Genç, siyah saçlarını heyecanla karıştıyor, odasının içinde attığı voltalara bir son veriyor. Ritmi değişmiş yüreğine bastırıyor elini.
"Tanrım, delirmiş olmalıyım."
Elindeki telefonu açıp ekranı kaydırıyor, mesajlara bakıyor, Shoyo'nun son attıklarını defalarca kez okuyor. Ekranı açık telefonu göğsüne bastırıyor. Ağzında hissettiği nabzını parmak uçlarında da hissediyor, sertçe yutkunarak ekrana son kez bakıyor.
"İsimler doğru, konuşma şekilleri benzer. Yani o–" doğruca penceresine koşuyor, perdesinin arasından gizlice yandaki iki katlı müstakil eve bakıyor: ışıklar kapalı, perdeler çekilmiş. "–benim yan komşum mu?" Pencerenin yanında yere çöküyor usulca, titreyen elleriyle mesaj kutusuna giriyor, imlâ hatası olmaması için yavaşça bir mesaj yazıyor.
y: ışıklarınız kapalı,
sen o olamazsın.Birkaç dakika ekrana bakıyor, görüldü veya bir mesaj bekliyor lâkin ne mesaj ne de görüldü ulaşıyor ona. Ekranı kapatıp telefonu alnına bastırıyor. Dirseklerini bastırdığı bacaklarından sağ olanı istemsizce seğirmeye başlıyor. Saniyelerin dakikalara tahavvül ettiği anlar boyunca dualar ediyor Tanrı'ya. O olmasını diliyor. Fısıldayarak yalvarıyor, iki sene önce bu mahalleye taşındıklarından itibaren hoşlandığı çocuğun o olması için yalvarıyor. Alnında iz bırakan telefon çok geçmeden titrediğinde heyecanından telefonu kucağına düşürüyor, hemen toparlayarak titreyen telefonunun ekranını açıyor ve ardı devam eden mesajları okuyor.
x: bana ışık olabilecek tek şeysin güneş.
inan bana,
karanlık veya aydınlık,
sadece sensizken üşütüyor.
biliyorum,
içindeki beni elbet bulacaksın.
ulaşacağım sana,
zihnine,
yüreğine ve her bir zerrene.
ki ben,
sana vardığımda sevgilim,
asla durmayacağım,
bulayacağım seni turuncuya.
boyayacağım gökyüzünden farksız mavilerini gün batımına.
isterdim ki bu kış beni ısıt, güneşim.
şâyet değilse mümkün bu kış,
belki bu hayatımızda,
belki diğerlerinde,
beni ısıtacağın yüzlerce kışımız olacak,
bundan hiç şüphem yok.Okuduklarıyla parlayan mavi küreler delice bir karar veriyor, bir saniye önce avuçlarında olan telefonu hızlıca cebine atarken ayaklanıyor. Koşar adımlarla hole gidiyor, askılıktaki ince kapüşonu üzerine geçiriyor. Ayakkabılıktaki anahtarı alarak kapıyı aralıyor. Süratini düşürmüyor, spor ayakkabılarını giyerek kapıyı kapatıyor. İkişer ikişer iniyor merdivenleri, zemin kata ulaşıyor, aralıyor giriş kapısını. Soğuk hava, sıcak tenine çarptığında durmuyor, buzlanmış olabilecek son merdivenlerden de dikkatlice iniyor.
Saatin 1'e yuvarlandığı bu vakitlerde sokak lambasının ışığıyla fark ediyor ki bulutlar yeryüzüne serpiniyor karını.
Karlı kaldırım üzerinden, ayak bileklerini yakan karları umursamadan diğer binanın kapısına ulaşıyor. Telefonunun ekranını açıyor, ışığa dönüyor yüzünü, kamerasıyla dağılmış ve biraz ıslanmış saçlarını düzeltiyor. Boğazını temizleyip titreyişlerine soğuktan daha çok sebep olan heyecanı eşliğinde kapıyı çalıyor.
Bir süre bekliyor lakin kapı açılmıyor, kapıya bir kez daha nazikçe vuruyor. Girişe fazla yakın olduğunu düşünüyor, iki-üç adım geriliyor. Siyah saçlarına düşen beyaz taneler eşliğinde yılları aşan sevgilisinin kapıyı açmasını bekliyor.
Çenesini kaldırıyor, bakışlarını gökyüzüne çeviriyor. Dudaklarından buhar şeklinde ayrılan nefeslerini izliyor. Düşünüyor, Belki, diyor. Belki de doğrudur anlattıkları. Üşüyen ellerini ceplerine koyuyor ama soğuktan hiç de şikayetçi olmuyor. Kısa süre sonra kapı aralanıyor ve soğuktan titreyen genç hareketlenen kapıya dönüyor.
"Ben–" Dudaklarından refleksifçe ayrılan sözcük, karşısındaki silüet ile havada asılı kalıyor.
Kapının hemen önündeki genç, bir adım atarak loş ışığın yüzüne vurmasına izin vererek kendini gösteriyor. Üzerine geçirdiği geniş, kalçalarını gizleyecek kadar uzun sweatin altından çıplak bacaklarını görüyor titreyen genç ve sertçe yutkunuyor. İkisinin de sadece birbirini izlediği saniyeler ardından Tobio, soğuktan uyuşmuş dudaklarını ıslatarak aralıyor. Shoyo, onun konuşmasına fırsat vermeden çıplak ayaklarını karlara basıyor, yüreğini ateşe veren kışına yürüyor.
Kollarını belinden doluyor, turuncu saçlarını göğsüne bastırıyor. Shoyo, başta ne yapacağını bilemeyen Tobio'nun havada kalan kollarının sonunda sırtında yer edinmesiyle soğuktan yanan topuklarını hissediyor, topuklarından birini diğerinin üzerine bastırıyor. Uzun genç, ona sarılan minik bedenin ayaklarını ani bir hareketle yerden kesiyor, çıplak bacaklarından ve belinden kavrayarak kucağına alıyor, sabit tutmaya çalışıyor.
Shoyo, teninde hissettiği soğuk ellerle ürperiyor, büyümüş gözlerle ona şaşkınca bakıyor; Tobio yüzünde tuhaf bir ifadeyle Shoyo'nun tenine düşen karları izliyor.
Minik beden, ısınmak istercesine daha sıkı sarılıyor ve gözleri kısılarak gülümsüyor. "Eve gidelim, sevgilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WINTER 𓂀︎ BxB
Short StoryYarı Texting | KageHina "Sen, en güzel şiirlerin bana yazıldığını söylemiştin ve bilmelisin ki," kendisini guruba boyayan turuncusuna eğiliyor, öpüyor onu, fısıldıyor dudak...