"Ninenin anlattığı iki taş mı?" "Evet deden de söylüyordu."
"Evet ama efsane gibiymiş." "Birkaç kitapta yazıldı. İki taş gezegenin parçası ve göktaşı olarak dünyaya düşmüş ve yeşil taş cazibe kuvveti var, mavi taş da çarpma kuvveti var."
"Evet ninen de öyle söyledi. Ama neden bu kadar krallar iki taşı istedi?"
"Çok güçlü iki taş, iki taş olursa araba kullanmak gibi uzay kullanabilir."
"Neden acaba?"
"Cazibe kuvveti ve çarpma kuvveti basit güç ama onlar tarafından bu dünya oluşturur."
"Tamam yeter fizik hiç anlamıyorum. Neyse iki taş şimdi nerede?"
"Neden ben biliyorum?"
"Kitap okumuşsun."
"Eğer kitaptan anlayabilirse artık kimse alırdı."
"Haha aynen."
"Neyse gökbilimci ve ressam bu taş gizlemek istemiş ve onun için gökbilimci bir plan kurmuş. Bence şöyle plan, anlatayım."
"Lütfen.""Eskiden resim çizerken taş kullanıyordu. Taş kırıp yağla karıştırıp boya olarak kullanıyordu. Kral gökbilimciye yıldız falına baktırıp iki taşın yeri bell etmeye çalıştı ve gökbilimci iki taşın yeri öğrendi. Ama gökbilimci hiç krala söylemedi. Sonra gökbilimci tek başına iki taş almaya gitti. İki taş alıp ressama verdi ve ressama iki taş gizlemek için resim çizdirdi. İki taş kullanıp çizdiği resim gerçek ressamın son resmi. Bunu düşündüğüm varsayımı."
"Oha şoka girdim. Sence iki taş resim oldu."
"Evet bence. Daha iki taş bulmaya devam ediyorlarmış. O yüzden biz onlardan daha önce bulmak zorudayız."
"Ama biz sadece öğrenciyiz."
"Evet ama dedenin dedesi gökbilimci ve sende mektup var. Bizde iki şiir var. Onlardan daha iyiyiz."
"Sen önce son resim iki tane var, dedin. Neden öyle olabilir? İki tane çizmeye gerek yok bence."
"İki taş iki güç tarafından karıştırmamış. Cazibe kuvveti ve çarpma kuvveti."
"Anladım, sen gelmeden önce mektup okuyarak bekliyordum ve birkaç şey dikkat ettim."
"E, mektuplar getirdin mi?"
"Evet."
"Evde oku, eğer düşdüysen..." "Tamam artık evde okuyayım." "Neyse anlatsana.""Mektupta şiir hakkında yazıldı. İki şiir iki tane değilmiş, ikili olarak okuyunca anlayamaz. Mektuptan bir şey düşündüm. Dizenin arasında öbür şiirin cümlesini sokarak okuyunca bir tane oldu ve baş harfları okuyunca, M,D,Ö,R,T,İ,K,İ... oldu."
"A, bunlar takımyıldız."
"Evet ve mektuba göre bu takımyıldızı izlemeliyiz."
"Hmm ama neden? Takımyıldız izlersek bile hiçbir şey belli olmayacak bence."
"Aynen ve bizde teleskop yok." Biliyor musun? Sarayda rasathane var, gökbilimci orada çalışıyordu. Onun kullandığı teleskop var." "Bilmiyordum, ama ben önce saraya gittim ama rasathane yokmuş."
"Var ama kapatıyor ve oranın anahtarı daha bulamadı." "Anladım."
"Ben yine bir varsayım düşündüm."
"Tamam anlat.""Rasathaneye iki son resim gizlemiş. Gökbilimci öldükten sonra kimse oraya girmemiş. Oraya gizleyince kimse bulamaz bence."
"Anladım, aynen öyle sen gerçekten zekisin sanki gökbilimci gibi."
"Dalga geçme."
"Ciddi söyledim, neyse orada iki resim olabilir ama öyleyse artık bizim bulmamıza gerek yok." "Aynen ama bir gün kimse anahtar bulup girince iki resim bulabilir, sonra iki resimden yine iki taş oluşursa..."
"Anladım, bir şey söylerim ben anahtarın yeri biliyormuşum herhalde"
"Neden? Mektuptan öğrendin mi?" "Mektuba göre sanat galerisinde sergilenen son resim içinde varmış, mektup içinde bir anahtar hakkında yazıldı. Herhalde oranın anahtarı ve öyleyse biz resim açmamız lazım."
"Anladım, o zaman babama söyleyip açtıracağım."
"E, olur mu?"
"Evet bu gece söyleyeceğim." "Tamam."
"Yarın babam iş yokmuş, yarın gidelim."
"Olur ama izin verecekler mi? Bence zor."
"Merak etme. Neyse yavaş yavaş gidelim."
"Tamam o zaman yarın görüşürüz."
"Yarın görüşürüz."Kafeden eve döndüm. Uyumadan önce yatakta yine mektuplar ve iki şiir okudum. Biz ressam iki şiir yazdığını düşünüyorduk. Ama ikisi de gökbilimciye ait şey. Çünkü iki şiirden takımyıldızının sayısı bulduk. Ve şimdi sanat galerisinde sergilenen son resim de gökbilimci çizmiş. Hiç ressamın şeyi bulmuyormuşuz. Ama kimse dikkat etmiyorlar. Dedemin dedesi gökbilimciydi ve onun ninesinin evinde portre var, öbür şiir bulduk.
Sonraki gün, sanat galerisine geldim. Bir odaya son resim tanıyorlarmış. Ona telefon ettim. "Merhaba sanat müzesindeyim neredesiniz?"
"Babam ve memurla odadayız. Ben seni almaya giderim."
"Teşekkür ederim, son resimin yerindeydim."
"Tamam bekle."
"Bekliyorum."
Birkaç dakika o bana geldi ve beni odaya getirdi. Orada son resim var ve artık resim açılmıştı. Öğretmene ve memura selam söyledi.
"Resim içinde ne var?"
Onlar bana sordu."Anahtar var herhalde."
Diye yanıt verdim.
"Nerenin anahtarı?"
"Sarayın rasathanesi anahtarı." Onlar şaşırmışlar. Sonra onlarla anahtar bulmaya başladık. Bir saat sürdü ama daha bulamadık. "Neden bulamadım, bir şey yanlış anlıyormuşum."
Beş dakika kadar düşündüm. Onlar artık bulmaktan vazgeçiyorlarmış. Ben onlara sordum.
"Bu sanat galerisi ne zaman yapıldı?"
Bir memur yanıt verdi.
"Sarayla aynı kadar eski."
"Hmm yakında rasathane var mıydı?"
"Evet vardı, küçük rasathaneymiş." "Oranın anahtar var mı?"
"Evet ardiyede var herhalde." "Almaya gidebilir misiniz?"
"Olur gideyim."
"Teşekkür ederim."
Ben herkese söyledim.
"Kusura bakmayın. Resim açmaya gerek yoktu."
"Neden?"
"Ben yanlış anlıyordum."
"O zaman anahtar nerede var?" "Küçük rasathane bozdu değil mi?" "Evet, bir insan yanmış."
"Orada son resim çiziyormuş ve gökbilimci sonra yanmış herhalde."
Memur anahtar getirdi.
"Bu oranın anahtarı."
"Bu anahtarla sarayın rasathanesine girebiliriz. Aynı anahtar."
Memur söyledi.
"Saray dünya mirası, o yüzden rasathaneye hiç giremediler çünkü bozamaz. Sadece bir öğrenci değilmişsin."
"Dedemin dedesi gökbilimci." "Öyle miydi?"
Hocam bana bakarak dedi ve çok şaşırıyormuş. O söyledi.
"Her neyse artık geç oldu. Yarın saraya gidelim."
"Tamam o zaman resim döneriz." "Çok teşekkür ederiz."
"Rica ederiz."
Hocama anahtar verip eve döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI PORTRELER
General FictionBu hikaye üniversitenin iki öğrencisi orta karakter. Bir öğrenci derste öğrendiği bir ressamı merak etmeye başladı. Kütüphanede ahu gibi bir kadınla tanıştı. Ondan sonra onların izinden çok şey belli olur. (10 bölüm var)