"ilaçlarını neden aksatıyorsun seokjin?" doktorun sorusuyla birlikte aralanan dudaklarıyla söze başladı çekinerek. "unutuyorum..sanırım."
doktor inanmamıştı. bunu seokjin, adamın yüzünden okuyabiliyordu. yine de doktor bozuntuya vermedi. daha yeniydi jin. ona alışma süresi tanımalıydı. düşüncelerinden sıyrılıp başını bir şeyler karaladığı kağıtlardan kaldırıp seokjin'e baktı. "daha dikkatli olmanı öneriyorum seokjin. iyileşmek istiyorsun, değil mi?"
seokjin kafa salladığında doktor kalemini yavaşça masaya bırakmış ve gülümsemişti.
"tamamdır o halde. şimdilik gidebilirsin. dinlenmeyi unutma, olur mu?"
--
uzun hastane koridorunu kaplayan bedenler öylesine soluk, öylesine sessizdi ki seokjin boğuluyormuş gibi hissetmekten kendini alamadı. bir anlığına tüm bu bedenlerin düşüncelerini duyar gibi oldu. fakat bakışlarını kendisine indirdiğinde bu duyma durumu da bitmişti. derin bir nefes verdi. oturduğu sandalyede kıpırdanırken gözü arada koca duvarın eski saatine kayıyordu. hoseok'u, en yakın arkadaşını, bekliyordu. bu kat normalde onun katı değildi. onun katındaki hastaların hastalıkları seokjin ile benzerdi. bu kat ise geriyordu seokjin'i. hayalet gibi duran bedenlere son kez bakış attığında kulağı çınlamıştı.
sessizlik çığlık atıyordu adeta bu katta.
hem de kulakları kanatana dek.
hoseok sinir hastasıydı. öfke, sinir kontrolü yoktu. bu yüzden babasını bıçaklamış - yine de onu hastaneye yetiştirip hayatta tutmayı becermişti. Aslında düşününce yaptığı doğruydu; babası karaktersiz, alkolik bir delinin tekiydi. fakat kanunlar aksini söylerdi.
hoseok hapse düşmeden hastaneye alınıp sağlık kontrollerinden geçtiğinde hastalığıyla tanışmıştı ve böylelikle hapis cezası düşmüştü.
gerçi hoseok'a göre burası hapishaneden beterdi.
ne zaman özgür kalacağınız belli değildi.
"selam." derin bir nefes, kalın bir sesle açıktaki boynunu yalayıp geçtiğinde irkilerek geriye yaslandı seokjin. tam yanındaki sandalyeye oturan, muhtemelen bu katın hastası olan biri donuk bakışlarıyla ona bakıyordu. seokjin bu sefer gerçekten de korktuğunu hissedebiliyordu. yutkundu, "selam." diye karşılık verdi fakat sesi bir mırıldanma kadar cılız çıkmıştı.
hemen yanındaki kahve saçlı, siyah gözlü ve esmer tenli beden duyduğu titrek ses ile kıkırdamaktan kendini alamamıştı.
gözüne kestirdiği bu beyaz tenli, korkak bakışlı kişi her kimse şimdiden hoşuna gitmeye başlamıştı.
"yalnız oturduğunu görünce bir geleyim dedim." sahipsiz ceylan, diye eklemek istedi fakat kendisini durdu. ceylanı çok ürkütmek istemiyordu.
seokjin onu dikkate süzen bedenden gözlerini kaçırıp bakışlarını kucağındaki parmaklarına çekti.
"adım V."
seokjin merakına engel olamayıp gözlerini ona doğru çevirmişti. "V mi?"
"gerçek adımı söylemeyi tercih etmiyorum." yüzünü boş duvarlara çevirdiğinde seokjin'in gözü adamın esmer boynunda belli olan bir tür ip izlerine kaymıştı.
intihar..?
kulakları küpelerle doluydu ve hafif gözüken köprücük kemiklerinde bir dövmesi vardı. yüzü simetrikti. burnunun şekli yüzüne yakışmıştı. dudakları kalp gibiydi ve gözleri korelilere göre daha büyük daha hoştu. derin kahveleri vardı. dikkatli bakmayınca siyah gibi gözüküyorlardı. manken ya da bir idol olabilecek vücudu, yüzü vardı.
seokjin adamı neden bu kadar çok süzdüğüne anlam veremedi. bir yerlerden.. sanki bir yerlerden hatırlıyordu bu yüzü.
belki de.. belki de şuanda gördüğü koca bir hayaldi.
"ben seokjin."dedi ve ardından ekledi, "gerçek ismimi söylemeyi tercih ediyorum."
V dudaklarından kaçan kıkırdama ile yüzünü ona çevirmişti. "tatlısın."
seokjin pembeleşen yanaklarıyla gülümsediğinde cevap vermesine engel olan bir ses yankılanmıştı dibinde.
"evet, tatlı. fakat bu seni ilgilendirmiyor değil mi, V?"
siktir, o buradaydı.
yoongi. min yoongi.
tam arkasındaki bedeniyle yoongi elini, seokjin'in ellerine atıp onu ayağa kaldırdığında jin'in gözleri koridordaki turuncu saçları arıyordu fakat anlaşılan o ki arkadaşı hâlâ doktor odasındaydı.
"vay, yoongi'nin değer verdiği o kişi sensin demek."
v'nin bakışları sertleşip boyun damarları belirginleştiğinde boğuk bir sesle gülmüştü.
seokjin'in gözü korkuyla büyürken bileklerini saran sert dokunuşları unutmuştu bile.
v denen herif tehlikeli birisiydi.
yoongi ile düşmandı.
ve seokjin'in bunları anlaması hiç de zor değildi.
hele ki yoongi tarafından odasına götürülüp de bedeni, yatağa atılana dek.
"sana o aptal arkadaşın ve ben hariç kimseyle konuşma demiştim!"
seokjin korkuyla yoongi'nin gözlerine baktı.
bir şeylere tutunmak için baktı kürelerin en derinlerine.
fakat siyah irislerde, bir merhamet kırıntısı bile yoktu.
yazar notu: sonunda hesabımı geri alabildim, 1 senedir uğraşıyordum.. demek ki bir şeyden vazgeçmeyince ne kadar zaman geçerse geçsin illaki onu elde edebiliyorsunuz :') ÇOK MUTLUYUM GELİN BİRLİKTE HALAY ÇEKELİM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lacrimosa ♤ yoonjin
Fanfictionyoongi seokjin'e merhamet etmeyecekti. "bu melodiyi sonsuza kadar sürdürmemin tek sebebi sendin, sevgilim."