Blood

748 112 134
                                    

Odama geldiğimde kıyafetlerimi yatağımın üzerinde koyan hizmetçilerle karşılaştım. Buradan bile ne kadar pahalı ve güzel olduğunu gösteren elbise beni heyecanlandırmıyordu.

"Majesteleri hazırlanmanız için Diyar'ın en iyilerini görevlendirdi efendim. Elbiseyi giydikten sonra başlayacaklar."

"Teşekkürler Rosé, çıkabilirsiniz."

İkisi de odamı terk ettiklerinde derin bir nefes alıp kendimi yatağıma attım. Bir gün içinde hayatım değişmişti. Birazdan nişanlı bir kadın olacaktım. Kalbim bir başkasına bedenim bir başkasına ait olacaktı.

Verdiğim karar her ne kadar canımı yakıyor olsa da pişman değildim. Ben doğru olanı yapmıştım. Batı Diyar'ın çöküşüne izin veremezdim.

Daha fazla vakit kaybetmemek adına yerimde doğruldum ve üzerimdeki zırhımı çıkartıp kendimi sıcak suya bıraktım.

Etekleri güpürlü, üst kısmı incilerle süslü su yeşili bir elbise giymiştim. Elbisenin göğüs kısmı biraz açıktı ve bu beni rahatsız etmişti. Göğüslerimi gözler önüne seriyordu. Boynumda babamdan yadigâr fazlasıyla kıymetli bir ay taşı kolyesi vardı. Sarı saçlarım dalgalanmış omuzlarımdan aşağı süzülüyordu. Her ne kadar güzel olsam da bu elbiseyi sevmemiştim. Ben savaşçıydım, zırh, pantolon giymeye alışıktım. Şuan kendimi bir yabancı gibi hissediyordum.

Fakat salondakiler büründüğüm yabancıyı beğenmiş gözüküyorlardı. Çoğu göz bendeydi ve gözlerindeki parıltıyı görebiliyordum.

Müstakbel nişanlım Prens Jin'de buradaydı. Annemle birlikte bana bakıyorlardı. Annem bana bakıp gülümsediğinde adımlarımı onlara doğru attım. Sonunda yanlarına vardığımda annem konuşmaya başladı.

"Sizi kızım Prenses Lalisa ile tanıştırayım. Kendisi Batı Diyar'ın gelecekteki kraliçesi ve Kızıl Diyar'ın Prensi Jin'in nişanlısıdır."

Alkışlayan insanların aksine Altın Prens Jimin'in alaycı sesi kulaklarımı doldurdu.

"Prens Jungkook bundan hoşlanmayacak."

Jimin'den hoşlanmamıştım. Geldiğimden beri rahatsız edici bakışları üzerimdeydi. Onu umursamayarak müstakbel nişanlıma baktım.

Fazla yakışıklıydı. Diyar'ın en yakışıklısı olduğuna dair bir sürü dedikodu vardı fakat itimat etmediğim şeylerdi. Şimdi kızlara hak verebiliyordum.

"Çok güzelsiniz prenses. Gözlerimi sizden alamıyorum."

"Beni zırhın içinde görmelisiniz Prensim."

Prens bana etkileyici bir gülüş sunmuş ve sorularını sormuştu.

Biz konuşurken bir çift gözün bizi izlediğinden habersizdim.

Bir kalbin ne kadar acı çektiğinden habersizdim.

Hepimiz koca yemek masasına oturmuş yemeklerimizi yiyorduk. Ben hariç herkes mutlu gibiydi. Üzgün gözlerle masanın bir ucundaki Taeyong'u izliyordum. Kalbim bana sürekli ona ihanet ettiğimi fısıldıyordu. Aklım ise doğru olanı yaptığımı.

Altın işlemeli devasa kapımız açıldığında içeriye saray hizmetçilerinden biri girdi. Elinde şaraplar vardı. Gül şarabı getirmiş olmalıydı, annemin en sevdiği oydu. Şarap herkese ikram edilirken sıra bana geldiğinde titreyen ellerle bana ikram eden hizmetçi dikkatimi çekti.

Queen|| LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin