( Queen - Bohemian Rhapsody )
Merhaba! Tekrardan yollarımızın kesişmesi ne güzel (:
Keyifli okumalar.
-
"Senin yaşlarındayken derlerdi ki: Polis de olabilirmişiz suçlu da. Bense şu an sana diyorum ki: Suratına doğrultulmuş dolu bir silah varken, ne fark eder ki?"
- The Departed-
Tak.
Tetiği çektiğimde odayı dolduran sesle kaşlarım çatılırken gözlerimi aralayıp kahkaha atan bedene baktım. Başını arkaya atmış gülüyordu sadece. Anlamamazlıkla tetiğe birkaç kez daha bastım. Değişen bir sonuç olmadığında silahın şarjörünü çıkardım ama cidden boştu, içinde mermi yoktu.
Ne yani o cidden Fred'i öldürmeyecek miydi? O zaman niye silahı yağladı ki o kadar?
"Sen cidden delisin," Yanıma geldiğinde parmaklarını boynumdaki kolyenin üzerinde gezdirdi. "Gerçi kaçık olduğun anlaşılıyor." Parmaklarını kolyeden ayırıp boynumdan çeneme doğru yavaşça sürterek ilerledi. İşaret parmağı alt dudağımı nazikçe okşadığında ise irislerimizi buluşturdu. Sanki bir şeyler arıyor gibiydi. Öyle yoğun ama bir o kadar da boştu bakışları. Bense en başından beri karşı çıkmadan onu izliyordum zaten.
Aşırı dengesizdi yaptıkları. Bir yığın cesetle aynı oda içindeydik ve biri hariç hepsinin sebebi oyken şimdi gayet dikkatli ve zarifti hareketleri.
Bu saçma bakışma haddinden fazla uzadığında bakışlarımı etrafta gezdirdim. Odada altı koruma vardı ama hepsinin arkası bize dönüktü. Bunun sebebini anlayamasam da aralarında en yapılı olanı süzdüm bir süre. Geniş omuzları beline doğru inceliyordu. Ceketin kol kısmı ise kaslı kollarına adeta yapışmış gibiydi. Daha da aşağılara inip gözlerim sıkı kalçalarında durduğunda sırıtmadan edemedim. Gerçekten hoş gözüküyordu ve tam mıncırmalık duruyordu.
Beklemediğim bir anda saçlarımda hissettiğim parmaklarla birden sürüklenmeye başladım. Hoşuma giden kalçaların görüş alanımdan kaybolması sinirlerimi bozmaya yeterken bar tezgahının önüne geldiğimizde sürüklenme bitti. Saçlarımdan yukarı çekilmem ve çenemin sert bir şekilde tezgahla buluşması bir olurken dudaklarımdan dökülen acı dolu inlemeyi durduramadım. Ağzımı anbean dolduran metalik tatla ise yüzüm buruşurken dilimle dişlerimi kontrol ettim. Dudaklarımdan tezgaha damlamaya başlayan koyu kırmızılığı umursamayıp yaptığım küçük kontrolle dişlerime zarar gelmediği için Tanrı'ya şükürlerimi iletirken gülümsedim. Dişlerim kırılmasa da keskin acı tüm çenemi hatta kulaklarımı dahi etkisi altına almıştı. Bu durumun yüzüme yansıdığını biliyordum ama karşımdaki beden halimi umursamayıp baş parmaklarını ağzıma soktuğunda yanaklarıma değen parmaklarla acı daha da artıyordu. Parmaklarına bulaşan kanla önce dudaklarımı ardından hilal şeklinde yanaklarımı kırmızıya boyadı.
Gülen surat.
Gözlerimi devirmeden edemedim. "Bana deli diyene bak." Dudaklarımdan akmaya devam eden kanla ağız dolusu kanı tezgaha tükürdüğümde ceketimin koluyla ağzımı sildim.
"Kirli bir çocuk olmamalısın." Uzattığı mendili aldığımda ağzımın etrafına yayılan kanı sertçe ovarak çıkarmaya çalıştım. "Ee, beni ne zaman öldürmeyi düşünüyorsun?" Alayla güldüm ama gerilen dudaklarımın kanamayı daha da arttırdığını fark ettiğimde ciddi bir ifadeye büründüm. "Çeşitli işkencelerden falan mı geçmem gerek önce?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nodus Tollens
AcciónKolumu tutmayı bıraktığında elindeki şırıngayı da rastgele halının üstüne fırlatıp yan sandalyeden siyah çantayı aldı ve cesetlerin üstünden zıplayarak dans ederken bir şarkı mırıldanmaya başladı. "Mama, just killed a man" (Anne, az önce bir adamı...