-Eğik ve kalın yazılar geçmişten alıntılardır.
Bembeyaz, üstünde tek bir çizik bile olmayan sayfa karalanmak üzere önümde duruyordu. Keşke her birimizin sözde yeni açtığı sayfalar da bu kadar temiz ve saf olabilseydi. Oysaki bizim yeni sayfalarımız önceden karalanmış sonra temiz sanılan bir silgi ile silinmiş ve üzerinde silgi lekeleri taşımaktaydı. Asla bu kadar temiz olamayacaktım, sayfalarımda öyle.
Elime mor uçlu kalemimi aldım. Mor renginden hoşlanırdım aslında. Giysilerim hariç bu rengi çok eşyamda kullanırım. Örneğin kalemlerim gibi, morun her tonu bulunmasına karşın çeşit çeşitlerdi.
Kalemi beyaz kağıda sürmeye başladım. Ne çizeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bunu bana kalem ile karaladığım çizgiler gösterecekti. İlham perilerinin beni bulmasına gerek yoktu. Hayal gücümün bana olan yardımı daha önemliydi.
Daha birkaç çizgi çizmiştim fakat zil çalmasıyla kalemi mor kalem kutuma attım. Çantama kalem kutusunu atıp içinden telefonumu çıkardım. Okulun bitmesine daha 3 ders vardı ve ben bir an önce gitmek istiyordum. Mesaj bölümüne girdim ve yazmaya başladım.
Kime: Fulim
Okuldan kaçacağım. Buluşalım mı?
Mesajı gönderdikten sonra telefonu sıranın üstüne bıraktım. Gözlerimle tahtayı taradıktan sonra matematik dersinden çıktığımızı anladım. Dersleri önemsemeyen biri değildim. Fakat kafam dolu olduğu zamanlarda dinleyemiyordum. Telefonun titremesiyle elime aldım.
Kimden: Fulim
Bekliyorum.
Telefonu çantama atarak sıradan kalktım. Bu kadar hızlı olması beni korkutsa da hoşuma gidiyordu. Ben beklemeyi, o ise bekletmeyi sevmezdi zaten.
Sınıfın kapısında Melis'le karşılaştık. Bana soran gözlerle bakmaya başladı. Ona cevap vermeden yürümeye başladım. Melis benim 5-6 senelik arkadaşımdı. Ne o bana alınırdı ne de ben. Bizim arkadaşlık ilişkimiz böyleydi işte. Fazla kavga gürültü olmazdı, sakindi.
Bahçeye çıkmamla soğuk hava yüzümü yalayıp geçmişti. Arkadaki okulu çevreleyen demirlerin hemen altında bir klima motoru bulunuyordu. O bölgeyi ağaçlar kapattığı için kaçmak çok kolaydı.
Ağaçları elimle ittirerek klima motoruna ulaşmayı başarmıştım. Beyaz demirlerin arkasındaki Fulia'yı görünce yüzümde bir tebessüm oluştu. Klima motoruna tırmandım ve demirlerden atladım.
Fulia işaret parmağıyla beni göstererek ''Okuldan çok kaçmaya başladın. Teyzemle aramı bozucaksın.'' dedi şakayla karışık bir şekilde.
32 diş sırıttım. ''Merak etme. Hadi gidelim. Yakalanırsam daha kötü olur.'' dedim.
Başıyla onayladıktan sonra yürümeye başladık. Bugün koyu kahverengi saçlarını at kuyruğu yapmış üstüne de yırtık bir kotla tişört giymişti. Ne kadar basit gibi dursa da onun dik ve kendinden emin duruşu bambaşka bir hava katıyordu. Bense üstümde okul tişörtü, siyah dar pantalon ve yandan örgümle çok sıradandım. Ne kendinden emin bir duruşum vardı ne de özgün bir havam. Ben sıradan olmak için yaratılmıştım, o ise mükemmel ve örnek alınmak için. Hayatta herkesin örnek aldığı bir sanatçı, kitap karakteri veya akrabası vardır. İşte benimki ise Fulia Asgarova idi.
Yine dalgınlığım yüzünden sakarlığım baş göstermişti. Sanki hayat ağır çekime alınmıştı ve ben kendimi bulutların üzerinde hissediyordum. Fakat bu his yerdeki camların üstüne düşümemle tuzla buz olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esaret
ChickLitİki farklı hayatın birbirine mecbur olma hikayesi... Onlar siyahın farklı iki tonuydu. İçlerindeki kötülük, iyiliklerini kalplerinin bilinmeyen yerlerine hapsetmişti. Tutsak olmuş iyiliklerinin kilidini kırmayı başarabilecekler mi? Bu bir aşk hikaye...