Harry'nin ağzından
Elimdeki yüzüklerle oynarken gömleğin ilk iki düğmesini açma ihtiyacında bulunmuştum. Aklımda sadece o akşam vardı. Malum akşam!!
Bu zamana kadar Zayn'in söylediklerine pek kafa yormamıştım. Hope buraya her geldiğinde Zayn "Bak aslında bu kızın şirketle alakası yok. Ama neyse..." deyip geçiştiriyordu. Bende pek umursamıyordum. Hope her zaman benim için patronumun kızı, Zayn'in arkadaşı, komşumuz ve... ve'si yok işte gerisi gelmiyordu. Ağzımdan bir türlü o kelime çıkmıyordu.
Zayn için çok değerliydi ki, benim için de değerliydi. Fakat en ufak kelimesinde şehiri, yaşamımı terkedecek kadar değil. Böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Eski nişanlımdan sonra pek böyle muhabbetlere girmemiştim ve girmeyi de düşünmüyordum. Ama şimdi tam da öyle bişeyin içine düşmüştüm. Adını bile koyamadığım bir şey. Elim ayağıma dolanıyordu.
O gece eve geçtiğimde yine aynı olmuştu. Ne yapacağımı kestirememiştim. Zayn karşımda oturup "ben haklıyım" bakışları atarken kafamı toparlayamıyordum. Daha önceden yaşadığım şeyler beni zorluyordu. O gece sabaha kadar Zayn ile konuşmuştuk. Normalde hiç ciddi kalamayan çocuk bu sefer çok ciddiydi ve bu kız için beni bile karşısına almıştı. Bana herşeyi anlatmıştı. Ama bunu Hope'a söylemeyecekti. Onun duygularıyla oynamak istemiyordum. İlk önce herşeyin netleşmesini istiyordum. O yüzden gitmelerine ses çıkarmamıştım.
Onlar giderken yaptığım hareket ne kadar doğruydu bilmiyorum ama, bi anda olmuştu. Kendime hakim olamamıştım. Sonuçta bu zamana kadar bi konuşmuşluğumuz, yakınlığımız vardı.
O günden sonra David amcayla da pek karşılaşmamıştık. Karşılaştığımızda da şirket hakkında konuşuyorduk. Kızının gitmesi onu etkilemişti. Bu dışarıdan çok belli oluyordu. Her ne kadar benim tarafımdan pek bişey olmasada kendimi suçlu hissediyordum. Sonuçta benim yüzümden gitmişti.
Daha fazla şirkette kalamayacağımı anlayarak ofisimden dışarı çıktım. Sekreterime döndüm ve son saatlerde ki toplantımı iptal etmesini söyledim. Asansöre ulaştığımda aklıma yine Hope ile olan bi anımız gelmişti. Beni sevdiğini öğrendikten sonra nereye baksam onunla geçirdiğimiz anılar geliyordu gözümün önüne.
-Flashback-
Şirketin otoparkına arabayı parkettim ve Hope'a döndüm.
-Hadi bücür, dosyaları al da çıkalım. Dediğimde suratını buruşturdu.
-Ben bücür değilim Harryy!! Dedi ve onu bakışlarımla ikaz ettim. Zayn ile arkadaş olabilirdi ama bana abi demesini istiyordum. Nedenini sorsa da bende bilmiyordum ve onu sürekli geçiştiriyordum.
-Tamammm! Bu günlük sen benim asistanımsın ve bana abi demek yok. Bey diyeceksin. Dediğimde gülmeye başladım. Suratını buruşturarak arabadan çıktı. Kapıları kilitledim ve asansöre doğru yürümeye başladık.
-Abi desem daha iyiydi ya! Aman neyse ikiside kötü ama bugünlük bununla idare edicez artık. Dedi.
Asansörün önüne geldiğimizde bana değişik bakışlar atmaya başladı. Ona sorar gözlerle bakmaya başladım.
-Asansörlerden rahatsız oluyorum Harry "BEY"! Dedi.
-Neden? Diye sordum. Aslında biliyordum. Zayn bi kaç kere bahsetmişti. Asansör fobisi vardı. Yine de belli etmeyerek soran gözlerle ona baktım.
-Asansör fobim var Harry BEY! dedi. Bunu dudaklarını bükerek söylemişti. Gözlerim dudaklarına takıldı. Sirkelenerek kendime geldim ve donuk bir ifade ile :
-Hadi bin şu asansöre seninle uğraşamam. Dedim. Biraz bozulmuştu, bunu farketmiştim. İtirazlarına rağmen belinden kapısını açık tuttuğum asansöre ittirdim. Pes eder gibi bi ses çıkarıp kendini aynaya döndürdü. Elleriyle suratını kapatmıştı ve hızlı hızlı soluklar alıyordu.
-Hope? Diye seslendim ama tepki vermedi. Daha yüksek sesle tekrar seslendim. Bana dönüp, elleri gözlerindeyken kafasını kaldırdı.
-Hı? Dedi. Sürekli bir şeyler mırıldanıyordu. Ne söylediğini anlamak için kafamı biraz ona doğru yaklaştırdım. Bir an da gözlerinden ellerini çekerek bana doğru geldi. Yüzlerimizin arasında santim bile yoktu. O an sol kolumdan boynuma doğru garip bir ürperti gelmişti. Kendini geri çekti ve:
-E-ee be-ben kaçıncı kk-katta olduğumuza bakacakt-tım. Dedi. Niye bu kadar kekelediğini anlamamıştım. Herhalde asansör fobisindendir diye düşünerek bişey demedim.
Asansörün içinde 'dink' sesi yankılandığın da kendini dışarı attı. Bi kaç saniye sonra kendime gelerek bende dışarı çıktım. Hope'yi karşıda Zayn'e sarılmış halde beklemiyordum tabii. Yanlarına gittim ve :
-Hope iyi misin? Dedim. Zayn suratıma sinirli bir şekilde bakıp:
-Sen nasıl hope'yi asansöre binmeye zorlarsın lan! Kızın fobisi olduğunu biliyosun, söylemiştim sana daha önce! Dedi. O an Hope kafasını kaldırıp bana baktı.
-Ama aşağıda sordun "Niye?" diye. Madem biliyodun niye sordun? Dedi. Sesi bayağı üzgündü. O gün kendime feci kızmıştım.
Ama sol tarafımdaki sancıyı asla çözememiştim.
-Şimdi-
Etrafta ki sorgulayan bakışlara maruz kaldığımda dakikalardır asansörün önünde dikildiğimi anladım. Hızlıca asansöre binerek otoparka indim. Arabama ulaşmaya çalışırken bi yandan ceketimi çıkartmaya çalışıyordum. Ne boğucu bi gün ama...
Arabaya bindiğim anda çantamın içinde ki telefonuma mesaj geldiğini duydum. Mesaja bakmak için telefonu açtım. Zayn'den bir mesajdı.
Bildirimin üstüne bastım ve bir fotoğraf olduğunu farkettim.
Yine sol tarafımda sancıya neden olacak bir fotoğraf olduğunu...
Merhaba arkadaşlar..
Bayağı uzun süredir yoktum. Malum üniversite sınavları yüzünden😿
Hem okumaya hem yazmaya ara vermiştim ama hikayemi okuyan bir kişinin yorumuyla💓 taslaklarda duran bu bölümü yayınlamaya karar verdim. İnşallah yazmaya devam edebilirim. Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın plissss😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİC ! H.S
FanfictionBeni belimden tutup kendine çekti. Sadece sarıldı, gitti. Ve yine beni 2 saniyelik peri masalımın içine hapsetti. AMA EN GÜZEL VEDAYI BEN YAPACAĞIM, EN GÜZEL VAZGEÇİŞİ, EN GÜZEL TERKEDİŞİ.. . VE OZAMAN BENİ ANLAMAYA FIRSATINIZ OLMAYACAK...