1.Bölüm : Onsuzken Onunla Olmaktı...

7 5 4
                                    

1. Bölüm:Onsuzken Onunla Olmaktı

Bilgisayarımı kapatıp başımı yatak başlığına yaslayarak gözlerimi kapattım. Kapı açılma sesiyle gözlerimi aralayıp odama giren kişiye baktım. Yine bir teselli konuşması yapılacaktı. Beni neden teselli ediyordu. Ne olmuştu ki yine?
Yada ne yapmıştım yine? Yoksa yine geçmişte kendi yaptığı hatalardan ders çıkarmamı isteyip gereksiz nutuk mu çekecekti?

Yatağımın üzerine oturmasıyla başımı yasladığım yerden kaldırıp duygusuz bakışlarımla gözümü dahi kırpmadan ona bakıyordum.
Boğuk bir sesle ' baba ' dedim.
Kendi sesimi ben bile zor duymuşken onun duyması imkansız değildi.

"Yine n'oldu?"

Fısıltıyla konuşmuştum yine. Sesimi fazla çıkartmazdım. Onun için sesimi bile yormuyordum. Yoramıyordum!
Bana cevap vermezken kanımda dolaşan kin ve nefretin yüzüme yansımasına ramak vardı. Sağ elimle sol kolumu sıkarak başımı yana yatırdım. Babam her ne kadar bana olabildiğince yumuşak davranmaya çalışsada o katı bakışları her şeyi ele veriyordu. En çokta geçmişini, geçmişimizi.

Kolumu sıkmaya devam ederken o komidinin çekmecesini açıp içinden günlük içtiğim şeffaf kutudaki ilaçlarıma baktı.

"İlacını şimdiye içmen gerekiyordu."

Masanın üzerinde duran bardağa biraz su koyup ilaçlarla bana uzattı.
Dudaklarımın arasına tableti yerleştirdiğinde elindeki bardağa uzanıp ufak bir yudumla tableti yuttum. Bardağı komidinin üzerine bırakıp ağır çekimde ayağa kalktım.

"Nereye gidiyorsun?"

Hırkamı giyip telefonumu cebime atıp cevap vermeden odadan çıktım.
Arkamdan geldiğini hissebiliyordum.
Fakat dönüp bakmadım. Kolumdan tuttuğunda ona döndüm. Sakin kalmaya çalışıyor gibiydi. Ama asıl sakin kalmaya çalışan bendim. Yaşadıklarımı kolay mı sanıyordu?
Bana verdiği o ilaçların beni sadece uyuşturmaktan başka bir işe yaramadığını bilmediğimi mi sanıyordu? Düşünmemi engelliyorlardı. Mantıklı hareket edemiyordum. Kafamın içinde dönüp duran tilkilerden kimsenin haberi yoktu. Bu dünyaya inat doğmuştum sanki. Bütün insanlığın gözü intikam ve nefret doluyken, bizler nasıl masum kalacaktık. Her şeyden elini eteğini çekmiş, sadece ölümü bekleyen yada bu dünyaya nefretle doğup kötü olan insanların suçu neydi? Kimse kötü olmak istemezdi. Ama her şeyden öte bir şeyde vardı.
İnsanları değiştiremezdik.

"Sana nereye gidiyorsun dedim!"

"Hava almak istiyorum."

Cevap dahi vermeden salona geçtiğinde gülümsemeden edemedim. Onun gözünde olan değerim bu kadardı işte. İstediği cevabı vermememe rağmen tatmin olmuşcasına davranıyordu. Babalık böyle bir şey miydi? Zannetmiyordum. Baba evladını korur, kollar, yanında olur, acaba başına bir şey gelecek mi diyerek diken üstünde dururdu. Ebeveyinlik bu değildi. Her iki taraftan da yoksun olmak istemezdim. Biri yanımdaydı ama varlığı hiçbir şey ifade etmiyordu. Annem yoktu ama her zaman yanı başımda hissediyordum.
En anlamlı olanı da buydu zaten.

' Onsuzken, onunla olmaktı. '

Burnumu çekerek sahile geldiğimde kendimi çimlerin üzerine düşünmeden oturup kollarımı bacaklarıma sardım. Toprağın bütün negatif enerjiyi çektiğine inanıyordum. Gözlerimi kapatıp sahile vuran dalgaların sesine kaptırdım kendimi. Ne insanların sesini duyuyordum ne başka bir şey.
Zihnimde dönüp duran şarkıya eşlik etmeye başladığımda o an sesli söylediğimin farkında bile değildim.

"İncecik ipleri vardı onu şimdilik hayata bağlayan, küçücük gözleri vardı ağladığında beni maviye boyayan, o hayatımın çocuk yanıydı beni sevdi benden çok, yaralarıma üfledi dudakları beni öptü benden çok,
Çıkarıp küçük kalbini yerine koydu beni benden çok sevdi..."

ALEKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin