MİN-HYUK'TAN:
Sabah üvey annemle babamın tartışma sesleriyle uyandım. Bu benim rutinimdi ve bu yüzden boş verip, tekrar yatağa uzandım.Tavana baktım. Artık kankamdı. Sıkılınca, onunla konuşuyorum. Hayatımda bir amacım var. Üvey annemden nefret ediyorum. İnsan bari kötüyse, hep kötü olur. Kadın, babam yokken bana kızıyor, azarlıyor; babam gelince cici çocuk, o çocuk, bu çocuk... Hayır, bana fark etmez de, insan başladığı işi bitirir yani. Kızacaksan doğru düzgün kız. Neyse sadede geleyim. Bu kadının bir kızı varmış. Eski eşinin kapısının önüne çocuğu bırakıp kaçmış. Ne kadar canice değil mi? Ama aslında, eski kocasına kızını büyütsün diye, babamın hesabından babamdan habersiz her ay para yolluyor. Şimdi sen nereden biliyorsun diye soracaksınız. Telefonda eski eşiyle konuşurken duydum. Ve intikam almaya karar verdim. Her ay, kızını terk etmesine ramen para yolluyorsa, gerçekten önemsiyor olmalı. Ben de dedim ki neden intikamımı onun kızından almayayım? Önce onu kendime aşık eder, sonra da terk ederim. Tabi ki bir kızın canını nedensizce yakacak kadar aciz bir insan değilim. Bunu, o kızın annesi yüzünden, babamdan yediğim sayısız tokatların hatırına sayın. Bu plan için kaydımı, kızın okuluna aldırdım. Okula geldiğimde arabadan indim. hayır bacadan (biliyorum kötü espri jksdkdj). Herkes bana bakarak fısıldaşıyordu. Hoşuma da gitmedi de değil. Ama, gözüme biri çarptı, bana içinden saydırıyor gibiydi. Umursamadım. Yanında kankam Tae-min vardı. Okuldan içeri girdim. Sınıfımı sormak için, müdürün odasına doğru ilerledim. Aslında biliyordum, 12-A idi. Nereden mi biliyorum? Çünkü ben istedim. Sebebi ise, Min-Jae'in orada okuması. Prosedür gereği içeri girdim. Ve çıktım. Ve Min-Hyuk istediğini alır... Sınıfa girdim; hoca beni tanıttı. Bana "oturabilirsin" dedi. Ben de sınıfa şöyle bir göz gezdirdim ve şansıma Min-Jae'in yanı boştu. Evet Allah'ın V.I.P kuluyum kabul ediyorum. Oraya doğru ilerliyordum ve kız bana "yalvarırım buraya gelme" bakışlarını atıyordu. Ben de, biz Busan çocuğuyuz, yemeyiz bunları diyerekten, sandalyeyi çekip yayına oturdum(BUSAN:Korede bir şehir Türkiye'deki İstanbul tarzı, şivesi farklı). Kız bana manyak manyak bakıyordu. Ben de ona tip tip bakarak aldığım bakışı ona iade ettim. Kızın Min-Jae olduğunu yaka kartından anladım. (Kore'de okullarda öğrencilerin isminin yazılı olduğu yaka kartları veriyorlar.) Önüme döndüm ve dersi dinlemeye başladım. Ve dersi dinlemem, kızın bana lanetler yağdırıyor gibi bakmasıyla sona erdi. O nasıl bakıştı? Öcü görse kaçar, o derece. Altıncı hisleri kuvvetli gibi. Helal olsun. İyi ve masum bir kıza benziyordu ama, kusura bakmayacak artık. Annesi yüzünden ne acılar çektiğimi bilse... Ona acımıştım. Bu yüzden, gece ona mesaj atıp parka gelmesini söyledim(kuzeninin ağzından). O da geldi. Ona uyarımı yaptım ama anlamadı. Ben de giderken arkasından bağırdım. Bundan sonrası ondaydı. Banane canım, ben üstüme düşeni yaptım. Haber de vermeyebilirdim. Hol!(tanrımdemekkorece) ne kadarda iyi ve insaflı bir insanım ben. Kapşonlumu askılığa astım ve Converslerimi çıkarıp, içeri girdim. Odama doğru ilerliyordum ki, babamın "neredeydin" sorusuyla durdum ve sonra tekrar merdivenleri çıkmaya başladım. Arkamı dönmeden "arkadaşlarımla" dedim. Odama girdim, üstümü değiştirdim ve yatağa uzandım. Kankam tavanla biraz bakıştıktan sonra, elime telefonu alıp, her zaman izlediğim, canlı ameliyat videolarını izlemeye başladım. Evet, bir hayalim var. Doktor olmak. Hem de genel cerrah ama, babam şirketi bana bırakacağını söyleyip duruyor. Ama ben, ne olursa olsun doktor olacağım. Bir tek hayalim var zaten, onu da elimden almaya çalışırlarsa, bu hikayenin sonu kötü biter. Gözlerim acıyana kadar izledikten sonra uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Unlucky Girl
Literatura FemininaAcılarla dolu bir kızın kırılmış bir vazo olarak tekrar birleşmeye çalışmasını anlatan pek de masum olmayan bir hikaye (çünkü içerik cinayet de içeriyor). Kafanızı allak bullak edecek , sizi kah üzecek kah üzecek.Min-Hyuk , bir intikam uğruna Min...