- Neden mesaj atarak, arayarak veya yanıma gelip söyleyerek haber vermiyor ki. Tamam mutlu oldum ama elindeki kağıdı görünce korktum.
O kadar konuşmuştum ama Jimin sadece gülmekle yetinmişti.
Birazdan maç başlayacaktı ve biz heyecanla bekliyorduk.
- Eun neden bu kadar insan var? Resmen tüm okul burada.
- Bende anlamadım Min Jae.
- Kesin Hae Won yaydı.
Tam o sırada yanımıza Hae Won geldi.
-Evet, ben yaydım. Çok güzel bir maç olacağına eminim. Tüm okul izlemeli.
Gözlerimi devirip kafamı sahaya çevirdim. Maç başlamıştı.
Herkes tezahürat yapıyordu. Ben Biricik Yoongi Oppamın(!) takımını tutuyordum.
Yoongi güzel oynuyordu. Onu hayranlıkla izliyordum. Bir çocuk tam potaya basket atacakken Jungkook hızlı bir şekilde ondan topu aldı ve çocuk neye uğradığını şaşırdı.
Sonra topu Taehyung' a attı. Taehyung topu tutamadı ve karşı tarafa kaptırdı.
Kaşlarımı çattım. Taehyung'un bugün bir sorunu vardı sanırım.
Sonra bir çocuk geldi ve topu bizim takımın potasına attı.
Dong ondan topu aldı ve BASKET! Soobin potadan düşen topu aldı, Hwan' a attı. Hwan' da Yoongi'ye..
Kazanan her zaman ki gibi bizim takım olmuştu. Herkes sevinç çığlıklarıyla takımın yanına giderken gözüme Taehyung çarptı. Bugün pek iyi oynayamamıştı. Yanına giderken ofladı ve yere oturdu. Dudaklarını büzmüştü. Ah, ne kadar da tatlıydı!
Yanına gidip oturdum.
- Git, Yoongi hyung'a sarıl. Kazandık sonuçta.
- O zaman sen neden dudak büzüp oturuyorsun?
- Ben pek iyi oynayamadım.
- Başka zaman daha iyi oynamanı bekliyorum o zaman Taehyung-ssi!
Aegyo yaparak konuşmuştum. Pek sevmesemde tatlı oluyormuşum. Taehyung' un moralini getirmeye yetecekse onun için yapabilirdim.
Baktım, olmuyor. Dudaklarını tutup yukarıya çektim.
İşte şimdi gülmüştü.
Bende güldüm ve kafamı kaldırdım.
Jungkook ve Dong' un aralarında iki metre kadar uzaklık olmasına rağmen ikisi de suyunu içerken gözlerini benden ayırmıyordu.
Taehyung' a sarıldım. O da ellerini belime koydu.
- Ben bir daha ki maçta en iyi senin oynayacağına eminim Taehyung.
Gülümsediğini hissedebiliyordum.
- Dizlerine ne oldu?
- Ah, sadece düştüm.
- Dikkatli ol.
Gülümsedim.
Min Jae' ye baktığımda göz göze geldik. Hemen sahayı terk etti.
Eğer ki bu görüntüyü görüp üzüldüyse kesinlikle ondan özür dilemeliydim. Onun üzülmesini istemezdim.
Bağırışmalar duyunca hemen Taehyung' tan ayrıldım.
- Jungkook fenalaştı!
Taehyung' la koşarak topluluğun olduğu yere gittik.
İnsanların arasından Jungkook'un yanına gitmeye çalışıyordum. Geçen gün bana yardım etmişti. Bende ona bir iyilik yapmak istiyordum.
Hemen yanına çömeldim ve kafasını dizlerimin üstüne yatırdım.
Omzundaki havlusunu alıp yüzündeki terleri sildim.
- Birisi su verebilir mi? Lütfen!
Bana uzatılan suyu aldım. Jungkook' un kafasını biraz kaldırıp suyu içirmeye başladım. Ellerini şişenin üstündeki ellerimin üstüne koymuştu.
Şişedeki suyun birazını elime döktüm. Yüzünü ve saçlarını hafif dokunuşlarla ıslattım.
Biraz daha iyi olmuştu.
Kafamı kaldırdığımda Jimin' i gördüm. Gülüyordu.
Kaşlarımı çattım. Yoongi'nin arkadaşları ne kadar değişik.
Yoongi ile Taehyung, Jungkook'u kaldırdı. Yoongi dizlerimin sargılı olduğunu görünce kaşlarını çatıp bana baktı. Bir sorun olmadığını belirtmek için gülümsedim.
Onlar Jungkook' u revire götürürken oturduğum yerden kalktım. Etrafımdaki insanların bana bakarak konuşmasını umursamadan sınıfıma doğru yol aldım.
Youna~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2U~JJK
FanfictionGülümseyen yüzünün arkasında kaç farklı fırtınanın koptuğunu kimse bilmiyordu...