GİRİŞ/TANITIM

10 8 6
                                    

Bütün kalbinizle okuyup,hissetmeniz dileğiyle.

Her şeyin başladığı yer,her şeyin yaşandığı,duyguların tamamıyla bedenini,ruhunu herşeyini ele geçirdiği...

Ne kadar mantıklı davransan bile o seni kalbindeki duygularla yönetmesini bilse dahi seni asla bırakmayacak fakat yanıltabilecek olan senin hislerindir.
Düşüncelerin,hayallerin,
dinlediğin şarkılar,hobilerin hepsi değişebilir ama hisler asla değişmez,
ta ki onu değiştirecek kişi karşına çıkana kadar.

O bir slüetten ibaret olsa bile hiçbir zaman ona dokunup,onu hissedemesen bile varlığı sana huzur verip kalbini hızlandırıyorsa,kalbini ona kaptırmışsındır bile.
Kalbindeki korsan,hazinesini bulana kadar haritadaki yoluna devam eder.
Çünkü ya hazineyi bulup kazanacaktır
ya da her şeyini kaybedip derin sulara sonsuza dek gömülecektir.
Gemiden asla kaçmayıp,
terketmeyecek olan kaptandır.

Ve sen o kaptansın.Hayallerini,
umutlarını terk etmeyecek olan sensin!


Oyunbozan Cambaz

(Tanıtım)

Derin bir nefes alarak başımı kaldırdım. Önümde duran dönme dolap sanki üzerime devrilecekmiş gibi hissediyordum. Belki böyle hisseden tek aptal bendim. Elimde sıkıca tuttuğum kahve kupamın üzerinde sol işaret parmağımla görünmez dairesel şekiller çizmeye başladım.

Yanımdan, önümden, arkamdan geçen, anne ve babalarının ellerini tutmuş bir yandan da pamuk şeker yemeye çalışan çocuklara gülümseyerek bakıyordum.
Önümde küçük bir kız çocuğu durduğunda elindeki elma şekerini bir yandan yalıyor diğer yandan bakışlarıyla beni süzüyordu.

Kıkırdayarak elma şekeri olan eliyle üzerimdeki pjamayı gösterdi.

"Utanmıyor musun?"

Başımı iki yana sallayarak önüne diz çöküp ona yaklaştım. Parmağımla etrafımı gösterdim.

"Ben görünmezim."

Kız bilmiş bir tavırla elindeki şekeri bana doğru salladı.

"Ama ben seni görüyorum yalan söyleme."

"Yalan söylemiyorum. Beni bu halimle bir tek sen farkettin ve yanıma geldin."

Elimdeki kupayı ağzıma götürdüm ve buz gibi olmuş kahvenin iğrenç tadıyla yüzümü buruşturdum.
Ayağa kalkıp küçük kızın elinden tuttum. Yavaş adımlarla atlı karıncanın önüne vardığımızda başımı eğerek ona baktım.

"Binmek ister misin?"

Başını hayır diyerek iki yana salladı.
Elindeki şeker bittiğinde bir kaç adım ötemizdeki çöp kovasına attı.

Küçük kız benden bir kuvvetle uzaklaştırıldığında karşımda duran kadına gülümsedim. Beni baştan aşağıya süzdü. Vereceği tepkiyi o tepkiyi vermeden anlamıştım.
Bakışlarını benden çekip arkasına sakladığı küçük kızına döndürdü.
Kulağına bir şeyler fısıldayıp kadın öfkeli bakışlarını bana çevirdi. Onun aksine oldukça sakindim.

Yere oturup kollarımı dizlerimin etrafına sardım. Kadın bu sefer manyakmışım gibi bana bakmaya başladı. Yavaş tempoda sallanmaya başladığımda küçük kız ve annesi çoktan gitmişlerdi. Gözlerimin önü buğulandığında sallanmamı hızlandırdım. Önümde duran bir kaç kişi 'nesi var?' diyerek birbirlerine soru yönelttiklerinde ayağa kalkıp onlara doğru bir adım attığımda kendilerini geri çektiler.

Buruk bir gülümsemeyle aralarından geçip lunaparktan çıktım.
Kaçıyordum. Neyden kaçtığımı bile bilmiyordum. İç sesim git buradan! diye haykırıyordu. Onu dinledim.
İç sesimin beni yönlendirmesine izin veriyordum. Ben kendimi ve düşüncelerimi yönetemiyorken onun beni yönetmesi hayatımda ki en enterasan şeydi. Ayaklarım beni durmaya zorlarken arkamı dönüp devasa oyuncakların sunduğu görselliğe baktım. Oyuncaklar her ne kadar eğlenceli gözükselerde her şeyin olduğu gibi onların da karanlık tarafı vardı. Eğlenceli ve sana mutluluk vaadeden her şeyin karanlığı vardı ve bende bunlardan biriydim.

Ben, Özgür Ada Baykan.18 yaşında kendini renkli bir zeka küpünün içine hapsetmiş bir genç kız. Kendimi hapsettiğim küpü her çözmeye çalıştıklarında daha çok karışan...
Karıştıkta, insanların senden daha çok sıkıldığını yakından görmekti asıl olan. Asla çözemeyeceklerini düşündürürdüm onlara. Rengarenk küpten nefret etmelerini sağlardım.
Bana yaklaşanları benden uzaklaştırır camdan bir fanusa yerleştirirdim. Her ne kadar etrafları saydam olsa da beni görmek istemezlerdi. O küpü çözüp minik kareleri renklerine kavuşturduğunda asıl görülmeye değer başarı olurdu onlar için.

Beni kimse çözemeyecekti. Beni ellerine alıp bir kaç denemeden sonra her zaman olduğu gibi bir kenara atıp eskimemi bekleyeceklerdi. Ama unuttukları bir şey vardı. Beni ellerine alıp çözmeye çalışmadıkça ben asla eskimeyecektim. Şeklimi ve rengimi her zaman koruyup onları şaşırtacaktım. Ve beni çözüp, beni renklerime kavuşturan kişiyle bir bütün olup beraber eskiyecektik.

Ve unuttukları bir şey daha vardı.
Ben, beni çözüp, renklerime kavuşturmalarına izin vermeyecektim.
Öylece bir kenarda durup tozlanmayı bekleyecektim. Belki beni renklerime kavuşturmayacaktı ama karma karışık bir nesne olduğumu örtü misali gizleyecekti.



ALEKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin