✧
21.07.1735
Sessiz adımlarla darağacına yaklaştı siyah saçlı genç.
Yukarıdaki kütüğe asılı olan ve binlerce insanın canını almış halata dikti gözlerini.
Birkaç saniyenin sonunda yüreğinde tarif edilemez bir acı hissetmeye başladı.
Ayakları yere çivilenmiş gibiydi, kıpırdayamıyordu.
Rahatlamak umuduyla derin bir nefes aldı. Tüm dünyaya haykırmak istiyordu çektiği ızdırabı fakat buna gücü var mıydı ki?
Bir ölü kadar solgundu suratı. Dağınık saçları bir zamanlar ışıltıyla bakan kahverengi gözlerinin önüne düşmüş, hafifçe esen rüzgarla savruluyordu.
Son 318 adım,
Son 154,
Son 50,
Son 10,
Son 1.
Tam çan kulesinin tepesinde durduğunda, elini en büyük çanın tozlu derisinde gezdirdi yavaşça. Sonra mavi gökyüzünü ve kesiştiği denize; ufuk çizgisine baktı.
Sonsuzluk gibi görünüyordu. Ama uzakta yaklaşan kara bulutlar, her güzel şeyin sonsuz gibi göründüğü anda bozulabileceğini hatırlattı ona.
Zaten bir hikayede başlangıç varsa son da olmalıydı. Onların başlangıcı ise sona dönüşmüştü.
Ardından düşüncelerinin varlığıyla gerilen sinirleri yüzünden dolan gözlerini sıkıca yumdu. Bir an için geriye bırakmak istedi kendini.
Sahi ya, çan kulesinden bıraksa kendisini aşağıya unutur muydu acılarını?
Söner miydi kalbindeki alevler?
Sanmıyordu.
Ölüm bile güç yitiremezdi buna.
Fakat gözleri yeniden darağacına döndüğünde, yaşadığı her saniye ölü halinden daha fazla acı çekeceğini anladı.
"Seni kurtaramadım, Atlantis'im. Özür dilerim."
Ardından, boşluğa bıraktı zavallı bedenini.
✧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlantis ✧ leeon
Historical FictionBazılarına göre Atlantis yalnızca bir efsaneyken benim için sensin Dongju.