I can taste it, my heart's breakin', please don't say
That you know, when you know
I can't take it, I'm inpatient, tell me babyNow I know, you should go
I know I'll fall in love with you, baby
And that's not what I wanna do
I hope you won't ever lie to me
And if you do, I know I won't be your cry babyDipper şarkının bu sözlerinde kendini daha fazla tutamadı ve iki damla gözyaşı süzüldü o parlak kahvelerinden.
Bill'e öyle yoğun duygular hissediyordu ki artık ağır geliyordu, kaldıramıyordu bu ağırlığı.
The sun's coming out but I'm feeling colder
I can't wait 'til the drought is over.Dudakları titreyerek bileklerine yasladı elindeki jileti. Titremesine sinir olarak sertçe ısırarak kanattı dudaklarını.
Yapmalıydı. Zaten kaybedecek neyi kalmıştı ki? Mabel bile terketmişti onu. Güçsüz olduğunu biliyordu ama artık olmak istemiyordu.
𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚
Derse yetişmek için koşar adımlarla sınıf kapısın önüne gitti ve derin bir nefes alarak tıklattı. Hoca içeriden 'gir' diyince kapıyı açıp içeri girdi ve geç kaldığı için özür diledi. Ders tarihti. Dipper bu dersi seviyordu ama hocası biraz garip bir kadındı. Sınıfa baktığında gözleri direkt sarışının gözleriyle buluştu. Hoca 'geç otur' diyince de yeri olan Bill'in yanına adımlamıştı ki yanında oturan başka bir çocuğu görmesiyle sıkıntıyla iç çekerek arka sıralardan birine geçti.
İlk ders olduğu için neredeyse herkes uyukluyordu. Dipper tam kitabını çıkarmıştı ki teneffüs zili çaldı. Hemen yerinden kalktı ve Bill'in yanına adımladı.
Bill yanındaki çocukla birşeyler konuşuyordu ama o kadar gerilmişti ki hiçbir kelimeyi duymuyordu.
Bugün sonunda yapacaktı. Ona aşkını itiraf edecekti ama bir türlü cesaret edemiyordu. "B-Bill?" dedi titreyerek. Bill gözlerini ona çevirerek nazikçe "Efendim Dipper?" dedi.
Bu onun okuldaki yüzüydü. Nazik, zeki ve mükemmel biri. Ama sarışın çocuğun gerçek yüzü hiç böyle değildi ve bu tarafını sadece Dipper biliyordu.
Dudaklarını ısırdı. "Biraz konuşabilir miyiz ?" Bill ayağa kalktı ve dişlerini sıktı. Birlikte koridora çıktılar. O sırada zil çalmıştı ve öğrenciler sınıflarına gittikleri için koridorda sadece ikisi vardı.
"Ne var?" dedi sertçe sarışın olan. Bu çocuktan bıkmıştı artık. Sürekli onu gördüğünde olan ve nefret ettiği o his tekrar karnında yer almaya başlamıştı çoktan. Bu yüzden onunla sürekli uğraşıyor ve zorbalık yapıyordu karşısındaki çocuğa.
"B-ben sana bir şey söylemek istiyorum"
"Ne söyleyeceksen çabuk söyle hoca girecek birazdan."
Esmer çocuğun hafifçe gözleri doldu. 'İşte geliyor' diye geçirdi içinden. "B-ben senden hoşlanıyorum" dedi. Gözlerini kaçırdı ve kızardı. Sarışın çocuğun ise kaşları çatılmıştı, hızlanan kalbine zıt olarak.
"Ne söylediğinin farkında mısın sen? Kafanı çok mu sert çarptım geçen?" dedi sırıtarak. "Evet. Ne söylediğimin farkındayım. Artık kaldıramıyorum bu duyguları. Senden de hiçbirşey beklemiyo-" sarışın çocuk kolunu sertçe çekerek erkekler tuvaletine yöneldi ve kabine çocuğu neredeyse fırlattı. Esmer olan olacakları bildiğinden gözlerini sıkıca kapamış, ona vurmasını bekliyordu. Hiçbir hareketlilik olmayınca yavaşça kahverengilerini açtı ve ona üstten bakan sarışına baktı.
Sarışın sanki transtan çıkmış gibi altındaki çocuğun yakalarını kavradı ve" Senden iğreniyorum pis homo"dedi tıslarcasına. Dipper oldukça hassas bir çocuktu. Gözleri tekrar doldu. Sarışının elleri esmerin boğazına yöneldi ve sıkmaya başladı.
Nefessiz kalan çocuk nefes alabilmek için çırpınırken kıpmırmızı olmuştu. Çıkmayan sesiyle "Ö-özür d-il-erim" diye fısıldadı. Sarışın, çocuğun boğazını bıraktı. "Tch. Uğraşmaya değmezsin. Sana dokunmaktan iğreniyorum" dedi ve arkasına dönüp sınıfa yöneldi.
Dipper ise olduğu yerde çöktü ve dizlerini kendine çekerek ağlamaya başladı. O böyle olmak istememişti. Ondan nefret eden bir insana aşık olmak istememişti.
Orada durup biraz daha ağladıktan sonra kabinden çıktı ve musluğu açarak yüzünü yıkadı. Aynada kendisine baktığında tekrar nefret etti bu bedenden. Göz altları mosmordu ve az önce ağladığı için gözleri kızarmıştı.
İşe yaramazsın. O mükemmel birisi. Neden senin gibi bir bok parçasıyla birlikte olmak istesin ki? Bu düşüncen oldukça saçma. Diye fısıldadı Tyrone. Dipper kişilik bölünmesinin olduğunun farkındaydı. Ama elinden geldikçe onu yok saymaya çalışıyordu.
İlaç kullanmak veya bir psikiyatriya gitmek istemiyordu. Genellikle kendini kötü hissettiği zaman belli ediyordu Tyrone. Birden titredi ve tuvaletten çıktı. Zil çalmıştı. Sınıfına doğru gitti ve çantasını alıp çıktı. Daha fazla okulda durmasının bir manası yoktu. Zaten dersleri dinleyemeyecekti.
Okuldan çıkıp evşne doğru yürümeye başladı. Kalbi acıyordu kahverengi saçlı çocuğun. Bir an nefesinin kesildiğini hissetti ve derin bir nefes çekti içine. Bu genelde ağlamak üzereyken olan bir şeydi. Ama şuan dışarıdayken ağlamak istemiyordu.
İnsanların ona acıyan bakışlarla bakmasından nefret ediyordu. Eve vardı ve kapıyı açıp içeri girdi. Çantasını kenara doğtu fırlattı ve direkt odasına gidip kendini yatağına attı. Ağladıktan sonra hep olduğu gibi uykusu gelmişti. Bir süre sonra kendini uykunun kollarına bıraktı huzursuzca.
𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚
Ertesi gün okula gidemeyecek kadar yorgun hissetti kendini esmer çocuk. Yanındaki komodindeki telefonunu alıp saate baktı. 10.03
Geç kalmıştı zaten. Bu yüzden bugün gitmeyecekti okula. Yataktan kalktı ve elini yüzünü yıkadı. Hiçbirşey yapası yoktu. Gerçekten bok gibi yaşıyordu. Elini kitaplığına attı ve eline gelen ilk kitabı okumaya çalıştı.
Ama sürekli aklı sarışınına gidiyor, ne kadar güzel gülümsediğini düşünüp duruyordu.
Kağıdı çevirirken kağıdın elini kesmesiyle acıyla tısladı. Gerçekten çok şanssızsın aptal. "Kes sesini!"dedi kendi kendine bağırarak. Banyoya yöneldi yara bandı almak için. İçeri girdi ve kapıyı kapattı. Telefonunu çıkardı cebinden ve en sevdiği şarkıyı açtı ve telefonu lavabonun üst tarafına bıraktı. Bu şarkıyı dinlerken aklına hep Bill geliyordu. Biricik Bill'i.
Onu düşünmek tekrar duygulanmasına sebep oldu. Canı çok yanıyordu. Birden dikkatini lavabonun kenarında duran jilet çekti. Neden hala yaşıyorsun ki? Hadi o jileti al ve bu önemsiz hayatına son ver. Telefonu tekrar eline aldı ve Bill'e
'elveda' yazdı.𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚𝔚
Bill telefonun titremesiyle sıranın altından eline aldı telefonunu. Kilidini açtı ve Dipper'dan bir mesaj geldiğini gördü. İstemsizce gerilmişti. Bugün esmer çocuk sınıfa gelmemişti. Mesajı açtı ve okudu. Hemen cevap yazdı. 'Dipper sakın ha sakın bir aptallık yapayım deme.' yazdı ve hocasından izin alıp aceleyle sınıftan çıktı. Dipper'ın evini neyse ki biliyordu. Koşarak yollardan geçti. Evine vardığında hızla kapıyı tıklattı.
Ses gelmeyince hızla kapıya tekme attı ve kapı açıldı. Sesleri dinlemeye başladı. Bir yerden müzik sesi geliyordu. Hızla oraya gitti ve bilekleri kanla kaplanmış yerde gözleri kapalı bir şekilde duran Dipperla karşılaştı. Hemen yanına çöküp nabzını kontrol etti.
Atıyordu neyse ki. Gözleri doldu sarışının. Dipper'ın yavaşça dudakları kıpırdıyordu. Kulağını dudaklarına yaklaştırdı ve Dipper'ın fısıltıyla 'seni seviyorum' dediğini duydu.
Hızla çocuğu kucağına aldı ve ağlayarak hastaneye doğru götürmeye başladı.
Selaam! Aslında devamını da yazıcaktım ama burda bırakmak istedim :)
Bye~