kauai [f]

359 48 45
                                    

Huzursuzlukla gözlerimi araladığımda kollarımın arasında titreyerek ağlayan bedeni izlemiştim bir süre. Gözlerimin önünde eriyordu adeta. Yemek yemeyi bırakmış, bayılmaları, baş dönmeleri, görme bozuklukları fazlaca artmıştı. O huzurlu günler geçirmek istiyordu ancak hastalığı buna müsade etmiyordu. Kaldırıp kucağıma oturtmuştum küçük bedeni. Ağlamaktan mahvolan gözlerini izledim bir süre. Hala çok güzeldi ancak bakışlarındaki ışık gitmişti. Artık sona geldiğimiz hissi tüm vücudumu kaplamış, fark etmeden ağlamamı sağlarken ondan şarkı söylemesini istemiştim. Şarkı söylemeyi çok severdi o, hele benimle düet yaptığında. Ağlamasını bastırmaya çalışıp gülümseyerek şarkımızı söylemeye başlamıştı. Sesi ağlamaktan dolayı çatlıyordu. Şarkının ortalarına doğru ona eşlik etmeye başlamıştım. Çok geçmeden sesi kesildi, gözlerini kapattı meleğim. Şarkı söylemeyi durdurup güzel yüzünü izledim bir süre. Otuz yıl öncesinde nesli tüklenen bir kauai kuşu gibiydi. Nesli tükenmeden önceki son kayıtlar, meleğimin ölmeden önceki son şarkısı. Hıçkırıklarımı tutamazken ellerimin titremeye başladığını fark etmiştim. Kucağımda şarkımızı söyleyerek ömrünün sonuna gelen bedenin bana can veren cansız dudaklarına küçük bir öpücük bırakmıştım.

Umarım orada mutlu olursun kauai. En kısa zamanda senin yanına geleceğim. Benim için üzülme Xiao Dejun. Seni seviyorum.

~Wong Kunhang~

looks like, xiaoderyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin