0.6

94 14 7
                                    

Finn'den; Yaptığım şeyin bir özürü sanırım olamazdı. Ama hangisi daha çok canımı yakıyordu,bilmiyorum. Çocukluğumdan beri arkadaşım olan Jack,Babasının kararından bile habersiz en yakın zamanda gidecekti. Ve onsuz bir okul bile düşünemiyordum. O hep yanımdaydı,ne olursa olsun arkamı kollardı ve bana hiçbir zaman yanlış bir akıl verdiği olmamıştı. Öte yandan Millie'nin kalbini ne kadar parçaladığımın da farkındaydım ve kalbim şuan yok gibi hissediyordum. Millie benim için özeldi,her zaman öyle de olmuştu. Benimle ilk konuştuğu zaman,o sınıfta çantamın üstünde otururken bile çok zarifti. Ve öyle zarif bir kızı üzmeyi ancak ben başarabilirdim. Sanırım intahar etmek için gerçekten çok sebebim vardı. Ve dudaklarını hala hissedebiliyordum. Şimdi bir hayalet hissi taşısa da,bu his hala güzeldi. Ve ben düşüncelerimin kontrolünü kaybetmiştim.

"Finn iyi misin?" Bunu diyen kişinin Millie olduğunu umarak kafamı kaldırdım fakat karşımda Jack duruyordu.

Hızla buğulanmış gözlerimi sildim. Yere yanıma çömeldi ve kafasını arkasındaki duvara yaslayarak yukarı baktı.

"Millie ağlıyordu." Dedi. Cevap vermedim. "Kıza ne yaptın?" Dedi.
"Onu öptüm." Dedim,hissiz bir ses ile.
"Aw tamam bu çok tatlı ama Millie'nin bu yüzden ağladığını hiç sanmıyorum." Dedi son kelimeye ciddi bir vurgu yaparak.
"Ona,eğer benimle olursa,kalbini kırabileceğimi de söyledim." Dedim. Bana gözlerinde sinir parıltıları ile baktı.
"Eğer gerçekten seviyorsan kırmazsın Finn!" Dedi ve dibine kadar haklıydı.
"Haklısın,ama bana özür dilemek için bir şans daha vereceğini sanmıyorum." Dedim.
"O zaman yarat." Dedi. Tek kaşımı kaldırarak ona baktım.
"O zaman kendine bir şans yarat." Dedi.
"Aklında ne var?" Dedim. Bana hınzır bir gülümseme ile baktı.
"Hala bu okuldayken,yanında olduğum için kıymetimi bil." Dedi.
"Dur ne?,sen biliyor musun?,yani babanı ve.."
"Babamı dinleyen tek siz miydiniz?,Millie'yi nasıl gördüm sanıyorsun?" Dedi. Anladım der gibi başımı salladım ve Jack'te bana planını anlatmaya başladı. Ve planı tek kelime ile harikaydı!
***
Millie'den;
(Aynı günün akşamı)
Uzun bir uyku çekip,göz altlarıma masaj yaptıktan sonra ağladığım o kadar belli olmuyordu. Aynı zamanda -her nasıl olduysa- daha iyi hissediyordum. Belki de gerçekten dediğim gibi Sihirbaz'a aşık olmamıştım. Düşüncelerimi annemin gelişiyle sonlandırmak zorunda kaldım.
"Mills,ne olduğunu anlatmak ister misin?" Dedi. Bu iyi olabilirdi fakat şu an isteteceğim son şeydi.

"Ben iyiyim. Sadece,bilmiyorum..." Dedim. Ve sonra annemin endişeli bakışlarını yakaladım. O zaman hafifçe gülümsemeye çalışarak
"Belki sonra?" Dedim. Annem bu sefer daha nazik bir gülümseme takındı ve başını sallamakla yetindi.

"Ödevlerini yapmayı unutma." Dedi. Oflamak üzereyken durdum,günüm ne kadar kötü geçerse geçsin bu benim sorumluluğumdu. Başımı salladım.
"Baban ile Ava'yı parka götüreceğiz. Gelmek ister misin?,belki deniz kenarında yürümek seni iyi hissettirir?" Dedi. Bunu normalde reddetmezdim fakat şu an fazlasıyla kendi başıma kalmaya ihtiyacım vardı.
"Belki başka zaman." Dedim. Annem kaşlarını çatarak bana baktı. Ve odamdan hazırlanmak için çıkarken "Bugün kesinlikle sende bir sorun var." Diye mırıldandı.

Annem ve babam çıktıktan sonra aşağıya indim. Mutfaktan mor renkteki kahve bardağımı alarak kahve koydum ve bu sefer soluğumu çalışma masamın başında aldım. Ödevler Mills reisi bekliyordu. Vakit kaybetmeden kahvemden bir yudum aldım ve coğrafya ödevimden başladım...

Zaman beklediğimden biraz daha hızlı geçmesine rağmen ödevlerim neredeyse bitmişti. Son ödevim olan Matematik problemlerini çözerken,camımın tıklandığını duydum. Ama annemler daha gelmemişti bil. Dışardan geldi herhalde,diye düşünerek ödeve devam ettim fakat ses tekrarlanınca evde yalnız olmadığım hissine kapılmaya başladım. Fakat sonra mantıklı düşünmeye geri döndüm. Pencerenin önündeki perdeyi açtığım zaman neredeyse çığlık atıyordum!
"F-Finn burada ne yapıyorsun?!" Dedim. Alt katın çatısına çıkmıştı ne elinde bir kaç tane taş vardı.
"Mills,camı fark ettiğin için sağol ama beni içeri alır mısın?,burası çok rahat değil!" Dedi son cümlesine komik bir vurgu yaparak. Bir anlık şaşkınlıktan sonra camı sonuna kadar açtım ve girmesine yardım ettim.

"Tamam,şimdi bana ne olduğunu açıklamak zorundasın!" Dedim.
"Evet,şey...ben bu gün daha doğrusu okuldaki olay için özür dilerim." Dedi. Bu sefer cidden onu umursamıyordum.
"Hangi olay için?"
"Ne?" Diyerek bana şaşkınlıkla baktı.
"Ciddiyim. Öpücük için mi,yoksa bir aydır kalbimi kırdığının yeni farkına vardığın için mi?" Diye açıkladım.
"Kalbini kırdığım için Millie. Cidden özür dilerim. Biliyorum buna hakkım yok özelllikle o sözlerimden sonra ama. Sen benim için gerçekten çok farklısın. Millie bak bunu sana konuşarak anlatmak çok zor ama,bu yüzden bunu senin için yazdım." Dedi ve elindeki,kırmızı gül desenli mektubu bana verdi. Bir şey söylemek üzereyken aşağıdan parıltılar gelmeye başladı ve ikimiz de dinlemeye koyulduk.
"Mills,uyudun mu?" Bu annemin sesiydi!!
"Finn,bak sağol,cidden ama şimdi gitmen gerek!,annemler geldi ve babam seni burada görürse hiç iyi olmaz. Lütfen hemen şimdi git!" Dedim. Ve pencereyi tekrar açtım. Sonra onun elini tuttum ve pencereye çekmeye başladım. Finn olayı anladıktan sonra hemen pencereden tutunduğu yere geçti fakat sonra bana döndü. Dudakları dudaklarıma kısacık bir süre değdikten sonra hemen aşağıya indi ve sonra gözden kayboldu.
Ona bakmakla vakit harcamadım,hemen pencereyi kapattım,perdeyi çektikten sonra tekrar masamın başına oturdum. Bir saniye sonra annem karşımda,odamın kapısı açıkken bana bakıyor ve kızaran yanaklarımın nedenini anlamaya çalışıyordu. Ve ben ise,kesinlikle nedensiz bir şekilde deliler gibi sırıtmaya başlamıştım...

***BÖLÜM SONU****
Uzun zaman sonra tekrar merhaba!
Çok duramam çünkü diğer kitaplar beni bekler. İyi okumalar!!

Her şey dahil 830 kelime.

Hoşçakalın!!💜

SİHİRBAZ/FİLLİEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin