Herşey de Beni Bulsun

29 5 1
                                    

Çağatay ve diğerleri gittikten sonra kendimi yatağa bıraktım. Benim şu dünyada en çok sevdiğim üç şey vardır birincisi dondurma,ikincisi uyku,üçüncüsü Netflix bu üç şeye baylıyorum dondurmam yok Netflix yok bende uyurum. Uyandığımda yağmur yağıyordu ve karamsarlığın dibine vurdum çünkü ben bir yalancı değilim "yağmuru çok severim, kahve içmek için mükemmel, çok romantik" diyenlerdende değilim yani tamam romantik ama yağmurlu havalarda kitap resmi çekip Esra Erol, Müge Anlı istediğinizin farkındayız. Neyse karamsarlığın dibine vurdum ve telefonumu açtım açma dediğim gibi yalnızca yıldan oyunu var başka birşey yok. O sırada Çağatay şerefsizi içeri girdi bende dedim fırsat bu fırsat Mayıs. Çağatay ın üzerine atladım elindeki kahveyi onun üzerine döktüm ve odadan çıkıp kaçmaya başladım ama çok geçmeden Barış beni yakaladı ve minik lüks hücreme geri götürdü. Odaya girdiğimiz de Çağatayı bağırırken bulduk. Yakmışım çocuğu pişman mıyım? Zerre pişman değilim keşke fincanda kafasında kırsaymışım da canı daha çok yansaymış. Çağatay içeri bir daha geldi be ekinde tepsi dolusu yemek var ama ona titreşip atcam ve yemiyeceğim.
"Zahmet etme yemiyeceğim"
"Yemezsen yeme"
Çağatay odadan çıkıyordu ki bir anda karnım dan garip sesler gelmeye başladı. Metin tiribi bilmiyorum ama açım açlık gurura gelmez.
"Çağatay gitme lütfen"
" Sen bana asılıyormusun"
"Hayır seni değil elindeki tepsiyi istiyorum"
"Bu tepsiyi mi?"
"Kaç tane tepsi var acaba?"
"Bilmem"
"Evet o tepsiyi"
"Yalvar"
Çok beklerdi hayatta yalvarmam.
5 dakika sonra...
"Lütfen bana o tepsiyi ver efendim lütfen"
"Hayır"
Ne demek hayır ya ne demek hayır off...

AY VE GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin