Güneş tüm güzelliğiyle yavaş yavaş gökyüzünü kızıla boyarken gördüğüm manzarayla yüzüme hakim olan gülümsemeye engel olamamıştım.
Batı insanı ne yaşarsa yaşasın ışığın olduğu yerde mutlu olurdu. Güneş bizim için kutsaldı. Işığını üzerimizde hissetmek bize güven ve mutluluk verirdi. Uzun bir yolculuğun ardından güneş ışıklarını tenimde hissetmek yüzümdeki gülümsemenin sebebiydi.
Yaklaşık bir gün süren yolculuğun ardından Altın Diyar sınırlarına giriş yapmıştık. Düşmanın topraklarında olmak sanılanın aksine korku salmıyordu yüreğime.Çünkü kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir insan korkmazdı.
"Kraliçem neden yemiyorsunuz?"
Sana'nın sesiyle bakışlarım ona döndüğünde ilgiyle bana baktığını gördüm. Sana, Begomya tarafından hizmetime verilen bir hizmetçiydi. Buradaki çoğu ihtiyacımı o karşılayacaktı.
"Açık alanda bana 'Kraliçem'deme Sana. Yoldan geçen biri duyup kimliğimi öğrenebilir."
Mahçup bir şekilde başını eğdiğinde kısık sesiyle konuştu. "Haklısınız, daha dikkatli olacağım."
Ona son bir bakış atıp karşımdaki manzaraya döndüğümde hissettiğim acıyla birkaç dakikadır kalbime hüküm süren huzur yok olmuştu.Elim sol göğsümü bulurken kalbime ardı ardına giren sancılar nefesimi kesmeye yetmişti.
Kalbim bir zelzeleye ev sahipliği yapıyor gibiydi ve bu canımı yakıyordu.
Ağzımdan bir inilti kaçmasın istiyordum. Zira Sana'nın dikkatini çekip tüm kampı başıma toplamak en son niyetimdi. Zorda olsa sırtımı Sana'ya doğru döndüğümde içinde bulunduğum durumu fark etmeyeceğini düşünüyordum.
Ağrı hala süredururken sebebini biliyordum. Atalarımın birer kahin ve ak büyücüydü. Onların kanı damarlarımda akarken bende onlar sayesinde bazı özelliklere sahiptim. Bende bir kahin sayılırdım ve hislerim benim yol göstericimdi. Kalbimdeki ağrının tek sebebi yolunda gitmeyen bir şeylerin olmasıydı. Şimdiden kötü düşünceler teker teker doluşmaya başlamıştı zihnime.
Kalbimdeki acının biraz olsun azalmasını umarak birkaç büyü sözcüğü dökülmüştü dudaklarımdan.
Deus, lumen cedo. Fiat lux luceat mei. Sana me.
Birkaç saniyenin ardından kalbimdeki zelzele yavaş yavaş yok olurken derin bir nefes vermiştim. Yüzüme düşen sarı tutamlarımı kulağımın arkasına atıp yavaşça arkama döndüm.
"Namjoon hâlâ gelmedi mi?" Kısık bir sesle sorduğum soruyla yerde olan bakışlarını bana çıkartmıştı.
"Hayır, henüz gelmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Queen|| Liskook
FanfictionBen Lalisa Manoban. Batı'nın Işığı ve Kraliçesi. İçimdeki aydınlığın karanlığa çekildiğini hissediyordum. Düşmanlarımın gölgelerini üzerimde, sevdiklerimin nefesini uzağımda hissediyordum.