Okul dönüşünde sabah 7 dakika olarak hesapladığı yolu 5 dakikada geldiğini hatırladı ve 5 dakikanın kendisiyle tartışabilmesi için gayet makul bir süre olduğu kararına vardı.
Etrafında onlarca insan, yüzlerce hikaye vardı. Kalabalık okul çıkışları. Ter kokan insanlar, servis beklerken dedikodu yapan kızlar, son dersi beden eğitimi olduğu için üzerinde cıvıl cıvıl renklerle yorgun yorgun evine dönen insanlar. Kıskandı bir anda onları çünkü beyaz gömlek ve siyah pantolon giymeyen, kuralların dışında ki farklı kişilerdi onlar.
Çoğunlukların içinde ki azınlıkları düşünürken çoktan okuldan uzaklaşmış kaldırımda tek başına yürümeye başlamıştı.
Acaba herkes onun gibi hayatına farklı bişeyler istiyormuydu?.Çevresinde ki insanları bir gözden geçirdi. Gerçek anlamda hayatından memnun olan, ölürsem gözüm açık gitmem diyen birisini tanımıyordu.
Demek ki kimse hayatından memnun değildi, elindekilerin ve içinde bulundukları zamanın önemini bilmiyordu.Bu konuda çoğunluğa uymalıyım belki diye düşündü. Her primatif düşünceye karşı çıkacak değilim ya, bazende biraz insan gibi olayım dedi.
İstese bile değiştiremeyeceği bir düşünce yapısıydı, hayatına yeni bir heyecan yeni bir soluk katma.Henüz daha ne tarz bir değişiklik istediğini bilmiyor olsada karşıma çıkan seçenekleri değerlendiririm dedi.
Eve vardığında yol boyunca kendisiyle tartışmadığını aksine kendi kendine bir tarz seans uyguladığını fark etti.
Bazı şeylerin farkına varmak güzeldi çünkü. Kendini bilmek.Ceketini askılığa astı, odasına doğru yönelmişti ki aklına annesiyle uzun zamandır konuşmadığını hatırladı.
Son günlerde ne yaptığını, nerelere gittiğini bile bilmiyordu.
Salona annesinin yanına gitti, koltuğa oturdu.'' Nasılsın anne, yemek yedin mi?.'' diye sordu.
Kendini sanki huzurevindeki bir yaşlıya sorarmış gibi sorduğu için garip hissetti
'' İyiyim canımıniçi, yedim ben yemeğimi. Sen yedin mi okulda? Aç isen buzdolabında yemek var ısıt istersen?'' dedi annesi.
Genelde sohbetlerin başlangıcı bu şekilde çok sevecen oluyordu zaten. Asıl mesele konuşma çirkinleşmeden tadındayken kalkıp gidebilmekti.
''Atıştırırım anne bişeyler sağol. Okul etkinliğine katıldım Edebiyat öğretmenimiz tiyatro tarzı bir şey düzenliyor mezuniyet öncesinde sergilenecek, Buğra'yı zar zor ikna ettim tek olmamak için birazdan almaya gelicek senaryoya çalışacağız.''
Sanki sohbetin bu kısımda çirkinleşeceğini hisseder gibi oldu Tuğkan çünkü ayaklarını kendine doğru çekip ayağa kalkmaya çalışıyordu, fakat annesi erken davrandı.
'' Aynı baban gibisin, bir kaç tane ergenin önünde şaklabanlık yaptığında eline ne geçicek sanki!? Derslerine çalış boş işlerin peşinde koşma!. Geçen hafta sonu maaşını getirmediğinide unutmadım sanma!'' diye bağırdı.
Tuğkan küçükken babası evi terk etmişti. Fazla detay hatırlamıyordu tabii ama eğer annesinin aynı baban gibisin dediği hareketleri göz önünde bulundurarak bir profil oluşturulursa. pisliğin teki ortaya çıktığı için fazla merak etmiyordu.
'' Evet anne maaşı sana getirmedim çünkü geçen aydan kalan faturalarımız vardı onları ödedim.'' dedi Tuğkan salondan yavaş yavaş sıyrılmaya çalışırken.
''Yalancı! Benim ödediğim faturayı sen nasıl tekrar ödüyormuşsun!?'' diye bağırmaya devam etti.
Tuğkan cümlenin sonu gelmeden kendisini koridora atabilmiş, sanki cephede hendeğe düşen el bombasını alıp tekrar fırlatmış gibi bir rahatlığa kavuşmuştu.
Genelde annesi bu şekilde Tuğkan'dan alabildiği kadar para alır ve verebileceği kadar az verirdi. Bunun anlamıda bugüne kadar hiç vermemiş olmasıydı.Tuğkan odasına girdi, kapısını kapattı ve üstünü değiştirmeye başladı. Buğra'nın gelmesine yarım saat daha vardı.
Üstünü giyindikten sonra bilgisayarın başına oturup forumlarda gezinmeye başladı.
Bir başlık dikkatini çekti saniyede 100 iğneye değecek dövmeler.Modellerden bazıları gerçekten hoşuna gitmişti. Sayfayı yenilediğinde karşısına modelden çok simge gibi bir dövme çıkmıştı.
Valknut diye not düşülmüştü altına.Tanıdık bir terimdi. Tuğkan okumayı seviyordu ve sanki bu terimi daha önce bir yerde okumuştu.
Sayfayı inceledikçe hatırlamaya başladı ama kitapta bahsi geçen simge yoktu.
3 adet üçgen sarmalı hoşuna gitmişti.
Belkide aradığım heyecan budur diye düşündü. Basit bir dövme yaptırmak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valknut
FantasyAklınıza gelebilicek en sıradan Türk gencini düşünün ve hayatının düşünemeyeceğiniz kadar büyük bir değişime uğradığını... Hafta içi okuluna giden matematiği sevmeyen, arkadaşlarıyla bilgisayar oyunları oynayıp her liseli çocuk gibi geceleri sınıfın...