"Park Jimin?" diye sordu öğretmen, gözlüklerini düzeltirken. Cevap gelmediğinde iç çekip önündeki yoklama defterine bir şeyler yazdı.
"Jeon Jungkook?" Yine cevap yoktu.
"Kim Namjoon? Kim SeokJin? Kim Taehyung? Min Yoongi? Jung Hoseok?" teker teker isimlerini sorsa da, cevap yine gelmediğinde gözlüklerinin üstünden sınıfa göz gezdirdi.
"Hiçbiri gelmedi, hocam." dedi arkalardan biri. Adam sinirle derin bir nefes aldı, bu yedili sürekli okulun kurallarını bozuyor veya görmezden geliyordular. Diledikleri zaman okula geliyor, geldiklerinde de olay çıkarıyordular. Tüm okul onlardan hem korkup çekiniyor, hem de her gün bir olay olmasından rahatsızlık duyuyordular. Elbette buna dile getirmeye hiçbirinin cesareti yoktu.
"Yine mi? Bu çocuklar onca aldıkları cezadan sonra hâlâ akıllanmadılar mı?" Öğretmen burun kemerini sıkıp ayağa kalktı ve öğrencilere sessiz durmalarını söyledi. Müdüre bildirecekti, ki bu kaçıncıydı bilmiyordu ama aynı şey yaşanmaya devam ediyordu.
Sınıfın kapısına doğru yöneldiği sırada kapı açılmış ve yedili arka arkaya sınıfa girmişlerdi. Öğretmen duraksadığında tüm öğrenciler de dikkat kesilmişti, bazıları onların bu asiliğini havalı buluyordu. Hatta bazıları onlara hayrandı bile...
Onlara verilen birçok cezadan sonra hala yaptıklarına devam etmelerinden ve onlara bir şey olmadığından dolayı kurşun geçirmez olarak anılmaya başlamıştılar.
Ve kendilerine Bangtan ismini verdikleri bu yedili, asi haraketlerinden dolayı da, Asi Bangtan olarak anılıyordu herkes tarafından.
Öğretmen gözlerini onlara dikti ve artık kaçıncı kez olduğunu bilmediği konuşmasını yapmaya hazırlanmıştı ki, Yoongi ondan önce davrandı.
"Yolda ufak bir kaza oldu da, ondan dolayı geciktik."
"Bu artık kaçıncı? Sürekli geç kalıyorsunuz."
Jimin başını yana yatırıp ona baktı. "Ve? Siz de bizi her seferinde müdüre şikayet ediyorsunuz ama sonuç ortada. Bahse girerim ki, biz gelmeseydik, şu an müdürün odasına gidiyordunuz. Yanılıyor muyum?" dedi alaylı bir tavırla. Orta yaştan biraz daha büyük olan adam sinirle nefes alıp gözlerini onların üzerinde gezdirdi. Daha sonra arkasını dönüp yerine geçti. Yedili de bunun her ne kadar istemeden de olsa, yerine geçmeleri için izin olduğunu bilerek yerlerine geçtiler.
Jungkook arka sıraya yürüyüp duvar kenarın geçmesi için Jimin'e izin verirken, daha sonra kendisi oturup elini onun oturduğu sıranın arkasına attı. Yoongi ve Taehyung önlerinde oturuyorken, Namjoon ve Seokjin yan sıralarında, Hoseok da onların önünde tek oturuyordu.
"Benim uykum var." Jimin mırıldandığında Jungkook, Namjoon ile konuşmasını sonlandırıp yanındaki bedene döndü. Jimin kollarını sıraya, başını da kollarına yaslamıştı. Jungkook gülümseyerek eğilip şakağına öpücük kondurduğunda Jimin'in yüzünde uykulu bir gülümseme oluştu.
"Uyu sen, bebeğim. Zil çaldığında ben seni uyandıracağım."
Jimin onaylayan mırıltılar çıkarıp gözlerini kapattı. Sabah erken uyanmıştı ve dün gece de Jungkook yüzünden geç uyumuşlardı, bu yüzden yorgundu ve dersi dinleyecek hali de yoktu.
Öğretmenin ve sınıfın sesi gittikçe azaldığında kendini uykunun kollarına bıraktı.
Jungkook ise kolunu masanın üstüne koyup kafasını da koluna yasladı ve Jimin'i izlemeye başladı. Onu gruplarına alalı 5, kalbine alalı ise 3 sene olmuştu. Tüm okul biliyordu onların ilişkilerini ve tabii ki, onları sevmeyenler de vardı, ancak hiçbiri sesini çıkaramıyordu. Tüm okul, günlerin birinde bir öğrencinin onların karşısına geçip 'sizden tiksiniyorum, iğrençsiniz' demesi ve ertesi sabah öğrencinin okuldan atıldığını öğrendikten sonra onlara bir şey söylemeye çekinir olmuşlardı. Kimse okuldan atılmayı istemezdi sonuçta.