Merhaba. Okumaya başlamadan önce bölümü okuduğunuz tarihi yazar mısınız? :)
Bazen birinin söylediği tek kelime bile hayatınızı değiştirmeye yetebilirdi. Bu anlar kimileri için bir değişim yaratsa da benim için bir şey ifade etmeyeceğine emindim. Ta ki bugüne kadar.
Karşımda duran adam bana neler diyordu böyle? Benim bir kardeşim olmadığına emindim. Olsaydı bu zamana kadar ailem gizlemiş olsa bile elf kimliğimde gözükmesi gerekirdi. Fakat bu adamın benim kardeşim olmasına imkan yoktu. Çünkü bileğini tuttuğum an hiçbir bilgi öğrenemiyordum. Ve benim ailemde böyle bir güç tarihte hiçbir zaman olmamıştı. Kendimde bir sorun olduğunu düşünüp elimi tekrar bileğine götürdüğüm an elimi tutup sinirlenmiş bir şekilde konuştu.
"Sakın bir daha böyle bir şey denemeye kalkma, kardeşim." Sanki sinirlenmesiyle ağzından dökülen kelimeler rüzgarın şiddetini daha da arttırmaya yetiyordu.
"Kimsin sen? Yalanına inanacağımı falan mı sandın?"
"Kendinden fazla emin konuşuyorsun ama hesaba katmadığın bir şey var. Gözlerin. Bu cesurca bakan gözlerin bana yalan söyleyemez. Bana inanmıyor gibi gözükmeye çalışıyorsun fakat merak da ediyorsun. Merakın seni bana inanmaya itecek, zaman gerekli." Yüzüne sinirli bir gülümse taktığında gerçekten benim yaptığım şeyi söylediğini fark ettim.
"Sana inanmıyorum. Birden karşıma çıkıp kardeşim olduğunu iddia edemezsin. Etsen bile inanacağımı nasıl düşünürsün? Gerçekten komiksin." Elimi tutup kendine çektikten sonra avucuma kendi elini koydu.
"Bekle, sana göstereceklerim bana inanman için yetecek. Sadece gözlerini kapat ve odaklan."Dediğini yaptığım an gözümün önüne elf sarayı geldi. İçerideki insanlar telaşla etrafta koşuşturuyordu. Başında taç olan kişiyse kitaplardan okuduğum kadarıyla yangında ölen kraliçeydi. Fakat gördüğüm görüntüde kraliçe ağlıyordu. Sonrasında ise gözüme kapıdan çıkmakta olan iki kişi takıldı. Birinin kucağında henüz yeni doğduğu belli olan bir bebek vardı. Onlar kapıdan çıkar çıkmaz ise saray alevler arasında kalmaya başladı. Bu görüntüye daha fazla dayanamayarak gözlerimi açtım.
"Bana neden bunları gösteriyorsun? Sarayda o gün neler olduğunu bilmek istesem kendim okuyup öğrenebilirdim." Başını iki yana sallayarak cevap verdi.
"Çok safsın. O elinde bebek olan kişi senin annen yanındaki ise baban. Ve sende oradaki bebeksin. Tek sıkıntı senin kaçırılıyor olman. Onlar senin gerçek ailen değil. Sen kraliçenin, kraliyetin kızısın. Sen Kayıp Prenses'sin. Seni bulmak senelerimi aldı. Aramızdaki bu kardeşlik bağı olmasaydı düşüncelerine girip seni asla bulamazdım. Şimdi bana inanıyor musun, kardeşim?" Dediklerine ne kadar inanmak istemesem de içimde derinlerde bir yan ona deli gibi inanıyordu.
"İnanmak istiyorum ama bunların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Verdiğin bilgileri kanıtlaman gerek."
"Ah kardeşim, birazcık kraliçenin kayıp kızı hakkındaki kitapları okusan kendin bile fark ederdin bunu. Ensenin hemen altındaki kar tanesi gibi olan doğum lekesinden anlaşılıyor senin o olduğun. Bu bilgiyi derin kaynaklara ulaşmamış kimse bilemez. Şimdi bana inandığını varsayarak seni yanıma, güvende olacağın bir yere almak istiyorum. Farkında değilsin ama yanındaki ailen sandığın insanlar sadece senin güçlerini kullanıyorlar. Senin bile farkında olmadığın güçlerini." Duyduklarım bende bir şok etkisi yaratırken bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı ve yere çöktüm.
"Peki sana inandım diyelim, abim olduğunu nereden bileceğim? Ya sende onlar gibi güçlerimi kullanmak isteyenlerden biriysen?" Bunu dememle arkasına dönerek ensesindeki kar tanesine benzeyen doğum lekesini gösterdi.
"Şimdi inandın sanırım. Cevabın ne peki? Benimle gelecek misin yoksa o aptal ailen sandıklarının seni kullanmasına izin mi vereceksin?" Ani bir kararla elini tutarak ayağa kalktım. Kafamı kaldırıp tam gözlerinin içine baktım.
"Sana inanıyorum abi." Görmesem inanmayabilirdim fakat gücü sayesinde bana neredeyse olan biten her şeyi göstermişti. Bu da inanmam için yeterliydi.
"Güzel. O zaman krallığımızı birlikte geri alacağız değil mi, Kayıp Prenses?" İçimde yavaş yavaş ailem sandığım insanlara karşı öfke kıvılcımları oluşmaya başlamıştı bile. Bu zamana kadar beni ailemden ayırıp gücümü kullanan herkesten tek tek intikam alacaktım. En önemlisi de annemin katili oldukları için alacaktım bu intikamı. Ben düşüncelerime dalmışken etrafımızı saran rüzgar git gide şiddetlendi. Sanki bizi içine alıp çok uzaklara götürmek istiyor gibiydi. Önce savrulan saçlarımı düzelttim.
"Krallığımızı ve intikamımızı alacağız abi. Bana bunu yapanların birini bile sağ bırakmayacağım."
Gözlerimde olan öfkenin minik kıvılcımları daha da artıyordu. Bundan sonra hayatım nasıl değişecekti bilmiyordum ama karşıma Ege'nin çıkmasının tesadüf olduğunu sanmıyordum. O benim abimdi, bende onun kardeşi.
Ve şimdi krallığımızı geri almamızın tam da vakti gelmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI
Genel KurguSanrı... Gerçekte hiç varolmamış şeyleri görmek ve işitmek. Peki ya her şey bir sanrıdan ibaretse?