Cam gözlü genç, hıçkırıkları ile nefesleri kesikleşen oğlanı sakinleştirmek için "Geçecek." diye sessizce mırıldanıyor, "Geçecek, meleğim." şefkâtli sözcükleri titriyor, bir süre hiçbir şey söyleyemeyerek ağlayışının sakinleşmesini bekliyor. Cam gözlü genç; adetâ kaskatı kesilmiş kollarını açmıyor, ayrılmıyor ondan ve öylece bekleyen iki gencin zamanla nefesleri düzene giriyor.
Tobio tavanı izlerken zihnideki belgisizlikle salkım saçak birbirine dolanmış düşünceleri dizginliyor, Hasta olmadığını düşünsem, söylediklerine inandığımı söylesem, ona gerçekten inansam ne kaybedebilirim ki?, diye aklından geçiriyor. Usulca kollarını gevşetiyor, göğsünde yatan oğlanın turuncularını tek eliyle nazikçe okşayarak onu dürtüyor. Boynunu biraz kaldırarak kabarık turunculara bir buse bırakıyor. Dudakları hâlâ saçlarının arasındayken derin bir nefes çekiyor ve ciğerlerine dolan vanilya kokusu onu tenini tatma isteğiyle dolduruyor. Cesaretini toplayıp yeterince kendinden emin olabildiğinde kaybettiği sözcükleri buluyor.
"Ben, sana inanıyorum, Shoyo."
Shoyo, başını kaldırmadan önce bileğinin tersiyle burnunu siliyor ve burnunu çekiyor.
"Hem, eğer yalan söyleseydi bu kadar içten ve yaralı ağlayamazdı benim kuşum."
Ela gözlü genç, kafasını kaldırarak hüzüne gizlenmiş koyu mavilere kirpikleri birbirine yapışmış, burnu kızarmış bir tonda bakıyor. Kelimelerini bir meleğin masumluğuna boyuyor, umut dolu sözcükleri dudaklarından dökülüyor.
"İnanıyor musun, gerçekten mi?"
Tobio, ona inandığını göstermek için küçük bir hamleyle dudaklarını ağlamaktan şişmiş dudaklara bastırıyor. Ağlarken pınarlarından dudaklarına süzülmüş tuz tadını hissederek dudaklarına daha derin öpücükler bırakıyor.
Çift, soluklanmak için dudaklarını ayırdığında şehvetengiz gençler birbirlerine bakıyor. Shoyo kalçasının hemen altındaki kabarıklığı hissediyor, kalçasını hafifçe sürterek sertliği eziyor. Tobio kafasını geriye vererek dişlerinin arasından inliyor. Ela gözler açık yakaladığı uzun, biçimli ve muhteşem boyuna dudaklarını bastırıyor. Ufak, mor galaksilere sebebiyet verecek öpücükleri tenine bırakıyor; emiyor, tenini dişlerinin arasında eziyor. Tobio, inlemekten kesikleşen nefesleri arasından Shoyo'nun ismini defalarca kez tekrarlıyor. Karnında hissettiği soğuk parmaklarla kızarmış suratını Shoyo'ya dönüyor. Hafifçe dikleşerek üzerindeki kapüşonu ve tişörtü hızlıca çıkarmasına yardım ediyor.
"İstersen delir, bağır, çağır. İstersen söylediklerinin her birinin yalan olduğunu itiraf et bana. İstersen ölümcül bir hastalığa sahip ol, istersen şizofren ol, istersen grip ol. Bana ne. Bana ne, Shoyo. Bundan böyle benimsin, hep mi hep benim olacaksın. Benim için tek önemli olan sensin; sen ve senin gülüşlerin, gerisi naçiz, bomboş, önemsiz. Burada, tam burada olacağım ve bütün bu yükü yalnızca senin sırtlanmana artık izin vermeyeceğim. Sen bir yalan olsan en güzel yalanım, gerçek olsan tek gerçeğim olursun Shoyo. Söylediğim ve söyleyeceğim, yaptığım ve yapacağım hiçbir şeyden pişman olmayacağım çünkü biliyorum ki ruh eşim sensin, biliyorum ve bundan eminim, o sensin Shoyo. Seni gördüğümden ilk andan beri emindim, Shoyo ve senden başka hiçbir şey bu söylediklerime değmez, Shoyo. Shoyo, Shoyo. Kahretsin, Shoyo, ismin ne güzel."
Tobio, tek hamlede dikkatlice onu dinleyen Shoyo'yu altına alarak pozisyonlarını değiştiriyor, minik bedenin üzerindeki sweati eteklerinden tutup göbek deliğine kadar kaldırarak tenini ortaya seriyor. İç çamaşırının altındaki kabartının tahrik edici görüntüsü dişlerini diliyle sıyırmasına esbab oluyor. Sweati hızlıca çıkararak yalnızca iç çamarıyla kalmasını sağlıyor. Soğuk parmaklarını sıcak tenine bastırıyor, Shoyo'nun ince ve narin belinden kavrıyor. Baş parmağını iki senedir dokunmayı dilediği tende gezdiriyor, karnının çevresini okşuyor. Sertleşmiş ve biraz şişmiş göğüs uçlarının mükemmelliğine bakıyor, belinden tutarak kendine bastırdığı sırada eğilerek sol göğüs ucunu dudakları arasına alıyor. Shoyo'nun delice atan kalbini dudaklarında hissettiği saniyeler boyunca bir eliyle belinin koltukla temasını kesip kendine bastırıyor ve diğer elinin iki parmağıyla sağ göğüs ucunu sıkıyor. Kulaklarına dolan iniltiler daha çok şevke gelmesini yol açıyor.
Geri çekiliyor, belini nazikçe koltuğa bırakıyor. Nefesleri düzensizken turuncunun şehvetle şişip sönen göğsünü izliyor.
"Shoyo."
"mhm?"
"Bir şiirsin âdeta."
Shoyo, şişmiş dudaklarıyla öylesine güzel gülümsüyor ki Tobio'nun gökyüzü gözleri, boyanıyor gün batımına. Mevsimlerden kış iken yüreğinde sıcacık yazlar tomurcuklanıyor.
"Sen, en güzel şiirlerin bana yazıldığını söylemiştin,"
"ve bilmelisin ki," kendisini guruba boyayan turuncusuna eğiliyor, öpüyor onu, fısıldıyor dudaklarına, "öpebileceğim," kollarını çıplak bedene doluyor, "sarılabileceğim," onlarca buse bırakıyor dudaklarının kenarlarına. "okuyabileceğim en güzel şiir sensin."
• • •
[3 Kez düzenleme yaptım, yine de hatalarım olabilir. Lütfen, görmezden gelin. Kelimelerle aramı düzeltmeye çalışırken daha karmaşık hâle soktum her şeyi, affedin. Göz zevkimizi de birazcık değiştirmek istedim. Umarım beğenmişsinizdir. 💋♥️Yorumlarınızı okumak, yorumlarda sohbet etmek kesinlikle çok eğlenceliydi. Çok teşekkürler, iyi ki varsınız. ♥️
İlk bölümde bahsettiğim üzücü olay hakkında ufak bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Arkadaşım tedaviye dün başladığını söyledi. İlk öğrendiğimde mutluluktan ağladım, hâlâ da ondan ötürü çok mutluyum, gerçekten. Sevdiğiniz bir insanın sizin için bir şeyler yapması tarifsiz bir lezzet. Ve siz kuşlarım, nefeslerimizin zaten sayılı olduğunun farkındasınız, değil mi? Sizi seven insanları kırmayın lütfen diyerek ufak bir hatırlatma daha yapmak istedim.
Ah ve sanırım, bitti.
Bunu yazmak delicesine güzeldi.]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WINTER 𓂀︎ BxB
NouvellesYarı Texting | KageHina "Sen, en güzel şiirlerin bana yazıldığını söylemiştin ve bilmelisin ki," kendisini guruba boyayan turuncusuna eğiliyor, öpüyor onu, fısıldıyor dudak...