küf ve final

226 25 17
                                    

Birine karşı hislerimi yitirdiğimde, soğuduğumda, tekrar ısınamıyorum. İçimden bir şeyler yitmiş gitmiş oluyor. Ne kadar sevip değer versem de bu değiştirebileceğim bir şey değil. İşin aslı önceleri üzerdi bu durum beni fakat söz konusu Soonyoung iken ondan nefret ediyor olmama o kadar memnunum ki...

Lisede Jisoo diye bir çocuk vardı. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi fakat o da karaktersizin teki çıkmıştı. Hayal kırıklığında boğularak uzaklaşmıştım.

Soonyoung hayatıma girerken konumu belliydi. Beni şaşırtmamıştı. Hayal kırıklığı ise çabuk geçmişti. Ona biçtiğim değer kadardı. İşte, şimdi yoktu. Sonunda mezun olmuştu ve yolu buralara düşmüyordu bile. Bazenleri merak etmiyor değildim; gerçekten sebebi neydi, neden boktan bir tavır takındı ve siktir olup gitti, sorun neydi... Sonra tamamen salıyorum. Cehenneme kadar yolu olduğunu biliyorum.

Son zamanlarda Seungcheol de pek hayatımda sayılmaz. Umurumda değilse onu çekmeme de gerek yok diye düşündüğümden beri ne arıyor ne de soruyorum. Şaka gibi değil mi, ben bunu kesince o da arayıp sormamaya başladı ve bam, bitti. Arada sırada yaşadığımız 'arkadaşlık' konulu tartışmalarımızda boşuna haklı çıkmış oldu. Yine. Çünkü benim arkadaşlık tanımımla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Yani, doğru arkadaşlar bile bulamıyorken romantik ve içsel ilişkiler neyimeydi benim? Lee Jihoon, tam bir aptalsın.

İtiraf etmem gerek; bazı geceler ağlıyorum. Yatağım onu hatırlatıyor. Seungcheol'ü değil. Kanepem. Mutfağım. Kahve makinem bile. Kısa bir zamana sığdırdığımız —sığdırdığım— tüm duygular çullanıyorlar bazen öylece üzerime fakat geri püskürtebiliyorum çabucak. Başka alemlere ettiğimiz ziyaretleri özlüyorum ve ondan nefret ediyorum; kendimden ettiğim kadar nefret ediyorum. Evet benden değerlisi yok ama bu hoşlandığım anlamına da gelmiyor. En karakterli ve harika insan da sayılmam fakat elimden geleni yaptım. En iyisini yapmaya çalıştım. Onlar istemediler. Acaba diyorum, Soonyoung'a kendimi açtığımın yarısı kadar Seungcheol'e açılsaydım ne yapardı. Koşa koşa kaçardı. Bir sene bile sürmezdi arkadaşlığımız. İşte bu beni güldürüyor.

Dönemin başında kendime verdiğim söz hayatıma bodoslama giren Soonyoung'la bozulsa da, dediğim gibi, kendimi toparlıyorum. Yoluma yalnız devam ediyorum. Takılmalar olmaksızın. Herhangi bir etikete sahip ilişkiler olmaksızın. Baş ağrısı ve pişmanlıklar olmaksızın. Gayet de iyi beceriyorum bunu.

Aldığım tren bileti gömleğimin cebinde. Şehirden ayrılmama saatler kala favori kafemde bu sefer yalnızım. Filtre kahve sipariş ediyorum ve aylar önce küçük hoşlantılar beslediğim çocuk getiriyor kahvemi. Gülümsüyor sıcak bir şekilde. Karşılık veriyorum ben de fakat bundan fazlası olmuyor. Durumu içselleştirmiyor ya da bunun aksi için didinmiyorum. Eylemler üzerine olumlu veya olumsuz kafa patlatmalar yaşamıyorum. Beni de şaşırtıyor bu. İçimde tarif edemediğim bir huzur oluşuyor. Sadece yarım dönemde katettiğim yol bu. Fincanım yarıya inmişken bir farkındalık çöküyor; Soonyoung'dan ya da Seungcheol'den nefret etmiyorum. Onlara minnettarım. Yerin dibine böylece girmeseydim daha güçlü bir şekilde çıkamaz, mutlu olamazdım.

bu çalışma bende kötü bir tat bıraktı. tümüyle. fakat silme demişlerdi ve silmedim. mükemmel bir arkadaşım ben. teşekkür ederim hepinize:'

hookup Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin