Prangalara vurulmuş bedenim bir şeytanın esiriydi. Var olduğunu yeni yeni hissettiğim yüreğim cayır cayır yanıyor onun yanında olmaktan korkuyordum. Demir kapı her açıldığında ve o her içeriye girdiğinde korkuya kapılıyor, kaçmak, belki birazda savaşmak istiyordum. Acıya mahkum olmak değildi kaderim. Böyle olmamalıydı...
"İnsanlar şeytanlar için ateşle dans ediyor."
Jimin'in sert ve alaycıl tondaki sesi kollarımın arasındaki başımı kaldırmama sebep olduğunda zihnimdeki düşünceler bir sele kapılır gibi bir anda kayboldu. Gözleri önümüzde alevlenen ateşin üzerindeydi. Ne görüyordu orada? Cehennemi mi?
"Hayır. İnsanlar Tanrı için ibadet etmeli. Sizin ateşiniz sadece bir ceza."
Bileklerimdeki zincirlerin ağırlığı beni oturduğum yere biraz daha sabitlerken ve kollarımda daha şiddetli ağrılara sebep olurken Jimin'in bana doğru döndüğünü görmüştüm. Avuç içlerim acıyor, omuzlarım tenimi kavuran ateş yüzünden sarsılıyordu usul usul.
"Tanrı'ya inanmak gereksiz Yoongi. Tanrı'nın emirlerine uydun ve şimdi buradasın."
Başımı kaldırıp onun korku salan gözlerine diktim gözlerimi. Bir melek olması gerekirken Tanrı neden onu acımasız bir şeytan olarak yaratmıştı? Isırmaktan kanayan dudaklarımda dilimi gezdirdim ve konuştum sesimi güçlü tutmaya çalışarak.
"Tanrı'dan hariç birini soktum kalbime. Çektiğim acıyı hak ediyorum. Tanrı en iyisini bilir."
Onun Tanrı'ya inancı kalmamıştı. Nasıl kovulduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama Jimin gibi bir şeytanın iyilik yapması bana imkansız geliyordu. O fazla acımasızdı. Azrail bile can alırken işini severek yapmazdı. Kimi öldürdüğünü çok merak ediyordum ve bu merak içimi kemiriyordu.
Önümde diz çöküp elini çeneme sarmış ve dudaklarını dişlerken sırıtıp başımı yana yatırmıştı. Bunu yaptığı an gözlerimi doğrudan kapattım ve cayır cayır yanan dudaklarını hissetmeye hazırladım kendimi.
"Tanrı bencil. Ben ise ondan daha bencilim. Tanrı'nın gözdesine sahibim ve onu geri vermeye niyetim yok."
Dilini sızlayan yaralarımda gezdirdi sertçe. Sıcak dudakları boynumda yeni izler bıraktıkça Tanrı'ya daha çok yalvarıyor ve beni affetmesini istiyordum. Yeterince kirlenmiştim ve günahkar bir insanın kirli bir ruhu gibiydim.
"Tanrı seni kovmakta çok iyi bir karar vermiş. Sen şeytan bile olamayacak kadar kötüsün."
Boğazıma dizilen düğümler ve yanaklarımı ıslatan göz yaşlarımın asla sonu gelmeyecekti. Tanrı bana en iyi cezayı bu şekilde verdiğini düşünüyordu. Oysa ki Namjoon'u benden alarak en büyük cezayı çekmemi sağlamıştı zaten. Neden beni bu şeytanın kollarından almıyordu?
"Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun aptal melek."
Ayağa kalktığında elimi kaldırıp boynumu silmiş ve duvara biraz daha sinip kollarımı etrafıma sarmıştım. O hep sinirliydi, dengesizdi ve acımasızdı. Hiç mutlu ya da üzgün olduğunu görmemiştim. Bir şeytan asla bu kadar kötü olamazdı. Şeytanlar insanları kötü yola çekmekle görevli olabilirlerdi ama bu yaptıkları Tanrı'nın insanları soktuğu bir sınav olduğu için zorunlu görevleriydi. Jimin ise... sanki kötülüğün ta kendisiydi.
"Tanrı, Tanrı, Tanrı... Çok sevdiğin Tanrı'n seni cennetten kovdu Yoongi!"
Ateşin harlandığını gördüğüm an öfkesinin bana çok şiddetli yansıyacağını anlamıştım. Bedenimde gerçekleştirdiği kıyamet artık katlanılmazdı. Acı çekiyor ama ölemiyordum ve Tanrı'ya artık yakarmaktan yorulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all because of heaven : yoonmin
FanfictionTanrı bizden daha acımasız sevgilim. Min Yoongi Tanrı'nın gözdesi olarak yaratılmış bir melekti. Fakat Tanrı'nın gözdesi için bile kurallar kaçınılmazdı.