Jenny, Berlin'den döneli yaklaşık 1 hafta olmuştu. Geldiğinden beri zorlamamızla yemek yiyor ve konuşuyordu. Benimle bile konuşmak istemiyor, kısa cümleler ve kafa sallamak dışında hiçbir şey yapmıyordu. Üzerinde ki elektriği hala tam olarak atabilmiş değil. Onu odasında ya yatarken ya da duvara bakarken buluyordum. Bu durum çok sinir bozucu, onu bu halde görmek canımı sıkıyor.
Bugün yine kahvaltısını ben götürmeyi deneyeceğim. Pek bir umudum yok ama şansımı denemek istiyorum. Kapıyı çaldım ve içeri girdim.
Jenny'i uyuyup uyumadığını anlayacak kadar iyi tanırım ve şuan uyumuyordu ama gözleri kapalıydı. Tepsiyi masaya bırakıp yatağın köşesine oturdum. Bir süre bekledim belki vazgeçer diye.
Almanya da tam olarak ne olduğunu bir türlü anlatmıyordu. İşkence olarak tam ne yaptıklarını da bilmiyoruz. Tek bildiğimiz elektrik sandalyesi, tek onun olmasını ümit ediyoruz. Ama o bir şey söylemedikçe bilmemiz mümkün değil.
Her şey o kadar üst üste geldi ki. İlk önce onu kaybetmenin eşiğinde olduğumu öğrendim, sonra onu neredeyse ölürken gördüm , ve son olarak ona da serum enjekte edildiğini öğrendim. Ve bu kadarı benim için de fazlaydı.
Altman serumun Peggy tarafından enjekte edildiğini duyunca çok sinirlendi, hepimize karşı. Peggy görevden atmakla tehdit etmişti. En son ne oldu ben de bilmiyorum. Bu aralar tek ilgilendiğim şey Jenny.
Jenny gözlerini açtı. Bu bir gelişme sayılırdı. Yataktan doğruldu.
'' Günaydın, hiç uyanmayacaksın sandım.'' dedim.
Sadece gülümsedi. Tepsiyi getirdim. Bugün de yememekte diretirse sanırım ağzına tıkacaktım.
Tepsiyi önüme koydum kaşığı ağzına doğru götürüyordum ki elini kaldırıp kafa salladı. Artık ben de dayanamıyordum onu bu halde görmeye.
'' Jenny, lütfen ye şunu .'' dedim. Kafasını iki yana salladı.
'' Diğerleriyle konuşmamanı anlıyorum ama ben, Jen. bunu yapma.'' dedim. Tepsiyi kaldırdım ve yatakta onun yanına uzandım. Kafasını göğsüme koydum.
Derin bir nefes aldı ve nihayet konuşmaya başladı.
'' Önemli değil dedi.'' dedi. Kimin dediğini sormadım kendisinin devam etmesini bekledim.
'' Belki 'Ben Jenny West ve Büyük Alman İmparatorluğunun çökmesini sağlamak için buradayım.' deseydim. Belki yaşardı Hermann Fegelein.'' dedi.
Herman ölmüşmüydü. Ama Hermann'ın ölmesi çok saçma. Hiçbir şey olmasa bile Grelt Braun ile evli olması onu aileden yapar. Jenny öyle yazmıştı.
Ona biraz daha sarıldım. Konuşmaya devam etti.
'' Sen kimsin, sen kimsin ve ne için buradasın... Steve dayanamıyorum, olmuyor. Aklımdan Hermann'ın öldüğü sahne çıkmıyor. Milyon kere tekrar ediyor.'' dedi.
''Atlatacaksın. Bak sen yaşıyorsun, her şeye rağmen artık önemli olan bu.'' dedim. Cevap vermedi. Boş boş bakmaya devam etti. Sanırım bugünlük bu kadar, bu kadarı bile büyük bir gelişme. Onu yanlız bırakmak için odadan çıktım.
Altman'ın yanına gittim. Koltuğa oturdum.
'' Nasıl gidiyor, Rogers ?'' dedi.
''Sonunda konuşmaya başladı, Hermann ölmüş. Jenny'i de çok hırpalamışlar. Anladıklarım bunlar.''dedim.
''Teklifimi bir daha düşün. Artık askeriyede olması onun için iyi değil. ''dedi.
''Peki nereye göndereceğiz ? Gidecek hiç bir yeri yok. Onun olması gereken yer burası ona zaman ver.'' dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel With A Shotgun
Science FictionI'm an angel with a shotgun, fighting til' the war's won, I don't care if heaven won't take me back. I'll throw away my faith, babe, just to keep you safe. Don't you know you're everything I have? ..and I wanna live, not just survive, tonight Ö...