Tanrı Kral.

25 6 2
                                    

Atalarının ruhu ızdırap içindeydi, Babası kral Siir ve onun babası yüce kral Urta acılar içinde kıvranıp, düştükleri cehennem çukurundan çıkmak için uğraşıyordu, dayanamayıp çukura uzandı ve daha önce kapılmadığı bir korkuya kapıldı, atalarının gözlerinden ve ağzından ateş çıkıyor adeta için için yanıyorlardı. Haberi vermek için içeri giren Ester kralı uykusunda derin bir acı çekerken görünce önce bir tereddüte düştü, haber önemliydi ve gelen elçi krala derhal bildirilmesi gerektiğini söylemişti. Ürkek bir dokunuşla krala dokundu ve kralım diye seslendi, bir saniye sonra boğazında bir hançer vardı. Kralım, benim Ester, bir elçi geldi kralım Eridu'dan ,size bir haber getirmiş, önemliymiş. Herşeyin rüya olduğunu anlayan Turug, hançeri indirdi ve yataktan kalktı. Ester hafifçe öne eğilerek mesajı iki eliyle başının üstüne kaldırdı. Turug mesajı aldı üzerindeki Dağ keçisi, kraliyet ailesinin sembolüydü, oğlumdan mı? Diye sordu. Evet kıralım, diye cevapladı Ester. Mesajı okudu. Konseyi çağır! Efendim henüz gün doğmadı. Onlara kıralın buyruğu olduğunu söyle, En iyi beş adamını yanına al, uzun bir yolculuk için hazır olun ve Ester! Bu adamlar senin kadar sadık olsunlar, geride brakacakları kimse'de olmasın. Başüstüne dedi Ester, Kıralı selamladı ve dışarı çıktı. Sarayın terasına çıktığında, Kıralın gözleri yaşarmıştı, bir oğul kaybetmek ona ağır geliyordu, atalarının yaptığı hatalar yüzünden bugün, krallık düşmek üzereydi. Doğudan esen serin rüzgar, yaklaşmakta olan kışın habercisiydi, gün doğana kadar gözlerini ordan ayırmadı, güneş doğunca odasına girdi ve zili çaldı. Odaya hizmetciler doluştu, baş hizmetçi ipek bir elbise getirmişti ama o zırhını kuşanmak istediğini söyledi, Zırh getirildi ve gerekli özenle krala giydirildi, Ve büyük büyük atalarından kalan neredeyse bin yıllık bir kılıç olan Dağ, kendisine takdim edildi. Konsey gün doğumunda kralın salonunda toplanmıştı. Kraliyet muhafızları komutanı Baha, Vezir Muta, Doğu diyarı Lordunun küçük oğlu Arte, Kral danışmanı Leni ve sadık yaver Este.
Size alanda karşılarına çıkalım demiştim, ozaman bu masada 3 kişi daha fazlaydık. Kral bu sözleri öfkeyle söylemişti, acımasızca masadakilere bakıyordu. Sayıca az adamımız vardı efendim, hala öyle bu bize bir avantaj sağlamazken neden güvenli surların ardında savunma yapmak varken göğüs göğüse bir çarpışmaya girelim? Baha bu sözleri söylerken kendinden emin konuşmuştu. Bi sorun mu var majesteleri dedi Arte. Gelen parşömeni masaya attı kral, oğlum, mektubunda,bu mektup bize ulaşınca şehrin artık bizim mülkümüz olamayacağını yazmış, muhtemelen o ve adamları son savunmaya hazırlanırken yazmıştır, söylermisin Arte Doğu,krallığa nezaman sadık olup asker göndermeyi düşünüyor? Lord babam emrinizdedir efendim buna kanıt olarak oğlunu sizin şehrinize gönderdi. Evet haklı olabilirsin, ya da belki de küçük oğlunu bize gönderdi ve düşmanla iş birliği yaptı, ne de olsa daha iki oğlu daha var. Bu sözler danışman tarafından düşünceli bir şekilde sadece kralın gözlerine bakarak söylenmişti. Bu ne cüret diye ayağa fırladı Arte. Oturun diye bağırdı Kral, devam etti danışman. Efendim doğu prensliğine güvenemeyiz size söylemiştim, lord Karde sadakatin değişebilir olduğunu yıllar önce bu salondaki bir toplantıda kendisi söylemişti, burda duran oğlu öyle bir adam için hiçbirşey ifade etmez, Ay şehir düştüyse bizi koruyacak kale kalmadı demektir, 3 aydır doğudan gelecek takviyeleri bekliyoruz ama sadece bahaneler geliyor, oğlunuz Tubar olağanüstü bir direniş gösterdi ama bu bile yetersiz, mektupta 200 bin kişilik bir ordudan söz ediliyor, bizim istihbarat servisimiz bize sayıyı en fazla 50 bin olarak söylemişti. Şehirde silahlı 10 bin adam var 200 bin kişiye karşı hiç şansımız yok! Arte bu hakaretlere daha fazla tahammül edemem diyerek elini masaya Vurdu. Kralın masasına mı vurdun diyerek kılıcını boğazına dayadı Este. Dur dedi Kral, zaten babası bunu yapmamızı bekliyor, Leni haklı. Zaten doğudan bir destek gelse bile düşmana karşı bir şansımız yok, zamanında taht kavgaları yaşanmasın diye ülkenin doğusunu kardeşime vermiştim ama görüyorum ki atalarının tahtına saygısı kalmamış, yaptığı anlaşma ne olursa olsun biz düşersek o da düşer, malesef bunu göremeyecek kadar aptal. Şimdi git sevgili yeğenim bileğinden büyükbabasının bilekliğini çıkardı ve uzattı, bunu babana ver ve ona, atalarımızın azabının bizi beklediğini söyle. Arte şaşkın bir ifadeyle söyleneni yaptı ve salondan çıktı. Nekadar diye sordu Leni! Nekadar erzağımız var şehir kuşatmaya nekadar dayanabilir? Silolarımız yarıdan fazla dolu efendim, şehrin içinden geçen Ulu nehir ve kuyular sayesinde su sorunumuz olmayacak ama şehirde 300 bin kadın çocuk ve yaşlı var hepsini doyurmak zor olsa da 6 ay yetecek kadar erzağımız var. bizi bahara yetiştirir dedi Este, zaten eğer Kaze'nin biraz aklı varsa kış gelirken bir kuşatma başlatmaz. Umarım öyle olur dedi Kral. Muhafız komutanına dönerek, ordugahta nekadar yemek var? Diye sordu. Askerleriniz size sadık Kralım, aç ve susuz bile savaşırız, ama sorunuza cevap olarak depolarımızda yaklaşık 6 aylık erzak mevcut. İyi! Dedi Kral surdaki askerleri bugün beraber teftiş edelim. Hafifçe başını eğdi komutan. Toplantı bitmiştir! Tam o sırada büyük salonun kapıları açıldı içeri iki keşiş girdi, arkalarında şehrin baş rahibi ve onun arkasında iki keşiş daha. Kralın önüne geçip onu selamladılar. Galiba bir toplantı varmış, ben neden Çağırılmadım merak ediyorum, sorgulayan gözlerle salondakilere bakıyordu Barlo. Dualarınızın çok da işe yaramadığını için olmalı dedi Leni. Tanrılar günahkarlara yardım etmezler dedi barlo, ozaman o günahlarından arın! yüce rahip dedi Leni ve kraldan izin alarak salondan Ayrıldı, diğerleri de ayrıldı, sadece Este kaldı kralın yanında. Seni buraya getiren nedir? Diye sordu Urta, ona bir bardak şarap uzatarak. Dün gece istişareye yattım kralım ve tanrılardan bana geleceğimizi göstermelerini arzuladım, ve onlar da benim bu aciz isteğimi kabul ettiler kralım, içinde ölü bir Dağ keçisi olan bir beşik gördüm, ölü insan bedenlerinden oluşan bir yığının üstünde duruyordu. Baş ucunda, pençeleri arasında ölü bir yılanla bir kartal duruyordu. Sonra bir aslan gördüm efendim. Bunun anlamı ne? Dedi Urta, diğerlerini bilmiyorum ama Aslan, Erkek aslan, bir tanrının geleceğine işarettir kralım, Tanrılar gitti, Barlo, binlerce Yıl oldu 2500 yıl önce gittiler, Tabi eğer var oldularsa diye fısıldadı şarabını kafasına dikerken. Ölü dağ keçisi oğlum olmalı bu gece bir ulak geldi Ay şehir düşmüş, Kartal ve yılanın da ne olduğunu zaten biliyorsun. Felaket olduğunu biliyordum dedi Rahip, hızlı adımlarla salondan dışarı fırladı. Este, isteğimi yaptınmı? Adamlar sarayın önünde emrinizi bekliyor efendim. Tahta doğru yürüdü üzerine duran bir kutuyu aldı ve onu Este ye uzattı, Atlarınızı güneye sürün, dağları aşıp, cehennem çölüne gidin, güney rotasından şaşmayın, sönük yıldıza, yüzünüz herzaman dönük olsun, bu sırrı çözmek benim 30 yılımı aldı umarım yanılmıyorumdur, eğer öyleyse sizi ölüme gönderiyorum demektir. Sizin için seve seve efendim. Ama kutuyu kime teslim edeceğiz? Nanna'ya! Ama efendim... Bu bir emirdir Este! Este sustu. Yolunuz tehlikelerle dolu, mecbur kalmadıkça meraklı gözlerden uzak kalın. Bu size son emrim! Baş üstüne dedi Este başıyla Kralı selamladı. Arkasını dönüp çıkarken, uğurlar ola eski dostum diye fısıldadı Urta, onu bir daha göremeyeceğini biliyordu. Bir bardak şarap daha içti ve masaya dayanıp kenarına kustu, diz çöktü ve ağlamaya başladı. O an onu biri görse, yıkılmış bir kralı gören herkesten daha çok soğurdu hayattan, şöyle derdi kendine "Bir Kralı böyle düşüren bir hayat biz insanlara ne yapmaz". Doğruldu kral sandalye ye çöktü boşalmış midesine bir bardak şarap daha koydu, sıradaki sınavın bütün günün en zor sınavı olacaktı.

Düzen Ve Kılıç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin