Ne sanıyordum gram fikrim yoktu fakat toparlandım. Her zamanki gibi. Hafta başı derse gittiğimde ve fakültede Seungcheol'le karşılaştığımda kocaman gülerek olağan Jihoon tavırlarımı sergiledim. Yani, beni görmek istedikleri gibi takılmaya devam ettim. Kimse sizin hassas ve güçsüz hallerinizle uğraşmak istemez. O ikisi aynı anlama geliyor muhtemelen ama umurumda değil. Sizi sizden başkası umursamaz. Soonyoung tutunduğum son daldı muhtemelen. Öldüm, yeniden doğdum. Bunun için yardım da almadım. Kendimden başka kimseye sahip olmadığımın bilincine iyice vardım.
"Depresyona girip durmayı kesmen lazım." İnsanlar acımazsız değillerdi. Artık olağan durumlara öyle çok takılmıyorlardı işte. Gamsız bir orospu çocuğu olup çıkmıştı hepsi. Daha bir hafta öncesinde böyle davranmaya çalışıyor ve ayak uydurmak için elimden geleni yapıyordum. Şimdi ise hiçbir şey yapasım yoktu. Omuz silktim bu yüzden ona. "Haklısın ne diyeyim." diye de ekledim. Kendimin güçlü olmaya çalışan versiyonu değil de 'e olduğu kadar' versiyonu ile takılma kararı almıştım. Bakın bu o aşırı mutlu olan histerik hallerimin başlangıcı değildi. Böyle söylemek ruh hastası gibi hissettiriyordu fakat değildi işte. Vazgeçmiştim tüm bu boklardan. Hastalıklı olan insan ilişkilerim değil, bendim. Önce kendimi toparlamam gerekiyordu. Bu bir hafta içinde de bunu başardım. Temel eylemlerimi keserek. İşiyorken açlıktan yere yığıldığımda karar verdim tümüne. Lee Jihoon, sen kendini sevmezsen bunu kim yapsındı ki? Hiç kimse. Kimsenin beni sevmesini istemediğimi, kimseye sevgi beslememe gerek olmadığının farkına vardım. Duygular toksiktir bunları kesmeliyim durumu değildi bu. Duygular gereklidir. İster istemez besleriz. Ama onları kontrol de edebiliriz.
Lanet olası Kwon Soonyoung'un ellerinde öldükten sonra kazandığım farkındalık her ne kadar inkar etmek istesem de gerekliydi. Olması gerekiyordu ve oldu. Birinin öldürücü darbeyi yapması gerekiyordu. Son nokta.
Neyse ki Seungcheol karaktersiz Soonyoung'un lafını etmedi. Onu o kadar umursamıyordu ki neden takıldıklarına bir anlam verebiliyor değildim. Midem kalkıyordu sadece. Boş veriyordum ben de. Hatta öyle ki dersten sonra kahve içmeyi öneren Seungcheol'ün teklifini bile kabul etmiştim. Arkadaş gibi davranmak artık beni zorlayan bir şey değildi. Umursamadığınızda daha kolay oluyordu. Çatışmak sadece yorar ve yıpratırdı. Bu yüzden haksız olduğunda bile gıkımı çıkarmazdım.
O gün favori kafemde oturmuş kahve içiyorken her zamanki gibi hissediyordum. Daha güçlü ya da daha güçsüz değil. Her zamanki gibi. Sadece artık 'daha' farkında.
silmek yerine bitirme kararı aldım tepeme çöken nurşah okur umarım çünkü bu kurgu bende kusma isteği yaratıyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hookup
FanfictionSona geldiğimi düşünüyorken, ben, gerçekten de Kwon Soonyoung'un ellerinde ölmüş gibi hissediyordum.