Neydi o bakışlarındaki anlam? Sinir? Nefret? Pişmanlık? Çaresizlik? Çok karışık bakıyordun bana ama daha çok sinirli.
Odama girişin ilk başta korkutmuştu ama nedenini öğrenince anlamıştım. Ne demiştim bana?
"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Nasıl kardeşimin ölmesini isterler? Sen yaşa diye kardeşim ölmek zorunda mı? Ne sanıyorsun kendini?"
Tüm öfkeni kusmuştun bana... Doktorlar söylememiş demek ki sana gerçeği?
Önce boğazımu temizledim. 3 gündür konuşmuyordum. En son o gün doktorlara kararını söylemiştim. Başka da ne sorulan sorulara cevap verdim ne de her gün nasıl olduğumu soran hemşirelere cevap verdim.
Sessiz hayatımın tek sesi sendin...
"Sana" hırıltılı ve kısık çıkan sesim seni kapıdan yatağımın yanına getirmişti.
"Ne? Ne dedin?" sinirli ve meraklı sesinle kafamı yatağımın kenarında duran sana çevirdim.
"Sana söylememişler... Gerçeği... Bilsen böyle... Olmazdı." kuruyan boğazım yüzünden zorlukla ağzımdan çıkan kelimeler kaşlarını çatmana neden olmuştu.
"Ne gerçeği? Kardeşim ölünce sana onun böbreğini takacaklarmış! Kardeşime henüz donör bulunamadığı için onun ölmesini bekleyeceklermiş. Ve sonra onun böbreğini sana takacaklarmış! Daha ne olacak?! Anlat çabuk!" sinirle bir sağa bir sola yürüyordun.
"Doktorlara söyledim. Kardeşinin böbreğini istemiyorum. Sana bunu söylememişler. Çünkü ben kardeşine donör olmak istediğimi söyledim. Eğer nakil olmazsam öleceğimi biliyorum. Ve eğer nakil olmazsa kardeşin ölecek. Kardeşini gördüm. Ve o daha çok küçük. Yaşaması gerek. Ama doktorlar demek ki ben ciddiye almamışlar. Onlarla bir daha konuşacağım." kurduğum uzun cümleden dolayı nefesin kesilmişti. Boynuma indirdiğim maskeyi geri taktım. Maskeden gelen hava daha rahat nefes almama yardımcı oluyordu.
Önce kaşların çatıldı. Sonra gözlerin kocaman olmuş şaşkın yüzünle bana baktın.
"S-sen kardeşime donör mü olacaksın?! O yaşa-yaşacak mı? Ama o zaman sen..." cümlenin devamı gelmedi. Sessizce kafanı salladın. Bir kere daha araladım ağzımı konuşmak için. Maskeden dolayı robotik çıkan sesimle beni dikkatle dinliyordun.
"Evet düşündüğün şeyi istiyorum. Kalbimi kardeşine vereceğim. Benim yüzümden küçük bir kızın ölmesini istemiyorum. Ve daha fazla donör bekleyip acı çekmek istemiyorum. Her gün biraz daha kötüleşiyorum. Ve yavaş yavaş ölüyorum. Artık sona geldim. Kalbim durursa o zaman kardeşine nakil yapamazlar ama eğer kalbim durmadan önce bunu yaparlarsa o yaşar." dolu gözlerinle bana baktın. Kafanı salladın yine.
"Hayır olmaz... Sen ne dediğinin... Farkında mısın? Kendini böyle öldürmek mi istiyorsun? Çocuk bile olsa tanımadığın birisi için neden yapıyorsun bunu? Sen...neden? " devamını getiremedin. Gözlerini gözlerimden çekip odayı incelemeye başladın. Ağlamamak için direniyordun. Görüyordum...
Ama neden? Kardeşin yaşayacak diye mutlu olduğundan mı ağlamak üzereydin? Yoksa ölecek olduğum için mi? Beni tanımadığını varsayarsak ilki daha mantıklıydı, değil mi?
Bakışlarını bir yere sabitlemiş bakıyordun. Dolu olan gözlerin şaşkınlıkla bana döndü sonra geri masama baktın.
"Bu? Benim? Sen? Benim fotoğrafımı mı çektin? Neden?" şaşkınlıkla çıkan sesin tebessüm etmeme yol açtı.
Maskeyi indirdim ve önce gülümseyen fotoğrafına sonra sana baktım.
"Çok güzel gülümsüyorsun Yuta. Ve ben bu güzel Gülüşlü çocuğa galiba aşık oldum... O resim orda durdukça bana yaşa diyordu. Ama sonra farkettim ki eğer ben yaşarsam o resimdeki gibi bir daha gülümsemeyeceksin. Gözlerin bir daha öyle ışıl ışıl parlamayacak... Yapmadım. Bencil olmadım hiç bir zaman. Ben ölürsem eğer kardeşin yaşacayacak ve resimdeki sen yine öyle güleceksin kardeşine. Bir tek ona böyle bakıyordun, böyle gülüyorsun. Nasıl senin mutluluğunu alırım elinden? Lütfen... Daha fazla konuşmayalım... Gerçeği öğrendiğine göre git. Ama bana bir söz ver hep o güzel gülümsemen olsun yüzünde olur mu? Git hadi... Biraz yanlızlığıma döneyim bende. Kendime veda etmem gerek..." sözlerimden sonra sendeledin. Gözlerimin içine öyle bir baktın ki yanındaki makina ses çıkarmaya başladı. Sonra şaşkınlıkla makinaya baktın. Yükselen kalp ritmim makinanın sesler çıkarmasına neden oluyordu. Bir anda surat ifadenin değişti. Ya fazla oksijen bende kafa yaptı? Ya da sen bana gülümsüyordun?
"Kalbin çok hızlı atıyor sakin ol Arin." gülümseyerek konuştuğunda doktorlar içeriye girmişti. Kalbim gülümsemenle daha hızlı atarken bende gülümsüyordum. Senin gülümsemen bulaşıcıydı. Mutluluk sebebiydi Yuta...