°5°

94 12 37
                                    

°★°

"O burada çünkü.. Artık seninle o ilgilenecek."

Büyükannesinin ağzından çıkan birkaç kelimeyle Jungkook kalbinin sıkıştığını, daha doğrusu kırıldığını hissetmişti. Masanın altındaki ellerini sıkarak tırnaklarını etine geçirirken, ağlamamak için direniyordu.

"Ben.. Ben sana yük mü oluyorum, büyükanne?"

Büyükannesinin böyle bir şeyi beklemediği ortadaydı ki, yaşlı kadın şaşkınlıktan kocaman olmuş gözleriyle, masanın üzerinden elini çocuğa uzatmıştı.

"Kurabiyem, o nasıl söz öyle? Sen bana hiç yük olur musun? Sen benim bir parçamsın"

Jungkook, sanki inanmıyormuş gibi kafasını hızla iki yana sallarken, daha fazla tartışmak istememiş ve odadan çıkmak üzere ayağa kalkmıştı.

"İstediğin gibi olsun büyükanne. Artık sana yük olmayacağım."

Ardından, kafasını hızla 'kuzeni' olan Namjoon denilen adam'a çevirmişti.

"Lütfen beni biraz bekleyin. Eşyalarımı alıp geleceğim."

Namjoon, kafasını 'tamam' anlamında sallarken, yaşlı kadın'ın gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Torunu kızından ona kalan son hatıra idi. Jungkook ona asla yük olmazdı, olamazdı.

Seo-Hyun, sadece torunu daha fazla buralarda, kendisi ile birlikte sürünmesin istemiş ve aklına gelen ilk akrabasını, yani halasını arayıp, Jungkook'u yanına almasını, kendisinin durumunun iyi olmadığını söylemişti. Karşıdaki kadın ise bunu seve seve kabul etmiş ve oğlunu, kuzenini alması için Incheon'a göndermişti.

"Namjoon, oğlum'a abilik yap. Ona göz kulak ol. Tamam mı?"

"Merak etmeyin, Seo-Hyun teyze. Jungkook artık benim kardeşim. Ona gözümüz gibi bakacağız."

Jungkook içerideki ikiliyi daha fazla dinlemeyip, odasına gitmişti. Odasına girdiğinde gözüne ilk çarpan şey olmuştu, yatağın yanındaki valizler ve sırt çantası.

Kendini sıkmasından dolayı ağrıyan boğazına karşı, gözlerini rahat bırakmış ve inci tanelerinin inmesine izin vermişti.

Şuan ağlamanın sırası değil, diyerek ağlamasını durdurmuş ve hiç beklemeden, sırt çantasını takmış, diğer 2 valizi de sürükleyerek odasından ayrılmıştı.

Valizleri gücünün yettiği kadar dışarı çıkarmış ardından mutfağa geri dönmüştü. Hayal kırıklığı ile Büyükannesine bakarken konuşmaya başlamıştı.

"Eşyalarım zaten hazırmış.. İsterseniz artık gidelim Namjoon-shii."

Namjoon sandalyesinden kalkarken, Seo-Hyun da onunla eş zamanlı sandalyeden kalmış ve torununa sıkı sıkıya sarılmıştı.

"Sadece senin daha iyi bir hayat yaşamanı istiyorum çöreğim. Lütfen bana kızma, seni, ne olursa olsun seveceğimi biliyorsun.."

Jungkook, yine de kırgın ve kızgın hissediyordu. Bu hislerine karşı kendini bencil biri olarak düşünmüş ve kendisine sarılan yaşlı kadına karşılık vererek sıkı sıkıya sarılmıştı.

"Beni aramayı sakın unutma, kurabiyem."

"Seni mutlaka arayacağım Büyükanne"

Ardından Namjoon şoför koltuğuna, Jungkook ise arka koltuğa geçmişti. Araba çalışmaya başlayıp, onu evinden ayırırken düşünmeye başlamıştı.

Artık onu büyüten, koruyup kollayan büyükannesi yoktu. Bundan sonra kendi başının çaresine kendi bakacaktı.

°☆°

[DÜZENLENECEK] Agorᥲρhobιᥲ  ✵𝚈𝙾𝙾𝙽𝙺𝙾𝙾𝙺✵Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin