'Ayçiçeği' yurdunda, saat sabahın yedisiydi. Yurt sakinleri günlerine başlamışlardı. Bazıları yeni kalkmıştı, bazıları odasından çıkmaya hazırlanıyordu, bazılarıysa...
"Doksan yedi"
"Doksan sekiz"
"Doksan dokuz"
"Yüz"
Sayı sayma sesi bir anda durdu ve onun yerine nefes sesleri geldi. Daha sonra alarmı kapattı. 919 numaralı odanın sahibi okula gitmek için banyoya girmişti.
Teerayusiri Yothin yani bilinen adıyla Team, 18 yaşındaydı. Uyandı ve bir havlu alıp banyoya girdi. Bugün kulübe gitmese de odasında egzersize devam etti. Karnını ovuşturdu, uzun süre tembellik yapmış olsa da karın kasları yerindeydi. Üniversiteye girdiğinden beri, birkaç ay önce gittiği kamptan sonra kasları gerçekten de çok gelişmişti.
Uzun boylu birinci sınıf öğrencisi, yüzünü buruşturarak kravatını takıyordu. Kravat takmayacağı günü iple çekiyordu. Çünkü defalarca denemesine rağmen doğru düzgün bağlayamıyordu. Sonunda Team vazgeçti ve arabasının anahtarlarını aldı. Çıkmadan önce en yakın arkadaşına avokadolu sandviç yapmayı unutmamasını söylemeyi de es geçmedi.
Sabah saat sekizde, fakülte uykulu öğrencilerle doluydu. Team ise gidip taştan bir masaya oturdu. Ağız sulandırıcı bir sandviç kutusu onu bekliyordu.
"Hey, yemek var!" Onun isteğine göre sandviç tavuklu, tuna ve peynirliydi.
"Bu Team'inki." dedi Pharm. Oryantasyon gününde tanışmışlardı ve hemen yakın arkadaş oluvermişlerdi. Annesinin restoranı olduğu için her zaman çok lezzetli ev yemekleri yapabiliyordu.
Başka bir kutuyu gösteren Team "Bu kime?" diye sordu. Çünkü Manaow kimseyi beklemeden kendininkini çoktan yemeye başlamıştı.
"Cidden, bu kimin için?" Manaow sandviçinin son lokmasını da ağzına atıp devam etti "Ona değil mi? Hani bildiğimiz kişiye." dedi.
Team kaşlarını kaldırıp gözünü iyice açarak "Ooh" dedi.
Pharm yüzü kızararak "Ne demek "Ooh?" diye bağırdı.
"Öfkelendiğine göre, itiraf etmiş oluyorsun." Team parmağını ona doğru salladı. "Bunu alıp, eşyalarımı bırakmak için kulüpteki dolabıma gidecektim. Senin P'ye de götürür veririm." Kutuyu aldı ve çantasına koydu. Ağzı açık kalan Pharm'ı hiç umursamadı bile.
"Bekle, bekle." Pharm, Team'i tuttu ve karşısına doğru çekti. Kravatını göstererek, "Bu hâlde mi gideceksin? Kesin ceza alırsın." dedi.
Team arkadaşının kafasını ovuşturarak "Eh, sen yapsana." dedi.
Klik.
"Manaow..." deyip ona döndü Pharm "Fotoğrafımızı çektikten sonra hangi siteye yükleyeceksin?" diye sordu.
Manaow utanarak güldü. Elindeki telefonu alıp çantasına koydu.
"Öyle demesene, şuraya bak. Karşımızdaki masayı görmüyor musun? Çığlık atıyorlar. Bence onlar bir sürü fotoğrafınızı çekti bile." dedi Manaow.
Team, Manaow'un gösterdiği yere baktı. Haklıydı, bir sürü kız ıslık çalıyordu. Team omzunu silkti. En yakın arkadaşıyla çıkma dedikoduları onu rahatsız etmiyordu. Sonuçta dünya artık bu tarz ilişkiler için daha anlayışlıydı. Üniversiteye girer girmez, çoktan onları shiplemişlerdi bile. (Shiplemek: İki kişiyi çift olarak yakıştırmak.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hemp Rope - WinTeam (UWMA)
Teen FictionTayland noveli Until We Meet Again'in ikinci kitabı Hemp Rope - WinTeam çevirisidir. Yazar: LazySheep Çeviri: Feyre