Chapter 7

147 29 13
                                    

We'll still want to be
With the butterflies and bees...

Mr Lupin odadan ayrıldığı andan itibaren hava yumuşamıştı. Cassie bunu adamın paranoyak haline bağlıyordu. Artık ne yaşamışsa, diye geçirdi içinden. Daha önce hiç savaş ortamında bulunmamıştı ve eğer kendi zamanında savaş çıksa muhtemelen başka bir ülkeye kaçan ilk büyücülerden biri olurdu. Gryffindor değildi ve öyle davranmak gibi bir niyeti de yoktu. Ayaklarını koltuğun karşı köşesine uzattı ve bileğindeki sarı lastikle saçını topuz yaptı. Saçlarının fazlalığı yüzünden lastik patlayacak gibi gerilse de daha fazla öyle gezerse sıcaktan bayılacağını biliyordu. Hava fazla basıktı, Cassie üzerindeki uzun kollularla eridiğini hissederek Sweatshirt'ini çıkardı ve askılı pijamasıyla kaldığında rahatladı. Kendi zamanında kış olması burada da kış olduğu manasına gelmiyordu tabii. Acilen yeni kıyafetlere ihtiyacı vardı.

Mrs Lupin kapıdan kafasını uzattı. ''Remus,''dedi özür diler gibi. ''Senin buluşmanı tamamen unutmuşum. İstersen baban işe gitmeden önce seni James'lere bırakabilir.'' Kapı kirişine dayandı. Remus'un yanıtını beklerken parmaklarıyla koluna ritim tutuyordu.

Remus kafasını iki yana sallayarak, ''Sanırım bugün kızıyla takılacağım.'' dedi. Sırıtıyordu.

''Torunu,''diye düzeltti onu Cassie. Yalandan sinirli bir ifade takındı. ''Lütfen Malfoy genlerimi yok saymayın.''

Mr Lupin küçük bir gülümsemeyle kapının arkasında kaybolduğunda Cassie yere koyduğu ayakkabılara baktı. Sarı, üzerinde ay çiçekleri olan bilekli bir convers'ti. Cassie sarı renk takıntısının ilk ne zaman başladığını bilmiyordu, ilk defa Hogwarts'a gittiğinde Hufflepuff formasını çalıp sırf sarı diye giydiğini hatırlıyordu ama. Sarı ojeler sürerdi, sarı kıyafetler giyerdi, Godric'in yavrularında da sarı olanı seçmişti. Jigglypuff. Hogwars'a götürüp herkesi ilk senesinde korkuttuğu yılan. İnsanlar bir süre onun Slytherin'in varisi olduğunu düşünmüşlerdi. Voldemort'un kızı dedikoduları da çok yardımcı olmuyordu

Cassie'nin Voldemort'un sözde kızı olmakla bir sorunu yoktu. Eğlenceliydi ve şatoda istediğini yapmasına sebep oluyordu. Cassie birkaç kere biçim değiştirme dersinde burnunu yok etmiş ve sınıf arkadaşlarına kafayı yedirtmişti. Tabii McGonagall da ona cezayı yedirmişti. James'te o gece mutfağa giderken yakalanmıştı. Birlikte güzel üç saat boyunca kupa cilalamışlardı.

''Cassiopeia.'' Remus ona seslendiğinde Cassie garip hissetti. Normalde kimse ona böyle seslenmiyordu. Sinirli olduğunda annesi ve babası dışında.''Baştan başlayalım.''dedi karşısında oturan Remus'a elini uzatarak. Koltuklar birbirlerine yakındı bu yüzden ayağa kalkmasına gerek kalmamıştı. ''Ben Cassiopeia Malfoy. İnsanlar bana Cass, Cassie, Pia, Hey oradaki veya Seni salak! Diye seslenir.'' Remus onun elini tuttu ve sallarken, ''Remus Lupin,'' dedi. ''Arkadaşlarım bana Aylak der.'' Cassie sanki bu ismi daha önce hiç duymamış gibi ilgiyle kafasını aşağı yukarı salladı.

Remus ayaklarını kendine çekip bağdaş kurdu. Parmaklarıyla bacağında ritim tutuyordu. Aile alışkanlığı olmalı, diye geçirdi içinden.

''Cassie,''dedi bu sefer Remus. ''Hangi binadasın? Slytherin?''

''Pardon?!'' dedi Cassie, sesini hafifçe yükselterek. Yüzünü elinden geldiğince donuk tutmaya çalışıyordu. ''Neden soy adıma göre karar veriyorsun? Beni belli kalıplar içinde görme tamam mı? Ne yani, Malfoy olduğum için Hufflepuff'a giremez miyim?''

Remus'un kulakları hafifçe kızarmıştı. ''Haklısın. Saçmaladım. Hangi binadasın?'' Cassie onun Sirius'u düşündüğünü bilerek kıkırdadı.

Kafasını yana yatırarak, ''Slytherin,''dedi. Ardından da bir yılan sesi çıkarıp sırıttı. Remus'un gözlerini devirerek bir şeyler mırıldandığını duydu. Muhtemelen Tanrı'dan nomal arkadaşlar istiyordu. Bunu sık sık yapardı.

𝔑𝔬𝔫 𝔄𝔡𝔢𝔭𝔱𝔬 𝔇𝔢𝔭𝔯𝔢𝔫𝔰𝔲𝔰Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin