Gökyüzünün mora bulandığı vakit ay yer yüzüne kavuşmak istiyordu. Tüm gücüyle önce onu büyülemek sonra da bütünleşmekti amacı. Varlığın ve yokluğun hissedildiği o dönem, o kargaşa bazı şeyleri kökünden değiştirecekti. Bu dönem insanlar iliklerine kadar gerçekleri öğrenecekler, acıyla kuşanacaklar, cahil kesimle yüzleşecekler, sevecekler, kaybedeceklerdi. İşte o dönem insanlar kafesteki bir kuşa döneceklerdi. Gökyüzü için çırpınacaklardı. Sevdikleri için...
Tam şu anda ise. Her şeyin başlangıcı o sabahtaydılar.
-Anneee?
-Bağırma bana yattığın yerden! Sana kahvaltıya demiştim. Acele eder misin okula geç kalacaksın.
-Gitmek istemiyorum ki. Kendimi iyi hissetmiyorum.
-Tabi hissetmezsin. Dün gece eve kaçta girdin belli değil. Fakat bu okula gitmemen için yeterli bir sebep değil. Derhal odasına kapanmış ablanı çağır ve sofraya in.
Oğlan üflemiş, yatağından kalkmak zorunda olduğunu anlamıştı. Fakat başı dönüyor, gerçekten de kendini iyi hissetmiyordu. Akşam saatlerce mora dönen ayı seyretmiş, büyülenmişti. Bu mümkün müydü? Ayın tamamiyle mora dönmesi... Ve yahut kimse farketmiş miydi ondan başka?
Oğlan üstünden yavaşça yorganını iteledi. Hafif doğrulup oturur konumuna geldiğinde hemen yanda duran ahşap komidininin üstündeki gözlüklerini aldı. Burnunun üstüne doğru iteledi. Annesini daha da sinirlendirmemek için ayağa kalkıp gerildi, küçük ama sarsık adımlarla kendisini ablasının odasının önünde buldu. Kapıyı çaldı, kolunu çevirdi ve içeriye girdi. Tam o anda ablası elindeki rimeli yere düşürüp gerilmiş kaşlarla arkasını döndü. Tam kardeşine sesini yükselteceği vakit anneleri içeriye daldı.
-Sırt çantalarınızı hemen boşaltın. Kendinize birkaç eşya alın. Burdan derhal gidiyoruz. Az önce haberlerde duyuruldu. Bilim insanları büyük riske sahip bir virüs keşfetmiş. Derhal. Acele edin. Önlem almak amacıyla dedikleri sığınaklara gideceğiz. Babanız arabada bizi bekliyor.
-Virüs varsa insanları bir yere kapatmak doğru fikir mi ki? Bulaşıcı değil miymiş? Ya ordaki birinde varsa.
Genç kız panikle kafasını sallayıp bir soru da o ekledi.
-Bu virüs ne virüsüymüş anne?
-Ayla ilgili diyorlardı. Tam bilmiyorum bende. Tek bildiğim ay mor rengine bürünmüş.
Orta yaşlarda olan kadın yüzünü olabildikçe gerdi. Ay mor olabilir miydi? Genç oğlan sendeleyerek ablasına tutundu. Ve korkuyla ağzından sözler birer birer döküldü.
-Gördüm. Ben gördüm. Tüm gece mor ayı seyrettim.
Afalladılar. Korktular. İliklerine kadar titredi ruhları. Panikle birkaç çift kıyafet alıp arabaya atladılar. Haberlerde söylenen sığınağa doğru gitmeye başladılar.
Tam o an insanlar haberi duyup panik halinde nereye gideceklerini, nasıl gideceklerini hesaplamaya çalışıyorlardı. Bazıları kıyametin geldiğini düşündüler. Bazıları bunun bir oyun olduğunu söylediler. Bazıları çokta umursamadı. Fakat hepsi bir şeylerin değişeceğini hissediyordu.
İşte o an bambaşka bir yerde....-Biz ne yapacağız baba? ,dedi genç kız.
-Hiçbir şey. Bu saçmalık. Bir virüs ayla ilgiliyse nasıl bize etki eder. Bunun mümkün olduğunu sanmıyorum. Bilim insanları akıllarını kaçırmış olmalılar. Yakında her şeyi cadılar yapıyor deseler şaşırmam. Çünkü bu normal şartlarda mümkün değil. Uzayda virüsü bize iletebilecek bir madde yok. Tanecik yok. Bu imkansız ötesi. Sen kahvaltını et tatlım.
Önünde duran tabağı göstererek sözlerine ilave etti genç kızın babası.
-Şundan da tatmalısın. Mükemmel olmuş. Burada kahvaltı etmeye bayılıyorum.
Genç kız babasını ikna edemeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Fakat kız korkuyordu. Babasına bir şey olacak, tek ailesini de kaybedecek diye çıldırıyordu. Ne yapıp ne edip onu oraya götürmeliydi. Ama nasıl... Bir defa şansını denemek isteyip konuşmaya başladı.
-Baba eğer bu virüs gerçekse seni de kaybedemem. Lütfen dedikleri sığınaklara gidelim. İçimde kötü bir his var. Sadece güvenlik amacıyla gidelim. Lütfen-
Genç kızın sözünü babası birdenbire keserek sert bir şekilde onu uyarmaya başladı.
-Sana hayır dedim. Oraya gitmeyeceğiz. Bir yalana inanan cahil kesim olmayacağız. Kalk hadi hesabı verip eve geçelim.
Genç kız acıyla kabullenmek zorunda kalıyordu. Babasının inadını ancak babası kırabilirdi ve sanırım bu mümkün değildi. Üfleyerek kafa salladı. Adam sakince oturduğu sandalyeyi geriye doğru itip hesabı ödemek için ayaklandı. Genç kız ceketini ve çantasını alıp babasına kapıda yetişti. Dışarı çıktıkları vakit gördüklerine inanamadılar. Gökyüzü mora dönmeye başlamış. İnsanlar ordan oraya koşturuyor, bağırışıyorlardı. Bazı arabalar bile kafa kafaya gelmiş etraf alev almıştı. Genç kız titredi. Dönüp babasına baktı. Babasının ağzından sadece şu sözler döküldü o an.
-Şu lanet sığınak nerdeyse çabuk bulmalıyız.hızlı adımlarla arabaya bindiler. Babası hızlı bir şekilde tarif edilen sığınağa ulaşmaya çalışıyordu. Endişeliydi ve gergindi. Genelde bu tarz şeylerin sadece filmlerde olduğunu düşünürdü. Yoksa oda bir rüyanın içerisinde miydi ? Genç kız zaten her an babasını kaybetme korkusuyla dolup taşarken bu virüs düşüncesi onu daha da endişelendirmişti. Çok uzun süremeden denilen sığınağa vardıklarında kız arabadan inip, etrafa baktı. her yerde insanlar doluydu. Tüm dünya buraya sığışmaya çalışıyor gibiydi. Büyük ve görkemli sığınağa doğru babasıyla birlikte ilerlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
marinen
Fantasyİnsanlar cehaletten kurtulup bir virüs sayesinde yüzyıllar boyunca onlardan saklanan sırları öğrenirlerse neler olur? Cehaletle savaşmak mı daha zorlar insanı bir virüsle savaşmak mı? Dünyanın sonu gelirse neler olur? İşte karşınızda marinen virüsü...