Nesin Sen?

81 16 27
                                    

Bileğimin acısına odaklanmış, hiçbir şeyi düşünemiyordum. Sadece olanları algılamaya çalışıyordum. Bileğimi elimle kavradım. Şok etkisinden yavaşça sıyrılıyordum. Changkyun'a dönüp baktığımda o da şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Şok etkisi tamamen geçince avazım çıktığı kadar gür bir şekilde bağırdım.

"Bileğim! Tanrım bileğimi hissetmiyorum! Çok canım yanıyor!"

Changkyun olabildiğince sakin kalmaya çalışsa da ben o kadar başarılı değildim. Bileğimi kavramış, yere yığılmıştım ve kıvranıyordum. Bağırışlarım canımın acısını tarif edemiyordu. Changkyun omzumu tutup beni kaldırdı.

"Sakin olmaya çalış. Seni hastaneye götüreceğim. Tamam mı?"

dedi ve beni kendi kontrolüyle ilerletti. Arabasına bineceğimiz sıra ona engel oldum.

"Kızımı burada bırakamam."

"Tanrım! Bu halde bile mi araban..?"

Telaşlıydı. Uzatmak istemedi ve benim arabama bindik. Hastaneye vardığımızda hâlâ bağırışlarım kesilmemişti. 

♠♠♠

Yarım saat sonra muayene bitmişti. Bileğimle dirseğim arasındaki ön kemik kırıldığından, bileğimden dirseğime kadar alçı sarılıydı. Elimle destek oluyordum. Hareket etmesini ve bir yere çarpmasını engelleyerek ilerledim. Changkyun kapımı açınca kendimi anlık havalı hissetsem de kolumdaki alçıyı hatırlamamla, uzatmadan son buldu. Arabaya binip evime geldik.

Yol boyunca düşündüm durdum. Bileğim nasıl kırılmıştı? Onda ne vardı böyle? Ona yumruk atmamdan dolayı olmadı. Saçmaydı. Peki ama nasıl? Kafamdaki düşüncelerin cevabını yüzünde arayıp durmuştum. Bir süre sonra -rahatsız olduğuna eminim- arabanın camını açıp dirseğini cama dayamıştı. Bakışlarımı yok sayıyordu ama bunun hesabını verecekti.

Eve geldiğimizde inip kapımı açtı. Bana koluyla destek olup yürümeye başladık. Kapının önüne geldiğimizde çantamı yere koydum. Eğilip fermuarını açmakla uğraşırken Changkyun, beni tedirgin ama aynı zamanda boş bakışlarla izliyordu.

"Şunu açmama yardım etsene."

dedim. Sesim hiç tahmin etmediğim kadar gür çıkmıştı. Hızlı hareketlerle fermuarı açtı. Neyse ki anahtar göz önündeydi. Kapıyı açıp içeri girdik. Hastaneden beri tek kelime etmediği gibi hâlâ çıt yoktu. Fırtına öncesi sessizlik diye adlandırsam da kendi kendime, belki de kendini sorumlu hissediyordu. Sakinleşmeye çalıştım. Bu acıyla ne kadar becerebilirsem...

"Bir şey söyleyeceksindir umarım."

"Ne hakkında?"

"Kırdığın bileğim hakkında tabi ki!"

Sakinliğimi sürdürebiliyordum neyse ki. Önüne düşen saçlarını parmaklarıyla tarayıp dağıttı ve başını rahatlamak adına geri yaslayıp gözlerini yumdu.

"Tamamen senin hatan. Kemik yapın gelişimsiz ve yapılan yanlış bir hareket kolunun kırılmasına sebep oldu. Ama ben de üzgünüm. Kısmen benim suçum."

Yol boyunca uydurduğu bahane bu muydu? Hıh... Şimdi de suçu kemik yapımda mı buldu?

"Bence sorun benim kemik yapımda değil Changkyun, senin kemik yapında. Senin ellerinde... Senin kollarında... Senin vücudunda..."

ELECTION // IM ChangkyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin