1|

1.3K 105 11
                                    

"hey." diyor.

eski depo. koltuğumuz. üstünde oturuyorum. yalnız ikimiz varız. hava serin. kasımdayız, doğum günümden birkaç hafta sonrasında. üstüme çektiğim battaniyenin altına giriyor. üzerinde ceketi var. yine de üşümüş, biliyorum. yanakları kızarmış.

"hey." diyorum.

göz ucuyla onu süzüyorum. uzun sürmüyor. bakışlarım tekrar ateşte. etrafı biraz ısıtıyor. omuzlarımız değiyor. parfümünün kokusu burnumda.

"sorun ne?"

elleri ceplerini yokluyor bir yandan.

"mina." diyorum kısaca.

kız arkadaşımı öpemiyorum demek ilk başta zor geliyor. iç cebinden çıkardığı sigarayı ağzına götürüyor. mentollü.

"kızlar." diyor kıkırdayarak.

bu gülüşü biliyorum. diğer her bir mimiğini bildiğim gibi. sigarası tutuştuktan sonra derin bir nefes alıyor. ve tekrar veriyor.

"onlara akıl sır ermiyor."

susuyoruz. kendi kız arkadaşına ima yaptığını biliyorum. onu seviyor. en azından öyle demişti. tam olarak ne dediğini hatırlamaya çalışıyorum. içinde bolca kalça ve göğüs geçen cümlelerdi diye hatırlıyorum. ilginç. aslında böyle bir insan olmadığını biliyorum. bunları söylemesi komik. henüz o kızı öpmedi bile. bunları biliyorum. bildiğimden haberi var mı bilmiyorum. bir süre susuyoruz. belki birkaç dakika, emin değilim.

"anlat." diyor keskin bir şekilde.

sigara yüzünden kalın sesi daha da boğuk çıkıyor. yüzüne bakıyorum. düz bir duvar gibi. birkaç çocuksu iz var, belki gözleri.

"onu öpemedim. kaçtım." diyorum. tıpkı bir korkak gibi kaçtım ve soluğu burada aldım. eski, tozlu depoda.

"zamanı geldiğinde olur." diyor kısaca.

umursamadığı belli. öpücükler ve dokunuşlar. onun için önemli değil. onun için neyin önemli olduğunu bilmiyorum. kim taehyung'u tanımıyor gibi hissediyorum, ilk defa. avucumun içinin yabancı gelmesi gibi bir his.

"jimin." diyor tekrar. bugün keyfi yerinde gibi.

"bu üzülecek bir şey değil."

ona bakıyorum. yüzünde fazla mimik yok. gözlerinde bir şeyler var, hep oldu.

"senin için zamanı geldi mi?"

soruyorum. cevabını bildiğim sorular. gelmedi. o kızı hala öpmediğini biliyorum taehyung.

"hayır." diyor beklenmedik bir sakinlikle.

bu duruma alışmış gibi. korktuğunu düşünemiyorum. kim taehyung korkak olamaz diyorum. yıkılmaz ve devrilmez. korkmaz ve geri adım atmaz. belki de gerçekten zamanı gelmemiştir.

"ilk öpücüğüm henüz yok."

sesim tereddütlü çıkıyor. bu yüzden sanki her şey. ilkler korkutucudur.

"benim de." diyor kesin bir ifade ile.

kim taehyung bir yalancı diye düşünüyorum. göğüsler ve kalçalar. ilk öpücüğü henüz yok. susuyoruz. kafam karışık. etrafa dumanlar bırakıyor sessizce yanı başımda. hafif bir mentol kokusu havada. tozlu depodayız. koltuk çok eski, yine de aynı battaniye altındayız.

"baksana." yüzümü ona çeviriyorum, suratında anlamadığım bir ifade var.

"sorun ilk olmaları. ilk olduğu için korkuyoruz."

biz, korkuyoruz. onu en son bir şeyden korkarken gördüğümde on bir yaşındaydık.

"küçükken ne yaptığımızı hatırla."

gözlerinde yine o şeylerden var. parıltı. küçükken diye düşünüyorum. el ele olursak hayaletler bizi bulamaz.

"elimi tutman mı gerekiyor?"

söylediğime gülüyor, bugün gerçekten keyfi yerinde olmalı.

"hayır beraber olmalıyız. sen ve ben."

"biz." diyorum onay beklercesine.

ben ve o. jimin ve taehyung. kulağa alışıldık geliyor.

"biz." başını sallıyor.

aklından neler geçtiğini okuyamıyorum. hep bilmek istemiştim. omuzlarımız artık daha yakın. battaniyenin altından birbirine değen bacaklarımız. bir kolunu omzuma atıyor, küçülüyorum.

"ilkler korkutucu." diyor.

nefesi yüzümde. bakışlarındaki parıltılar yüzüme bulaşmış gibi. ona bakıyorum. çok yakında. daha önce hiç bu kadar olmuş muydu? belki, birkaç kez.

"birlikte olursak korkmayız."

fısıltısını içimde hissediyorum. omzumdaki eli enseme kayıyor ve beni kendine çekiyor. titriyorum. dudaklarını dudaklarıma kapatıyor.

'ilkler' diye düşünüyorum. 'belki de o kadar korkutucu değillerdir.' dudaklarını dudaklarımda hissediyorum. sen ve ben deyişi hala kulaklarımda gibi, biraz uğultulu bir şekilde. ona tutunmaya ihtiyacım var. düşüyor gibi hissediyorum ama beni tutacağını biliyorum. hep tuttu. parmaklarım tişörtünün yakasını kavrıyor. kendimi onu daha da çekiştirirken buluyorum. ilk olmasına rağmen ateşli bir öpücük. yandığımı hissediyorum. kim taehyung yalancı diyorum kendi kendime. dilini ilk seferinde bu kadar iyi kullanabilmesi saçmalık. dudaklarımı beceriyle emmesi de. nasıl olduğumu bilmeden ona uyum sağlıyorum. dudaklarımız iç içe giriyor, ağzını ağzıma yaslıyor. burnu yanağıma değiyor. eski, tozlu depo. beni kanepede öpüyor. kuytu köşedeyiz, kimse yok. parmakları saçlarıma dalıyor. ellerim titrerken kollarımı boynuna doluyorum. korkmuyorum diyorum. bu histen kendimi mahrum bıraktığım için biraz kızgınım. belimdeki eli kendimi ona bastırmam için beni zorluyor. ne kadar sürüyor bilmiyorum, belki de yüzyıllar boyu. ayrılıyoruz. ıslak ses güçsüz duvarlarda yankılanıyor. ona bakıyorum. nefes nefese. yanakları kızarmış ve dudakları şişmiş. nasıl göründüğümü merak ediyorum. kendime gelmeye çalışıyorum. benim de ağzımda mentol tadı var.

"artık korku yok." diyor.

ne demeye çalıştığını anlamıyorum.

selam, yeni bir ficle geldim. her zamanki tarzımdan daha farklı, umarım kötü olmamıştır. çok uzun olmayacak, bölümler de böyle kısa kısa 500-700 kelime arası. aklıma geldi yazayım boşa gitmesin dedim. umarım beğenmişsinizdir. iyi günler 💫

kiss me hard before you go | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin