Bölüm 4

295 19 7
                                    

Önceki bölüm için nur_BTS 'ye teşekkürlerimi iletiyorum. Ve kalındığı yerden devam ediyorum.

     İçimden 'Umarım bana dememiştir.' diye geçirirken ''Hey! Sana diyorum yaralı.'' demesi düşüncelerimi kovdu. Arkamı dönüp ''Ben Dünya.'' dedim. ''Ben de Enis, yeni mi geldin sen?' dedi. Keşke gelmeseydim demek geliyordu içimden. Fakat ağzımdan çıkan cümle ''Evet.'' şeklinde oldu. ''Dizin kanıyor, revire gidip birşeyler sürelim.'' dedi ve kibar bir şekilde kolumu tuttu. Koridoru sonlayıp merdivenlerden indik. Revir hemen karşımıza çıktı. Adımlarını sıklaştırıp kapıyı açtı ve oturmam için sandalye çekti. Ben otururken ecza dolabından pamuk ve batikon aldı. ''Pantolonu sıyır.'' dedi. ''Ben yapabilirim. Teşe-'' diyecekken '' Hadi aç şunu da başladığım işi bitireyim. Teşekkürü sonra edersin.'' dedi. Dediğini yaptım. Elindeki pamuğu kanayan dizime dokundururken nazik olmaya çalıştığı her halinden belliydi. Bu davranışı gülümsememe sebep oldu.  Umarım görmemiştir diye geçirdim içimden. İşi bittiğinde pantolonumu düzeltti.''Hep böyle sakar mısındır?'' dedi. ''Ara da bir oluyor böyle. Teşekkür ederim herşey için.'' dedim gülümserken. '' Rica ederim. Artık gidelim bir derse daha geç kalmayalım.'' dedi. Başımla onayladım. Sınıfı bir kat aşağıda olmasına rağmen beni sınıfıma bıraktı. Tekrar teşekkür edip içeri girdim. Kapıyı açtığım gibi gözüme takılan seni öldüreceğim der gibi bakan buz mavisi gözlerdi. Sabah geç kaldığım için üçüncü derse hoca gelmeden yetişebilmiştim. Sırama yaklaşırken hoca sınıfa girdi. Edebiyat hocamız hafif kilolu tatlı bir bayandı. Kalorifer tarafında oturduğumdan Bora'nın kıymetlisini kaldırması gerekiyordu. Fakat bunu yapmadı. Ağzımı açıp birşey söylemek istiyordum ama ne diyeceğimi bilmiyordum hele ona attığım tokattan sonra. Hem sinirliydim hemde pişmanlık duyuyordum. Ben hala ayakta dikilirken hoca da gözlerini bana dikmişti. ''Hocam geçeceğim ama bazı arkadaşlarımız müsade etmiyor.'' dedim. ''Bora kalksana arkadaşın geçsin.'' dedi tatlı bayan hoca. ''Arkadan geçsin hocam.'' diyip en arkada oturan çocuklara baktı. Bir bakışla iki çocuk da sırayı geçebileceğim ölçüde çektiler. Bende uzatmadan geçtim ve yerime oturdum. Konumuz Ferhat ile Şirin'di. İlla bir uyuzluk olacak ya tatlı dediğim hoca  Ferhat'ı Boranın,Şirin'i benim okumamı söyledi. Hocaya karşı duyduğum tüm sempatimi kaybetmiştim. Neyse ki metni yarılamamızla zilin çalması beraber oldu. Kafamın içinde tokat attığın çocuk yanında oturuyor ve hoca şimdi sınıftan çıkacak gibi cümleler geçince ürperdim. Yalan yok biraz da korktum. Hoca sınıftan çıkınca mıh gibi saplanmışçasına oturan Bora bana döndü. Gözleri dizimi buldu ve yırtılmış olan pantolonumu görünce şaşırmış gibiydi. '' Ne zaman oldu bu?'' diye sorarken sesinden öfke yayılıyordu. '' Bu sabah.'' dedim seni ne ilgilendiriyor der gibi. Ayağa kalktım ve geçmeme izin vermesini bekledim. Fakat ne bir cevap ne de izin verdi. Daha fazla dayanamayıp '' Bak bana niye bu kadar terslendiğini anlamıyorum. Fakat tüm yıl bu sırada yan yana oturacaksak en azından birbirmize saygı duyalım olur mu?'' dedim. Cevap vermedi. Keşke öfkem bu kadar yoğun olmasaydı da biraz inatlaşabilseydim. '' Tamam özür dilerim. Oldu mu?'' dedim. ''Oldu.'' dedi ve gülümsedi. '' Yalnız bir özürle kurtulabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun sakar Gezegen.'' diye eklerken ayağa kalktı ve sınıftan çıktı. Bir insan neden böyle kin dolu olurdu ki? Hem böylesine kin dolu bir insanın bu kadar kolay yumuşaması söz konusu olabilir miydi? Göreceğiz. 

     Öğle arasına kadar hiç konuşmadan geçirdik. Yemeğe kimle ve nerde çıkacağımı hiç bilmiyordum. Zil çaldığında herkesin sınıftan çıkmasını bekledim. Cüzdanımı alıp sınıftan çıktım. Merdivenlerden indim ve çıkışa geldiğimde iki tane kız beni kollarımdan tutup sürüklemeye başladılar. ''Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?'' diye bağırdım. ''Sana Bora'nın yedirmek istediği şeyler var.'' dedi bir tanesi ve gülüştüler. Bora'nın kavga ettiği okulun alt sokağındaki araya getirdiklerinde kolumu bıraktılar. Kimse yoktu. '' Bora nerde?'' dediğimde kızlar arkalarını dönüp gidiyorlardı. Peşlerinden gidecekken buz mavisi gözler önümü kesti ve '' Yörüngeni mi kaybettin?'' dedi. ''Ne saçmalıyorsun sen?'' diye çemkirdim. ''Birşeyler yemeye vaktin olmamıştır diye düşündüm.'' dedi ve ıslık çaldı. Islığı duyan gelmiş olacak ki sayamadığım kadar kız toplanmıştı. İki tanesi kollarımı arkada birleştirmiş sanki kaçmaya çalışıyormuşum gibi sıkıca tutuyorlarıdı. ''Ne yani şimdi bu? Ne yapıyorsun?'' diye sordum Bora'ya. ''Başlayın'' dedi ve kızlar sıraya girdi. İlk baştaki önüme geçti ve ben ne yapacağını anlamaya çalışırken suratıma inen darbeyle sarsıldım. Gelen ikinci tokatla ne olduğunu anlamaya başlıyordum. Uykum kaçınca saydığım koyunlar gibi biri bir yanağıma diğeri diğer yanağıma iniyordu tokatların. Yanaklarım acıdan uyuşmuştu ve bilincimi kaybediyor gibiydim. Yirmiye yakın sert tokat yemiştim ve buz mavisi gözler acımadan beni izliyordu. Güçlü durmaya çalışıyordum fakat pek de mümkün olmuyordu. Kulaklarım uğuldarken kızlar kollarımı bırakmasıyla yere yığılmam bir oldu. Canım haddinden fazla acıyordu ama asıl kafama taktığım Bora'nın karşısında bu duruma düşmemdi. Bana doğru yaklaşan ayakları gördüm.''Bir meteora çarparsan,bin meteor yersin. Afiyet olsun.'' dedi ve arkasını dönüp gitti. Ben hala neye uğradığımı düşünürken kendime gelmeye çalışıyordum. Yanaklarım alev saçıyor gibiydi. Gözlerimi kapatp açtım ve ayağa kalktım. Başım dönüyor midem bulanıyordu. Gücümü öfkemden alıyordum. Üstümü düzeltip elimi yüzümü yıkayabileceğim bir yere girdim. Soğuk suyla yüzümdeki yangını söndürmeye çalıştım. Fakat sinirden öyle bir gözüm dönmüştü ki ne canımın acısı umrumdaydı ne de dönen başım. 'Kendimi toparlayıp sapasağlam dönmem gerek.' 'Bu kadar kolay yıkılmamalıyım.' diye söyleniyordum. Kafama koymuştum, dediğimi yapacaktım. Başım dik bir şekilde o sınıfa girip yerime oturacaktım. Cebimdeki telefonu çıkarıp saate baktım. Vaktimin olduğunu görünce rahatladım. Ne kadar mümkünse tabi. Lavobosunu kullandığım yerde oturup mercimek çorbası söyledim. Çorbamı içip hesabı ödedim ve okula gitmek için hazırdım. Ona istediğini vermeyecektim. 

    Dikkatler üstüme toplansın diye hocadan sonra girdim sınıfa. Herkes yerinde oturuyordu. ''Geç kaldığım için özür dilerim hocam. Girebilir miyim?'' dedim. '' Gel kızım, bir daha olmasın.'' dedi hoca. Kendimden emin bir şekilde sıramın önünde geldiğimde buz mavisi gözler bana şaşkınlıkla bakıyordu. O gözlerin sahibiyle muhatttap olmadan arkadaki çocuklara sırayı çekmelerini söyledim ve yerime oturdum. 

     Çıkış zili çaldığında herkesin çıkmasını bekledim. Ama bu sefer yalnız değildim. Buz mavisi gözlerde benimle bekliyordu. Montumu giydim ve çantamı taktım. Görmezlikten gelip çıkacakken kolumdan tutup beni tahtaya yasladı. ''Umarım dersini almışsındır Gezegen.'' dedi. ''Benim bir adım var!'' diye çemkirdim. '' Bundan bana ne?'' dedi. ''Kime laf anlatmaya çalışıyorsam?'' dedim ve Bora'yı itip sınıftan çıktım. 

YENİ DÜNYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin