zorundaydım, nedeni ise sevdiğim insanlar ile vedalaştım, hatta bazı çaresizlikler yaşadım bu dönemde, ama şimdi güçlü olma vakti. Yeniden ayağa kalkıp herşeye sıfırdan başlama vakti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Teen Fiction"Yüksek tavanlı koridorlarda bir hayalet gibi yürüdüm, bir gövdem, bir hayatım,bir yüzüm, bir hikâyem olduğunu tuhaf bir şekilde hissederek."