Bölüm 6

355 18 3
                                    

     Okula girdik ve beni sınıfa bıraktı. Kaloriferleri yanmıştı ve sıcaklık etkisiyle gelen uykuma direnmedim. Çıkış ziline kadar uyudum. Enis çıkış kapısında bekliyordu. Okuldan en son çıktığım için beni beklediğini anlamak zor değildi. ''Dünya.'' diye seslendi. Yanına yürüdüm '' Yarın sabah okula yürüyeceğim, eğer yürüyeceksen birlikte gelelim mi okula?'' diye sordu. ''Olur.'' diye cevapladım. Saati ve nerde buluşacağımızı ayarlayıp ayrıldık. Yarım kalan uykuma daha çabuk devam edebilmek için durdurduğum taksiyle eve geldim. Üstümdekilerden kurtulup pijamalarıma kavuştum. 

     Dün akşam erken uyuduğumdan sabah uyanması kolay oldu. Gözlerim ne kadar uyuduğumu belli ediyordu. Kahvaltımı yaptım ve hazırlanıp Enis'le sözleştiğimiz saate kadar müzik dinledim. Saat geldiğinde ayakkabılarımı giyip evden ayrıldım. Derin nefesler alarak buluşacağımız yere yürümem iki üç dakikamı aldı. ''Günaydın Dünya.'' dedi Enis. ''Günaydın, çok beklettim mi?'' diye sordum. ''Hayır yeni geldim bende.'' dedi. Hızlı sayılmayacak adımlarla konuşmadan yürüyorduk.

     Okul kapısından içeri girdiğimizde herşey normal görünüyordu. Merdivenlerden çıktık ve son zamanlarda ki gibi sınıfın kapısına kadar eşlik etti. Bu sefer ki biraz daha farklıydı. Çünkü Bora buz mavisi gözlerini dikmiş bize bakıyordu. Altında bir sebep aramamayı yeğledim. Bora'nın nasıl bir insan olduğunu hala çözememiştim ve Enis'le araları bozuksa bile beni ilgilendirmiyordu. Enis' e ''Görüşürüz.'' dedim. Gülümseyerek aynı cümleciği söyledi. Sınıfıa girmem için sınıfın kapısına yaslanmış olan Bora'nın yaslanmaktan vazgeçmesi gerekiyordu. Yapacak mı bilmiyordum. Ama şansımı denemek zorundaydım. ''Çekilir misin? Sınıfa gireceğim de.'' dedim. İkiletmeyerek dediğimi yaptı. Bu davranışını çok garipti. Sınıfa en son hiç birşey yokmuş gibi girdiğimde ödüm patlıyordu. Ve aklıma o arada geçen olay geldi. Farkında olmadan yüzümü ekşitmiş olmalıyım ki sınıftan bir kız '' Dünya iyi misin? Hayalet görmüş gibisin.'' dedi. ''Midem bulanıyor da biraz, iyiyim.'' diye yanıtlarken gerçekten midemin bulandığını fark ettim. 

     Bir ders geçti, iki ders geçti ama hala midemin bulantısı geçmedi. Karnım aç değildi. Çok da yememiştim. Sanırım yapmam gereken kusmaktı. Sanki kussam tüm dertlerim bitecekmiş gibi hissediyordum. Lavaboya gitmek için elimi kaldırmamla midemin yarısını Bora'nın üstüne boşaltmam bir oldu. Gerçekten isteyerek olmamıştı. Utanmaya başlamıştım. Bu kadar öfkeli olmasam özür bile dileyebilirdim. Aslında bu olayda çok da bir suçum yoktu, bilerek yapmamıştım. Bora üstüne kustuğum an ayağa kalktı ki allahtan devamını yere kusmuştum. Bana sinirlenmişe benziyordu. Ama öyle öğürüyordum ki bir yandan nasıl olduğumu merak eder gibiydi. Sonuçta o da bir insandı ve böyle duyguları olabilirdi. Kimi kandırıyordum? Tabi ki beni öldürmek istiyordu. Kusmam durduğunda lavoboya koştum. Ellerimi yıkadım ve ağzımı çalkaladım. Yüzümü yıkamak için avuçlarıma su aldım ve yüzümü ovuştururken birinin ıslanmasın diye saçlarımı tuttuğunu hissettim. 

     Ellerimi yüzümden çektim ve buz mavisi gözlerle buluştu gözlerim. Değişik bir duygu hissettim. Korku ve merak karışımından oluşuyordu. Acaba beni nasıl dövdürecekti bu sefer? Ya da daha ileri mi gidecekti? ''İyi misin?'' diye sorunca şaşırdığımı gördü. ''Gerçekten merak mı ediyorsun?'' diye cevapladım. Bir kaç saniye cevap vermedi güldü ve ''Hayır, etmiyorum. Sadece iyiysen fazla uzun sürmeyecek diyecektim.'' dedi. ''İyi o zaman ıslık çal gelsinler ben hazırım.'' dedim. Güldü ve ''Gezegen sanırım aklını da kustun.'' dedi yine güldü. ''Benimle uğraşacağına git üstünü temizle istersen. Ya da temizleme böyle için dışını daha çok yansıtıyor.'' dedim musluğu kapatırken. Gülümseyerek dışarı çıktım. Son sözü benim söylemiş olmam onu daha çok kızdırmış olmalıydı. İçimi huzursuzluk kapladı. 

     Sınıfa döndüğümde iki hizmetlinin temizlediğini gördüm. İşlerini bitirdiklerinde zil çalmıştı. Bir dersi kaynatmış olmuştum ama ne ders, Coğrafya. Hoca sınıftan 'dersimi çaldın' gibi bakarak çıktı. Kapı kapanamadan içeri Enis girdi. Hızlı adımlarla yanımda duran Bora'nın yerine oturdu. ''İyi misin?'' diye sordu. Bugün iki ediyor. ''Daha iyiyim, teşekkür ederim.'' dedim. ''Zil çalınca seni almaya gelirim, hava soğuk sende hasta sayılırsın kantinde yeriz olur mu?'' dedi. Başımla onayladım. Üstünü değiştirmiş olan Bora sınıfa girdi. Yerine doğru yürürken Enis'e sataşmaması için dua ediyordum. Bora tam ağzını açacakken Enis ayağa kalktı ve '' Öğle arası kantin, unutma seni almaya geleceğim.'' dedi. Kapıya doğru döndüğünde buz mavisi gözlerle burun buruna geldi. Ama şaşırılacak bir şekilde ikisinden de bir ses çıkmadı ve Enis sınıftan olaysız ayrıldı. 

     İnsanı sıkıntıdan boğan bir dersin sonunda Enis beni sınıfın kapısı önünde bekliyordu. Yavaş yavaş kantine indik. Kendine hamburger ayran, bana çubuk kraker meyve suyu aldı. Tüm kantin doluydu bir masa dışında. Tam ortada duran masaya kapılmasın diye hızlıca ilerleyip, oturduk. Meyve suyumu ve krakeri açtım. Enis hamburgeri yarılamıştı. Hem yiyordu hem konuşuyordu. Konuşasım olmadığının farkındaydı. Yemeği bitince '' Elimi ağzımı yıkayıp geliyorum.'' dedi ve hızlı bir şekilde kantinden ayrıldı. Meyve suyumdan bir yudum aldım. Kantin kapısına arkam dönük oturuyordum bu yüzden içeri girenleri göremiyordum. Duyduğum sesle irkildim. '' Gezegenimiz yediklerine doymuyor.'' Kantinde derin bir sessizlik oldu ve sandalyemi Bora'yı görebileceğim kadar çevirdim. Elimde ki çubuk krakeri yiyordum. ''Ne istiyorsun?'' dedim. Kimse konuşmuyordu. ''Dediğini yapacağım.'' dedi. Islık çaldığında anlamıştım ne demek istediğini. Islığı duyanın eli cebine gitti. Ellerine aldıkları mini balonların içinde ne olduğunu merak ediyordum. Merakım fazla sürmedi. Gelen ikinci ıslıkla herkes elindeki bolanları bana nişan alıp ateşledi. 

     Gözlerimi kapattığımın bile farkında değildim. Enis'in sesiyle açmaya çalıştım fakat fazla ağırdılar. Ellerimle sildim ve gördüğüm manzaraya inanamıyordum. Her yer çok renkliydi. Üstüm başım boya olmuştu. Saçlarımın ucundan yeşil renk sular damlıyordu. Ellerimden ise mavi pembe karışımı. Kim bilir yüzüm ne haldeydi. Enis uğradığım şokun farkında olmalıydı ki kolumdan çekti ve ilk lavoboya soktu beni. ''Sana kıyafet bulmaya gidiyorum. Burdan bir yere ayrılma.'' dedi ve koşarak tuvalet kapısını araladı. Enis'i beklerken ellerimi yüzümü yıkadım. Yapacak birşeyim yoktu. Bu saçla dolaşamazdım. Saçlarımı da buz gibi sula yıkamak zorunda kaldım. Enis elinde etiketleri kopartılmamış kıyafetlerle döndüğünde titriyordum. ''Ççok teşşekkkür-'' lafımı bitirmeme izin vermeyerek. '' Sonra konuşuruz, şimdi gir şu tuvaletlerden birine temizlen. Daha fazla kızlar tuvaletinde durursam yanlış anlaşılacak.'' dedi. Bende kafamı salladım ve Enisin getirdiği pantolon ve kazağı üstüme geçirdim. Kazak babamın kazakları kadar boldu. Ama pantolon tam olmuştu. Nasıl teşekkür edeceğimi düşünürken çıktım tuvaletten. Enis hemen kapının önündeydi. ''İyi misin?'' diye sordu. ''Sen olmasan olmayacaktım. Nasıl teşekkür edeceğim sana ben?'' dedim. Gülümsedi '' Etmiş oldun. Gerisini boşver.'' diyince rahatladım. ''Artık neler olduğunu anlatacak mısın?'' dedi. ''Aramız okulda ki ilk günümden beri iyi değil. Bugün kustum ya aslında Bora'nın üstüne kustum. O da kendince intikam aldı.'' diye yanıtladım titreyerek. ''Bunun hesabı sorulmalı.'' dedi. ''Enis benim için yaptıklarına minnettarım ama bu benim sorunum başa çıkabilirim.'' dedim. Ağzını açacaktı ki ''Aması falan yok. Derse geç kalacağız sınıflarımıza çıkalım.'' dedim. Beni sınıfa bırakana kadar konuşmadı. ''Kendine dikkat et.'' dedi ve sınıftan içeri girip yerime oturdum.

     

YENİ DÜNYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin