3

11 3 0
                                    

Ben bir şey düşündüm. Portre içinde göz çok önemliymiş. Bunu ona söyledim, o bana yanıt verdi. "Aynen, ben de öyle düşündüm çünkü "gözleri sanki gezegen gibi." Onun ağabeyi söyledi. Biliyor musun?"
"Bilmiyordum."
"Onun ağabeyi gökbilimciydi ve onun sözlerinin kitabı var, antoloji gibi kitap. İstersen oku."
"Tamam okuyayım."
"Biraz dinlenelim mi?"
"Tamam, şurada oturan yer var." "Olur, o kitap hakkında oturarak biraz daha anlat bana."
"Tamam."
Biz oturduk. Şöyle konuştuk.
"Öyle kitap hiç duymadım nereden öğrendin?"
"Ben onun resimden daha onun ağabeyini merak ediyorum. O yüzden gökbilimcinin kitapları çok okudum."
"O zaman ressam hakkında değil, gökbilimci hakkında araştırıyor muydun?"
"Evet, bir kitapta onun erkek kardeşi ressam olduğunu öğrendim ve biz aynı ders alıyoruz. Ve kütüphanede ders çalışırken sen bana gelip bir kitap aldın."
"A öyle miydi, o zaman sen ressamdan daha gökbilimciyi merak ediyorsun."
"Evet."
Biz kalkıp sonraki resim odasına girdik.

İkinci kralın zamanında çizdiği resimler sergileniyordu. Bu zaman çok asistanlar olduğu için onlarla çok resim çizdilmiş. Ve kralın son portresi çok güzeldi. Portre çizmeyi çok başarılı bir ressam sanırım. Çizilen insanın her şeyi anlatıyor. Sözlerden daha iyi anlatıyor. Sadece bir resim ama onun çizdiği portre çok sayfa olan kitaplardan daha fazla şey anlatıyor. Ama bir zaman itibaren artık ressam resim çizmiyormuş. Asistanlara çizdirmiş.
Belki son iki resim çiziyordu.
Biz son olarak çizdiği resme baktık. Güzel resim ama kralların portresi kadar güzel değildi.
Bir manzara resmiydi. Sonra sanat galerisindeki dükkana gittik. Orada post kart ve kalem aldık. Bir şey yemek için yakındaki kafeye gidip orada ekmek yiyerek ben kahve içtim. O da çay içti. Şöyle konuştuk.
Ben önce dedim.
"Son resim daha bitirmemiş." "Neden?"
"Onun resimlere bakınca belli." "Hmm öyle hissetmedim."
"Bana göre başka insan çizmiş." "Neden?"
"Kralın portrelerinden farklı çizgi, neden son olarak manzara çizdiğini anlamadım. Ve hocamla son resim hakkında konuştuk. Bazı profesörler de benim gibi söylüyormuş."
"Hmm anladım, ama benim için o kadar ilginç duymadım. Güzel bir resim sandım. Veya bitirememiş son resim."
Ben şöyle dedim.
"Bitirebildi çünkü bitirdikten sonra iki şiir yazmış."
"Öyleyse neden son olarak kendi için resim çizdi?"
"Hmm bilmiyorum ama gökbilimci yıldız falı tarafından ressamın öleceğini biliyordu. Sonra ressam son olarak istediği resim çizmiş bence."
"Olabilir, neden bir manzara çizdi? Sen ne dersin?"
"Eğer ben ressam isem kendimi yada gökbilimciyi son olarak çizdirdim."
"Aynen ve onlar solak kişiydi, sanki bizim gibiyiz."
"Sen de solak mısın?"
"Evet ve bir şey söyleyebilir miyim?"
"Tabii ki."
"Ama şaşırma."
"Tamam."
"Bizim aldığımız dersin hocası benim babam."
Ben şaşırıp öksürdüm.
"Ciddi mi? Şoka girdim."
"Seninle sanat galerisine gitmemi dedim."
Yine öksürdüm.
"Öyle mi? Niye?"
"Sen çalışkan bir öğrencisin dedi." "O zaman çalışkan bir öğrenci olduğuma devam etmeliyim." "Haha, aynen devam etmelisin." "Tamam. Yavaş yavaş gidelim." "Olur gidelim."
Böylelikle pazar günü geçti.

Pazartesi günü oldu. Kalkınca başım ağrıyor ve ateşim vardı. Ama ders çalışmam lazım çünkü yarın sınav var. Kütüphaneye gidecektim fakat gidemedim. Evde ders çalıştım ama daha kötü olduğum için artık ders çalışamadım. Eğer bu kadar başım ağrıyıp ateşim olursa yarın sınava gidemeyebilirim. Her neyse şimdi uyuyorum. Umarım hemen geçer. Akşam, kalktım ama hiçbir şeyi yiyemedim. Daha kötü olmuşum. Bir bardak su içip yine uyudum. Yarın sınava gidemeyeceğim herhalde.

Salı günü oldu, daha ateşim var ve başım da daha ağrıyor. Sınava gitmekten vazgeçtim. Hocama mesaj gönderdim. Beş dakika sonra yanıt geldi.
"Merhaba, anladım. Her neyse geçmiş olsun. O zaman senin için bir rapor vereyim. Ressam hakkında yazıp bir hafta sonra bana gönder."
Yanıt verip uyudum. Yine ilginç rüya gördüm.
Yine tam hatırlayamadım.
Akşam uyanınca artık geçmişti, iyi oldum. Çok açtım ve bol bol yemek yedim.



Dördüncü ilginç rüya
Ne yapıp edip bir şey korumak için bir şey yapmak gerekiyor. İki şiir iyice okuyup anlamak gerekiyor. Uzaydaki gezegen aynı kadar bu şiir içinde çok anlam var.
Bu şiir sanki bu uzay gibi karmaşık ama güzellik karmaşık sayının içinde var. Yine de güzellik ve atını yelesinden tutmak teraziyle vuramaz. Eğer karmaşık sayının içinden bir şey çıkabilirsem ben bembeyaz atın yelesini istiyorum. Önümde olduğu iki şiir okuyarak bir şey yapmaya karar verdim.
Ben ressam değilim ama ben bir resim çizmek gerekiyor. Onun iki şiir yazdığı gibi ben de bir resim çizerim. Resim çizmek ilk defa değil, çocukken bol bol resim çizerdim, erkek kardeşimle.
Galiba onun çizdiği resim sanılacak çünkü ressam solak kişi ve ben de sokak kişiyim. Sol elimde kalem var, önümde bembeyaz kâğıt var. Sanki karmaşık sayı gibi güzel resim çizebilirsem ben eksiksiz bir şair olabilirdim. Ama ben şair de değilim, ressam de değilim. Yine de ben eksiksiz gökbilimciyim. Danati Kuyruklu Yaldız ve bembeyaz atın yelesi kefenin üstünde var.


Çarşamba günü üniversiteye yakındaki kafeye gidip rapor bitirmeye çalışıyorum. Paza günü sanat müzesinden çıkıp yürürken onun eli tuttum. O şaşırmış ama o da benim elim tuttu ve hiç bırakmadı. Onun eli tutuğumdan dolayı soğuk almışım. Neyse, pazar günü güzel geçti. Şimdi kahve içerek rapor yapıyorum.
Neden son resim ilginç hissettiğimi anlamadım. Ve bir şeyi merak ediyorum. Dedemin dedesi gökbilimciymiş. Babama göre çok zeki gökbilimciymiş. Babama daha önce mesaj atmıştım ve şimdi babamdan mesaj geldi.
"İstersen dedenin eve gidebilirsin, benden söyleyeyim. Sınav bitince tatil olacakmış, değil mi?"
Ben yanıt verdim.
"Evet, tatil olacak. Gitmek istiyorum."
Hemen yanıt geldi.
"Tamam, hiç çekinme, dede seni bekliyormuş herhalde. Uzun zaman gitmedin."
Ben bir plan düşündüm.
"Arkadaşımla gidebilir miyim?"
"Olur, dedenin telefon numarası gönderirim. Siz konuşabilirsiniz." "Tamam, teşekkürler."
"Rica ederim."
Sonra babamdan dedemin telefon numarası geldi. Beraber gitmek için ona mesaj gönderdim.
"Merhaba, tatil ne yapacaksın? Benim dedemin dedesi gökbilimciymiş, onun hakkında orada bir şey öğrenebilirsin bence. İstersen beraber gidelim mi?"

Kafeden eve döndüm. Yoruldum ve açtım. Yemek hazırlayıp yedim. Her zaman aynı yemek gibi. Ben tek başına yaşıyorum. Üniversiteye gitmek için yakındaki bir yerde yaşıyorum. Keşke onunla beraber yaşayabilsek...Ne düşünüyorum, ama onun eli küçük ve yumuşaktı, daha hatırlıyorum. Neyse ben rapor bitirmem lazım. Uyumadan önce biraz rapor yaptığımda, bir şey akılıma geldi. Dedemin adı ve gökbilimcinin adı aynıydı. Dedemin adındaki bir eski harf var, şimdilik ad olarak kullanılmaz. Dedemin dedesi ve gökbilimci aynı insansa, dedemin babası oğluna gökbilimcinin adı vermiş herhalde. Ve öyleyse benim babam da dedemin adı bana verdi. Ama sadece harf farklı. Bu varsayım doğru olabilir. Neden şimdiye kadar dikkat etmedim. Hemen babama mesaj gönderip sordum ve yanıt geldi.

"Hmm öyle şey duydum ama artık dedenin evine gideceksin. Ona sorabilirsin."
"Anladım. Tamam o zaman." "Dede sizi bekliyormuş, arkadaşla mı gideceksin?"
"Arkadaşımdan daha yanıt gelmedi."
"Tamam. Sınavlar geçebildin mi?" "Evet ama soğuk aldığımdan dolayı bir sınava gidemedim ve o yüzden şimdi rapor yapıyorum."
"Tamam o zaman iyi çalışmalar." Kafeye yakındaki beğendiğim kitapçı var. Kafeden çıktıktan sonra oraya gidip gökbilimcinin kitabı aldım. Onu okudum. Uykum geldi, yatağa gidip uyudum. Sabah ondan yanıt geldi.
"Güzel plan, beraber gideriz."
Bir hafta sonra biz dedemin evine beraber gittim.

SAKLI PORTRELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin