Pazar, saat sabah 5, tanrı yavaş yavaş maviye boyuyordu gökyüzünü. Geride kalan gecenin grileri ve yeni günün mavileri içiçe geçmiş, güneşe direnmeye çalışan birkaç yıldız parlıyor. Murat evden çıktı, kapının önünde eski püskü ayakkabılarını giyip 7 de başlayacak olan okuluna yürümeye başladı. Okul çok uzaktı ve her gün bu çileyi çekmek zorunda olduğu için isyan etmiyor değildi. Daha 4 yaşındayken kapıyı çalan üniformalı adamlar annesine birşeyler söylemiş ve annesi yere yığılıp saatlerce ağlamıştı. O günden sonra babası daha eve gelmedi. Murat annesine her babasını sorduğunda annesi ona babasının bir güvercin olduğunu söylerdi. Murat küçüklüğünden beri her güvercini sever hatta çatısında güvercin beslerdi. İlk başlarda babasını bulma amacıyla yaptığı bu iş gitgide tutku olmaya başlamış ve babasının öldüğünü anladığı gün tamamen bir aşk olmuştu, amaçsız karşılıksız bir sevgiye dönüşüvermişti güvercinleri.
Murat uzun yolu yarılamış evden aldığı ekmek arası peyniri çantasından çıkarmış ve yemeye başlamıştı. Kafasını gökyüzüne çevirdi ve aşık olduğu kızı gördü.
Zühre ona bakıyordu. Gökyüzünde bu saatte parlayan tek şey oydu ve murat ona aşıktı. Ona baka baka atıyordu adımlarını, ara sıra sendeliyor düşmeden hemen kendini toplamaya çalışıyordu ama Zühreden gözünü bir an olsun ayırmıyordu. 600 metre böyle yürüdükten sonra Zühre dağların arkasından kayboldu. Murat yarın sabah onu tekrar göreceğini biliyordu. Bir tebessüm etti ve yola devam etti.
Biraz ileride karşısına bu bahar günü kışlık mont ve bot ayakkabılar giyinen genç bir adam çıktı. Elindeki ekmeği görüp atıldı:Dağcı adam: banada biraz verir misin genç adam karnım çok aç şehre çok uzağız?
Murat şaşırmıştı. Ama o asla aç kalan birisine yardım etmeden geçip gidemezdi. Neden böyle giyindiğini, Nasıl bu kadar uzun ve yakışıklı olduğunu. Nereden geldiğini çok merak ediyordu. Ekmeğinden bir parça bölüp uzattı:
Murat: buyurun efendim.
Dağcı adam: teşekkür ederim, ismin ne genç adam?
Murat: İsmim Murat.
Dağcı adam: Benim ismimde Kartel tanıştığımıza çok memnun oldum.
Gökova köyüne nasıl giderim biliyor musun?Murat şaşırmıştı. Çünkü bu iri yarı adam onun köyüne gitmek istiyordu. İlk başta biraz tedirgin oldu ama ona güvenmişti ve anlatmaya başladı:
Murat: Benim geldiğim şu ince toprak yolu takip edin . Varacağınız ikinci köy.
Kartel: Teşekkür ederim yakışıklı, tekrar tanıştığımıza memnun oldum. Hakkını helal et
Murat: Helal olsun.
Murat Kartel'i çok havalı bulmuş ve ona duyduğu merak adım attıkça artmıştı, yürüyerek okuluna gitti, her zamanki gibi sıkıcı ve hiç sevmediği matematik derslerine girdi. Matematik dersini hiç sevmiyor hatta nefret ediyordu. Ne olurdu x'i bulamasa dünya mı batardı sanki.
Belki de batardı.
Murat asıl şaşkınlığı ise eve dönünce yaşayacaktı.....Birinci bölüm sonu..