2.2

15K 1.2K 2.2K
                                    

"Hiçbir kuvvet beni ona bindiremez!"

Jimin küçük bir bebek gibi dudağını sarkıtmıştı ve başını onaylamaz şekilde sallıyordu. Karşısındaki Jungkook'un ona yavru köpek gibi bakışları nedeniyle pes etmesine az kalmıştı, bu yüzden binmeyeceğini Jungkook'tan çok kendisine inandırmaya çalışıyordu.

"Jimin-ssi," dedi Jungkook, başını hafifçe eğmişti ve direkt Jimin'in karanlıkta bile yıldız gibi parlayan gözlerinin içerisine bakıyordu. "Beni kıracak mısın?"

Jimin bu ses tonundan ve bakıştan sonra en yakın uçurumdan bile atlayabilirdi, o yüzden büyük bir yenilgiyle göğsüne bağladığı kollarını indirdi. Bu kadar çabuk pes etmeyi o da düşünmüyordu ama Jungkook'un erotik bir sahnenin başlangıcı gibi çıkan sesi, -her ne kadar hiç erotik film izlememiş olsa da sesini onlarınkine benzetmişti, karşısında direnmek çok zordu.

"Şey," Başını bir anlığına büyük ihtimalle sonunu getirecek alete çevirdi. "Ama kusarsam veya korkup ağlarsam filan benimle dalga geçme tamam mı?"

Jungkook'un gözleri ışıl ışıl parladı, "Biniyoruz yani?"

Jimin başını aşağı yukarı salladı. Anlaşılan o ki, bu ilişki de -ah doğru onların bir ilişkisi yoktu, çocuk gibi davranan tek kendisi değildi.

Jungkook, Jimin ona büzdüğü dudaklarıyla bakarken, dikkatini Jimin'in dolgun ve renkli dudaklarından çekti. Biraz daha bakacak olursa kendisini tutabileceğini sanmıyordu. Zaten birçok meraklı göz onları izlerken daha fazla dikkat çekici bir harekette bulunması Jimin'i kötü etkileyebilirdi. Miniğini kendisinden çok düşünüyordu.

Jungkook, boynunda asılı büyük çantasından -içinde kamerası ve gerekli eşyaları vardı, uzun bir arayışın ardından ilaç kutusu çıkardı ve gülümseyerek Jimin'e gösterdi, "Miden bulanırsa ve kendini kötü hissedersen diye yanımda mide bulantısı hapı ve ağrı kesici getirdim."

Jimin minik gözlerini kocaman açtı, "Bunları benim için mi getirdin gerçekten?"

Eğer Jungkook'un onu iteceğini düşünmese ve kalabalık bir ortamda oldukları gerçeğini göz ardı edebilseydi Jimin, Jungkook'u orada öpecekti. Ah bir de, heyecandan bayılma olasılığını düşünmeseydi.

Jungkook tavşan dişlerini göstererek güldü, "Hı-hım."

Jimin'in aşk dolu bakışları artarken Jungkook Jimin'in küçük ellerini büyük elleri arasına aldı, "Hadi gidelim çalıştırmaya başlayacaklar!"

Jimin Jungkook'un gözlerine bakarken o alete bineceğini tam anlamıyla unutmuştu. Gözlerini kısarak, -ve evet yine genetik olarak kısık olan gözleri bu hareketiyle kapanmıştı, Jungkook'a, "Şurada dönme dolap var. Ona binsek olmaz mı Jungkook-ssi?" dedi. Son kez şansını denemişti.

Jungkook, Jimin'in o bakışlarıyla ve ses tonuyla onu ikna edebileceğini bildiğinden hemen başını olumsuzca salladı, "Olmaz. Az önce dönme dolaba binelim dediğim de yükseklik fobim var demiştin."

"Bahaneydi o," dedi Jimin. "Yükseklik fobim yok. Sadece kabin en üste çıktığında öpüşen çiftleri gördüğüm için bahane uydurmuştum."

Jungkook duraksadı, "Seni kabin en yukarı çıktığında öpeceğimden mi korktun?"

Jimin az önce cesurca itirafta bulunurken kesinlikle kasdetmek istediği şey bu değildi. Hemen başını olumsuzca salladı, "Hayır! Hem neden korkayım ki? Sonuçta dolgun, parlak ve kiraz renginde dudakların var. Bir de dudağının hemen üstünde bir ben var. Çok güzel duruyor. Tamam dilini dudaklarının üstünde gezdirdiğinde de yakışıklı oluyorsun.  Böyle güzel dudaklarla beni öpmen kesinlikle problem olmazdı-"

Back room ❦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin