Başlamadan söylemek istiyorum ki lütfen oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın güzellerim.
<<<<<<<<< >>>>>>>>>
HANDE'DEN
27 Mayıs 1998
Kirli camdan sızan kavurucu güneşin son ışıkları batmadan önce son kıyağını geçiyordu. Gözlerimi kör edercesine kamaştıryor ter bezlerimden abartılı bir şekilde sıvı salımı yapmasına neden oluyordu. Omuzlarıma kadar dökülen koyu kahve saçlarımı kafamın tepesinde toplayarak dağınık bir topuz yaptım. Ensemin rahatladığını daha şimdiden hissediyordum, sanki tenimdeki gözenekler birdenbire açılıp derin bir oh çekmişlerdi.
Otobüsün sert koltuğunda geriye yaslanarak kirli camın ardında hızla kayan ağaçları kayaları seyrediyordum. Son birkaç gün içinde yaşadığım her şey hayatın ufak bir şakası gibi geliyordu, sanki arka koltuktan birisi şu anda kafasını bana uzatacak ve güldük eğlendik yeter artık hadi eve diyecekti. Evden ayrılmak bana her zaman çok kolay gibi gözükürdü, evin benim nazarımda cehennemden farksız olmadığını düşünüp dururken ayrılmanında cehennemden koşarak uzaklaşmak gibi olduğunu farz ederdim.
Üniversite okumak için evden ayrıldığım zamanın ilk gecesi yine her şey şaka gibi gelmişti. Odamdaki, sınıfımdaki birinci sınıf insanların tamamı ağlamaktan bitap düşüyorlarken benim duygularım karmakarışıktı. Evi, odamı, mahalleyi, bakkala çıkan sokağı ya da tamamen köyü hiç özlemiyor sadece annemin dizimin dibindeki yokluğunun hasreti beni boğuyordu. Başlarda geceleri kafamı yastığa koyduğum her an ertesi gün köye dönecekmişim gibi yatardım: hazırlıklı ve tedirgin. Fakat sonra kendi içimde bunu sindirdim, oradan uzaklaşmış olmanın derin bir nefesini aylar sonra ciğerlerime çektim.
Şimdi de aynı duyguları yaşıyordum fakat bu sefer olayın tadı bambaşkaydı. Evden ayrılmıştım evet ama tamamı bana ait olan bir özgürlüğü de yanımda götürüyordum. Özgürlük benim için ulaşılmaz, dokunulmaz hatta düşünülemeyecek kadar hayal ürünüydü. Bazen onu bana bahşedecek tek şeyin ölüm olduğuna dahi inanırdım. Fakat şimdi başımın üzerinde dönen altın bir top gibi bana aitti ve ben özgürlüğün ikinci gününü bizzat yaşıyordum. Bu oldukça olağan üstü bir zevkti.
Yediğim tokatın kanla birlikte ardında kahverengi bir leke gibi bıraktığı yara izi dudağımın kenarından yavaşça kıvırılıyorken kendi kendime gülümsedim. Saatlerden beridir ilk kez gülümsüyordum çünkü şuan bugün belki de hayatımın geri kalanını değiştirecek bir dönüm noktasıydı. Eğer öyle değilse bile bugün ileride bir dönüm noktası yaratabilecek bir cesarette bulunuyordum. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya direnerek özgür ve göç yapmak zorunda kalan bir kuşu gibi evden uzaklaşıyordum.
Evden uzaklaşma fikrinin umduğumdan daha da kötü olmayacağı fikri zihnime aşınıyor çalışma isteğimi körüklüyordu. Güç bela da olsa bu işin sonunda kendi paramı kazanarak insanlara olan muhtaçlığımı yitirerek annemi de zulümden kurtaracaktım. Gittiğim yol ve bildiğim doğru ikimizin de alev almaya yüz tutmuş kıvılcımıydı. Otobüsün hafif sallantılı yolculuğu uykusuz gözlerime davetkar davranıyordu ve bende buna engel olmak istemiyordum. Başımı solumdaki koltuğa gömülerek kitabına gömülmüş olan İrem'in omuzuna koydum. Odaklandığı kitabından gözünü bir saniye bile ayırmayı tenezzül dahi etmiyor kaşlarını hafifçe çatıyordu fakat dikkati sayemde çok uzun sürmeyecekti.
Soluma kıvrılan boynum beni bir müddet rahatsız etse de kapanan gözlerime engel olamıyordum. Canan Hocanın evinde geçirdiğim tek gece benim için fena halde zorlu geçmişti. Tüm geceyi iş bulup bulamayacağımın tedirginliği ve annemi belki de hiç göremeyeceğimin sıkıntısı aklımda yer etmişti. Geceyi sabaha bağlayan bir aralarda nefes dahi alamadığımı hissedecek kadar çaresizleşmiştim. Amcam ve dedeme koyduğum postanın elle tutulur bir sonucu olmalıydı ki bunu ilk başta mantıklı bir işte kendime yer bularak başlayabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Kampı - Buzdan Kaleler❄
Mystery / ThrillerBu mükemmel kapağı hazırladığı ve saatlerini bu kitaba verdiği için bizzat kendime teşekkür ederim. Belki de ömrüm boyunca yapmam gereken en önemli şeydi. -Yazar Denka ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ Buzdan kaleleri...