Boş gözlerle Steve'e baktım.Bu görev benim sonumdu. Askerliğimin belki yaşamımın. Şimdiye kadar geri dönen olmadı. İlk dönenin de ben olacağını zannetmiyorum. Ama birinin bunu yapması gerekiyor. Ve o kişi de benim .
''Evet Jenny, bu kadar. Sorun var mı?'' dedi General Altman. Sorum var mı? Evet var milyon tane sorum var. Cevabını kimsenin bilmediği milyon tane soru. Ama ben aralarından sadece bir tanesini sordum.
''Geri dönecek miyim ?'' dedim. Sesimin titrememesine özellikle dikkat ettim. Çünkü biliyorum. Eğer gitmekten terredütüm var gibi görünürse Steve buna izin vermeyecek.
''Jenny... Bunu biz de bilmiyoruz. Tamamen sana bağlı. Şu an ne söylesem bir yararı olmayacak. Yakalanırsan sonunu biliyorsun. Yakalanmazsan hükümet seni ne kadar süre orada tutar onu da bilmiyoruz.''dedi Altman. Altman'ı ilk kez bu kadar üzgün görüyorum.
''O yüzden kızım, kendine dikkat et . Sen hayatımda gördüğüm en cesur kadın askersin ve seninle gurur duyuyorum. Ülken de duyacak.'' dedi. Ve bana sarıldı. Onun baba sevgisini gerçekten hissettim.
Altman kapıdan çıktı. Steve ile beni yanlız bıraktı.
''Jenny, gitmek istediğine emin misin ?''diye sordu. Gitmemi istemiyordu. Çünkü başarılı olamayacağımı ve öleceğimi düşünüyordu. Evet gerçekçi bir düşünce. Büyük bir ihtimalle de böyle olacak ama benim de mantıklı bir cevabım vardı:
''Birilerinin bunu yapması gerekiyor Steve. Ve o kişi benim. Ülkem için ölmek benim için onurdur. Bir çok insanın hayatı boyunca bulamadığı şeyi ben burda senden öğrendim. Uğruna ölebilmek, Ve evet Steve, ben ülkem uğruna ölürüm.'' dedim. Bunların hiçbirini Steve'i ikna etmek için söylemedim. Bunlar benim düşüncelerimdi.
''Bana diyecek hiçbir şey bırakmadın. Ve haklı olduğun kuşkusuz.''dedi yenilgiyi kabullenerek. Kafasını eğerek devam etti:
''Senin yerinde olsaydım yapacağım şey bundan farkı olmazdı.'' dedi. Ben de onun yerinde olsaydım, onu durduramazdım şimdi onun beni durduramadığı gibi. Ama dediğim gibi birilerinin bunu yapması gerek.
Steve ile odadan çıkarak koğuşa gittik bir kaç eşya toplamam lazımdı. En azından benim için değerli olanları. Amerika ile ilgili hiç bir şey alamazdım. Bu da alacak fazla bir şey bırakmıyordu. Sivil kıyafetimi giydim. Ve diğer sivil kıyafetleri bavula doldurdum. Boynumdaki künye aklıma geldi. Steve'e en azından benden bir şey bırakmak istedim. Künyeyi çıkarıp ona uzattım.
''Bunu kabul edemem. Bir asker künyesinden ancak öldüğünde ayrılır.'' dedi.Künyeyi bana geri uzattı.
Ellerimi boynuna getirdim. Gömleğini açtım. Ne yapıyorsun dercesine bana bakıyordu. Kalbinin üstündeki künyeyi aldım ve boynundan çıkardım. Kendi künyemi taktım. Onunkini de bavuluma koydum.
'' İşte şimdi oldu.'' dedi sırıtarak. Karşı karşıyaydık. Kısa bir süre bana baktıktan sonra sıkıca sarıldı.
Steve benim için çok değerli ve özeldi. En yakın arkadaş belki daha fazlası. Evet belki arkadaşlıktan öteye gidebilirdik. Ama artık yaşanabilinecek ve söylenebilecek her şey için artık çok geçti. Hatta bu konuda şu an atılan her adım her şeyi daha da zorlaştırırdı.
****
Yanımda fazla büyük olmayan bir tane silah taşıyabilirdim. O yüzden atış sahasındaki depoya gittim. Bol sayıda mermi ve favori silahım Desert Eagle' ı yanıma aldım. Depoya Peggy geldi.
''Jenny sana kendini koruman için bazı şeyler vermem gerekiyor.'' diyerek kilitli bir kasa açtı. Kasanın içinden çanta çıkardı. Çantayı açtı. Küçük bir metal diskti bu.
![](https://img.wattpad.com/cover/27511204-288-k271297.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel With A Shotgun
Fiksi IlmiahI'm an angel with a shotgun, fighting til' the war's won, I don't care if heaven won't take me back. I'll throw away my faith, babe, just to keep you safe. Don't you know you're everything I have? ..and I wanna live, not just survive, tonight Ö...