"sen çıldırmış olmalısın!"
seokjin yoongi'yle nasıl tanıştığını en yakın arkadaşı hoseok'a anlattığında güneş gökyüzünün en tepesindeki yerini almış ışıl ışıl parlıyordu.
"çıldırdım mı bilmiyorum ama yoongi'den nasıl kurtulacağım konusunda yardımına ihtiyacım var."
hoseok rüzgârla beraber savrulan saçlarını eliyle geriye itmeye çalışarak arkadaşına döndü.
"bir yolu yok gibi fakat şu diyeceklerimi iyi dinle," diyip seokjin'in kulaklarına yaklaşmış ve usulca fısıldamıştı.
"koridorun sonundaki odada siyah bir piyano var, hani şu kimsenin yaklaşamadığı piyano.."
"hm?"
"ölüm yakana yapışsa bile sakın o piyanoya dokunma seokjin, sakın."
"peki..neden?"
"o piyanoya dokunan herkes bir hafta içinde ölü bulundu, Jin. "
garip bir sessizlik ortamı sardığında seokjin düz bakışlarını sunmuştu arkadaşı hoseok'a. bir süre bakıştıktan sonra gülümsemesini tutamayıp odada yankılanan koca bir kahkaha atmıştı.
"ahahaha hoseok! bu tür şeylere çocuklar inanır, saçmalama lütfen ahahaha ölürmüş ahah-"
hoseok göz devirip seokjin'in kafasına yumruğunu indirmiş ve ciddiyetle arkadaşının çenesini kavrayıp kendisine bakmasını sağlamıştı.
"kapa çeneni aptal! uyarmadı deme sakın..yoongi yine bir şeyler planlıyor..sen beni dinle ve piyanoya yaklaşma!"
"tamam hoseok, sakin ol lütfen." seokjin şaşkın bakışlarla sinirli arkadaşına bakıyordu.
hoseok dibindeki yüze ve ellerine bakıp hızla geriye çekildi. sinirlerine hakim olmalıydı. çatık kaşları ona sarılan ve özür dileyen arkadaşı sayesinde düzelirken kafasını gökyüzüne kaldırdı.
"seni de kaybetmek istemiyorum, seok.."
bu cümleye, hızla esen rüzgârla sıcak yaz güneşi şahit olmuştu birtek.
..."hoşgeldin seokjin."
tonunda hiçbir duygu ve mimik taşımayan ses küçük ve boğucu odada yankılanırken yavaşça yutkundu seokjin. korktuğunu belli etmek istemiyordu fakat avuç içleri şimdiden soğuk soğuk terlemeye başlamıştı.
"ben sana yardım ettim, sen de bana..söylesene yoongi, neden hâlâ benimle konuşmak istiyorsun?"
seokjin kelimeleri büyük bir soğukkanlılıkla sıraladığında yoongi, tek kaşını kaldırmış onu dikkatle dinliyordu.
yoongi, seokjin'in sözü bittiğinde gülümsemiş ve oturduğu kahverengi kanepede bacak bacak üstüne atıp düz bakışlarını piyanonun üzerine dikmişti.
"seni rahat bırakmamı istiyorsun değil mi?" piyanoda gezinen kahverengi gözler tüm soğukluğuyla seokjin'e ulaştığında, yoongi onun konuşmasına izin vermeden bacaklarını düzeltmiş ve hızla ayağa kalkmıştı.
"o zaman bu piyanoyu çal, seok."
"n-ne..?"
bedeni ona doğru yaklaştıkça seokjin nefesinin kesildiğini hissetti. göğsünün sol taraflarında bir yer sızlıyordu. yoongi, ona yaklaştıkça bu sızı iyice artıyordu.
yoongi ileriye uzanıp seokjin'in elini kendi avuçları içine hapsettiğinde artık kaçacak hiçbir yeri kalmamıştı.
"en sevdiğim parçadan başlamanı istiyorum; lacrimosa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lacrimosa ♤ yoonjin
Fanficyoongi seokjin'e merhamet etmeyecekti. "bu melodiyi sonsuza kadar sürdürmemin tek sebebi sendin, sevgilim."